“Görünür Olanın Ötesi”
Türk sinemasının usta yönetmenlerindendir Nuri Bilge Ceylan…
Ceylan, Türk sinemasının son otuz yılına damga vuran en özgün yönetmenlerden biri. Onun filmlerinde bir aksiyon patlaması, yüksek sesle bağıran diyaloglar ya da görkemli efektler yoktur. Ama tam da bu “sessizlik” hali, sinemasının en güçlü imzası olur.
***
Ceylan’ın kamerası çoğu zaman Anadolu’nun taşrasına, kırsal evlerin soğuk odalarına, dar sokaklara ve oradaki yaşamlara çevrilir. Oradaki insanların hayatını konu edinirken, aslında çok daha evrensel bir hikâye anlatır: insanın yalnızlığı, iletişimsizliği ve kendiyle bitmeyen hesaplaşması.
“Uzak”ta şehirdeki yabancılaşmayı, “Bir Zamanlar Anadolu’da”da taşranın bitmeyen gecesini, “Kış Uykusu”nda entelektüel bencilliği izleriz…
Ceylan’ın yapıtları birbirinden farklı görünümlerde olsalar da, aslında aynı temel sorunun parçalarıdırlar.
***
Bir sinemasever olarak, Ceylan’ın eserlerindeki uzun planlar, ağır ilerleyen diyaloglar, sessiz karakterler hep dikkatimi çekmiştir. Bazı sinema eleştirmenleri Ceylan’ın filmlerini ancak sabırlı izleyicilerin izleyebileceğini vurgular.
Ancak dikkatlice bakıldığında, tüm bu sakinliğin altında yoğun bir gerilimin, insana dair çok katmanlı bir gözlemin yattığını görmek de mümkündür.
Ceylan’ın filmleri, izleyicisini düşünmeye, sorgulamaya davet eder.
***
Bir de Ceylan’ın görsel dili vardır ki başlı başına şiirseldir. Her karesi, adeta bir fotoğraf sergisinden çıkmış gibi özenli ve derindir. Anadolu manzaraları, gökyüzü, kar taneleri ya da rüzgârın savurduğu bir yaprak… Bunlar sadece arka plan değildir; karakterlerin ruh hâlini, anlatının duygusunu tamamlayan birer metafordur.
***
Nuri Bilge Ceylan’ın Cannes’da aldığı ödüller, onun sinemasının sadece Türkiye’de değil, dünya çapında da yankı uyandırdığını gösterir.
***
“Görünür Olmanın Ötesi” sergisi geçtiğimiz ay İstiklal Sanat Galerisi’nde açıldı. Sinemanın derinliklerinde bir yolculuğa çıktığım bu sergide usta yönetmen Nuri Bilge Ceylan’ın filmleri arasında bir gezintiye çıktık.
***
"Görünür Olanın Ötesi", Nuri Bilge Ceylan'ın sinema dilinden ilham alan ve disiplinlerarası bir sergidir.
14 Temmuz’da İstiklal Sanat Galerisi'nde açılan bu sergi, görsel şiirsellik, içsel çatışmalar ve sessizlik gibi temaları resim, seramik, fotoğraf ve video gibi çeşitli sanat dallarıyla yorumlar.
***
Erdi Koç’un küratörlüğünü yaptığı serginin ilham kaynağı, Nuri Bilge Ceylan'ın sinemasında yer alan temalar ve anlatım biçimleri.
Sanatçılar, Nuri Bilge Ceylan'ın sinema dilindeki görselliği, içsel çalkantıları ve uzun sessizlikleri farklı sanat dallarıyla yeniden ele alıyor.
***
Sergiye katılan eserler; resim, seramik, fotoğraf, video, yerleştirme ve tekstil gibi farklı üretim biçimlerini içeriyor. Bu çeşitlilik, "görünür olanın ötesini" farklı sanat anlatımları üzerinden keşfetme olanağı da sundu bizlere.
***
Yazımın sonunda Usta Yönetmenin “Ahlat Ağacı” filmine ayrı bir satır başı açmak istiyorum. Filmleri arasında beni en çok etkileyen bu filmin konusunda baba-oğul ilişkisini izlerken, sıklıkla gözlerin dolduğunu da söylemeliyim.
“Ahlat Ağacı”, üniversite eğitiminde lisansını tamamlayıp yetiştiği köye dönen ve burada yazdığı kitabını bastıracak sermayeyi bulmak için çabalayan, fakat bir yandan da babasının borçlarıyla boğuşan Sinan’ın hikayesini anlatan bir filmdir.
***
Filmde, erkek evladın babasını, erkekliğin bir figürü olarak görmesi sürecine değinilmekte ve babayla kurulan yakın–uzak ilişki örüntüsü gözler önüne
serilmektedir.
***
Sinan’ın babasından uzaklaşma ve onun gibi olmama çabaları film boyunca görülse de metaforik yönden özdeşleşme gerçekleşmektedir. Bu durum, Sinan’ın kasabasında bulunan babasının açmak için uğraştığı kuyuya inmesi ve orada su bulmaya gayret göstermesi ile sahnelenmektedir. Babadan kalan bu mirasın aslında babadan kalma yükle eşleştirildiğini düşünürsek bu yükten de kurtulmanın bir yolu, onunla özdeşleşerek o kuyuya inmekten geçtiği mesajı verilmektedir.
***
Ayrıca farklı görüş biçimlerinin uzun soluklu diyalog sahneleriyle ele alınışı bağlamında izleyicisine düşünsel anlamda bir sorgulama sunduğu da görülmektedir.
***
Filmde geçen bir replik aslında filmin ana temasını çok güzel özetliyor:
“Seni de kendimi de hatta dedemi de bazı açılardan o ahlat ağacına benzettiğim oluyor; uyumsuz, yalnız, şekilsiz.”







