Cinsel adalet
Toplumda ‘adalet’ denince çoğu zaman aklımıza gelir düzeyindeki eşitsizlikler, hukukun herkese eşit uygulanıp uygulanmadığı ya da sosyal hakların paylaşımı gelir. Peki ya cinsellik? İnsan yaşamının en doğal ve vazgeçilmez parçalarından biri olan cinsellik, ne yazık ki çoğu zaman adalet kavramının dışında tutuluyor. Oysa cinsel adalet, herkesin cinsellikle ilgili haklara, doğru bilgiye ve sağlık hizmetlerine eşit şekilde ulaşabilmesini ifade eden temel bir insan hakkıdır.
Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu (UNFPA), cinsel adaleti, insan haklarının vazgeçilmez bir parçası olarak tanımlıyor. Cinselliğe dair doğru bilgiye ve güvenli hizmetlere erişim hakkı, sadece bazı gruplar için değil, herkes içindir. Yani yaşımız, cinsiyet kimliğimiz, cinsel yönelimimiz, yaşadığımız yer, engellilik durumumuz ne olursa olsun cinsellik hepimizin hakkı. Ancak gerçek hayatta bu durum maalesef oldukça farklı. Cinsel sağlık ve üreme sağlığı haklarının kısıtlanması, sadece fiziksel sağlıklı ilgili değil; kişinin psikolojik ve sosyal varoluşunu da doğrudan etkileyen bir durum.
Bu durumda cinsel adaletsizliği nasıl tanımlayabiliriz? Ekonomik eşitsizlikler, toplumsal normlar ve tabular, cinsel yönelime dayalı ayrımcılıklar, gençlerin bilgiye erişimindeki engeller ve engelli bireylerin görünmezliği. Bunların tümü cinsel adaletin önündeki büyük duvarları oluşturuyor. Maddi durumu yetersiz olan pek çok kişi güvenli gebelik takibi, doğum kontrol yöntemleri veya cinsel yolla bulaşan enfeksiyon testlerine erişmekte zorlanıyor çünkü bu hizmetler hala erişilebilir ve de ücretsiz değil. Regl hakkında konuşmanın ayıp sayıldığı toplumlarda regl ürünlerine ulaşamamak ekonomik bir sorun olmanın yanı sıra toplumsal bir eşitsizlik olarak karşımıza çıkıyor. Trans bireyler güvenli sağlık hizmetlerine erişmekte ve cinsiyet uyum süreçleri için yasal destek almakta hala güçlük çekerken, LGBTI+ bireyler de sağlık sisteminde damgalanma ve yanlış bilgilendirmeyle mücadele ediyor. Cinsel eğitimin tabu sayıldığı kültürlerde bireyler, sosyal medya veya arkadaş çevresinden edindikleri yanlış bilgilerle kendilerini korumaya çalışıyor ve bu da istenmeyen gebelikler ile cinsel yolla bulaşan enfeksiyon risklerini artırıyor. Tüm bunların yanında engelli bireyler hala ‘cinselliği olmayan insanlar’ olarak görülüyor ve bu yanlış bakış açısı bireylerin cinsel sağlık hizmetlerine erişimini büyük ölçüde engelliyor.
Peki uluslararası örgütler ne diyor? Dünya Sağlık Örgütü’ne göre cinsel sağlık, sadece hastalık veya işlev bozukluğunun olmaması değil; fiziksel, duygusal, zihinsel ve sosyal açıdan tam bir iyilik halidir. WHO (Dünya Sağlık Örgütü) ve UNFPA (Birleşmiş Milletler Nüfus Fonu), cinsel sağlık politikalarının merkezine hak temelli yaklaşımı koyuyor. IPPF (International Planned Parenthood Federation) ise cinsel hakları doğrudan insan haklarının bir parçası olarak tanımlıyor ve şunu vurguluyor: ‘Cinsellik, insan hayatının doğal bir parçasıdır, bu nedenle hiçbir birey sağlık hizmetinden mahrum bırakılmamalıdır. UN WOMEN (Birleşmiş Milletler Kadın Birimi), kız çocuklarının erken yaşta evlendirilmesini ve buna bağlı sağlık sorunlarını cinsel adaletin önündeki en büyük engellerden biri olarak görüyor.
O halde birey olarak bizler ne yapabiliriz? Cinsel adaletin sağlanması hepimizin sorumluluğudur. Bu nedenle günlük hayatımızda atacağımız küçük adımlar büyük farklar yaratabilir. Öncellikle, cinselliğe dair bilgileri sosyal medyada dolaşan söylentilerden değil WHO, UNFPA, IPPF gibi güvenilir kaynaklardan edinmek ve çevremizle paylaşmak önemli. Doğum kontrol yöntemlerine ve güvenli sağlık hizmetlerine erişimin temel bir insan hakkı olduğunu bilmek, bu haklarımızı talep etmemizi kolaylaştırır. Sağlık hizmetlerinde ayrımcılığa uğradığımızda sessiz kalmak yerine hukuki ve toplumsal destek mekanizmalarını araştırmak, okullarda kapsamlı cinsel eğitimin verilmesi için talepte bulunmak ve bu konudaki çalışmaları desteklemek de önemli adımlardan biridir. Regl, cinsel yönelim ya da engellilikle ilgili tabuları besleyen söylemlerle mücadele etmek, bu alanlarda farkındalık yaratan sivil toplum kuruluşlarını takip etmek, sağlık hizmetlerinin eşit ve ücretsiz olması için sesimizi duyurmak cinsel adaletin temel taşlarını oluşturur.
Cinsel adalet, sadece bireylerin özel hayatını ilgilendiren bir konu değil; toplumun eşitlik anlayışını ve insan haklarına bakışını şekillendiren bir kavramdır. Herkesin güvenli, sağlıklı ve özgür bir cinsellik yaşayabildiği bir toplum, daha sağlıklı nesiller ve daha mutlu bireyler demektedir. Bugün attığımız her küçük adım, yarının adaletli dünyasını inşa ediyor. Önyargıları kırmak, doğru bilgileri paylaşmak ve haklarımızı talep etmek. Bunlar yalnızca bireysel değil, toplumsal birer sorumluluktur ve cinsel adalet herkes için, her yerde ve her zaman mümkündür.







