1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Fidias’ın işgalcileri!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Fidias’ın işgalcileri!

A+A-

Avrupa Parlamentosu’nun en renkli vekillerinden biri olarak kabul ettiğim 25 yaşındaki Kıbrıslı Fidias Panayiotou, son zamanlarda – bir çok Avrupalı meslektaşı ve gazeteci tarafından “Rus yanlısı” olarak resmen suçlanıyor!

-*-*-

Bazı Avrupa Parlamentosu vekilleri ile birlikte Rusya’ya giden Fidias kardeşimize “Sen Rusçusun” falan diyorlar ki “her Kıbrıslı Rum, Rusya’yı, en az Yunanistan kadar, hatta daha çok ‘anavatan’ kabul eder”… 

-*-*-

Fidias ne diyor?
“… Diplomasi lazım” diyor…
Kendini savunurken, “… Siz Rusya’ya Ukrayna’yı işgal ettiği için karşı duruyor ve diplomasi arayan bizleri suçluyorsunuz ama benim ülkemin yarısı 51 senedir Türkiye’nin işgalindedir…” benzeri cümleler kuruyor!

-*-*-

Fidias haksız mı?
Vallahi da billahi da değil diyeceğim, kızacaksınız!
Fidas haklı mı haksız mı siz karar verin!

-*-*-

Rusya ve hatta daha da ileri gidelim, mesela İsrail, “işgalci”yse, ki öyledirler; o zaman Türkiye’yi “aklamak” fazla da mantıklı gelmez!

-*-*-

Hemen konuya dalmak istiyorum… 
“İşgalcilikle” suçlanmak, Rusya’nın pek fazla umurunda mı?

-*-*-

“İşgalcilikle” suçlanmak, İsrail’in zerre kadar Merkezi İhale Komisyonu’nda mı? 
Yani Mik’inde mi anlamında!
Affedersiniz!
Değildir!

-*-*-

Peki Türkiye’nin umurunda olduğunu düşünen var mı?
Yani Türkiye’ye şu anda, Dünya genelinde, bu konuda çok da ciddi suçlama veya baskı söz konusu mu?

-*-*-

Evet, Kıbrıs sorununu çözmek Türkiye’nin çok işine yarar; bundan endişem yok!
Ama çözmemek de pek büyük zarar vermiyor!

-*-*-

Peki ne demeye getiriyorum?

-*-*-

Demek istediğim sevgili Fidias, git söyle Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis’e; Rusya için önerdiğin “diplomasi”ye ağırlık versin!
Mülkiyet konusundaki ısrarı, bu ülkeyi – bir daha birleşmemek üzere - tamamen bölecek!

-*-*-

Yoksa acaba istediği bu mu?
Oh ne güzel!
Bir yandan “vatanımın yarısı işgal altında” diye ağlamayı sürdürüp mağduru oynayacak; öte yandan yasal devlet olmanın her türlü avantajını da kullanacak!

-*-*-

Kısacası, sevgili Fidias, çözüm diplomasidedir!
Türkiye’ye baskı yapmak falan, o ülkenin de Merkezi İhale Komisyonu’nda, yani ayıptır söylemesi “mikinde” değildir filemu!


Ölen ölsün bizde bunlardan çok var!

İngilizce bilmeyen “British” olmasın mı?
Bir zamanlar İngiltere’de de bu tartışma vardı!

-*-*-

Çok da gerekli bir tartışma değil!

-*-*-

Hele bu ve benzer tartışmaları Kıbrıs’taki “Anne ve – veya babası Kıbrıslı olmayanların pasaport – vatandaşlık” olayına taşımanın bir anlamı yok!

-*-*-

Bence asıl tartışmamız gereken, elini kolunu sallayarak bir ülkeye gelebilen her türlü göçmenin, geldiği ülkenin gelmişini – geçmişini, tarihini, kültürünü, dilini bilmesi değildir…
Ama örneğin trafik kurallarını bilmesini tartışabiliriz!

-*-*-

Evet, gelin bunu tartışalım!

-*-*-

Sadece dün yaşadığım bir kaç olaydan söz edeyim!

-*-*-

Bir adam araba kullanıyor, karısı olduğunu düşündüğüm kadın yanında oturuyor!
Arka koltukta iki – üç belki dört yaşlarında bir küçük çocuk!

-*-*-

Çocuk bağlı değil!
Koltukta da oturmuyor!
Adeta arka koltuk üzerinde gezintiye çıkmış gibi!
Bir sağ pencere, bir sol pencereden başını çıkarıyor!

-*-*-

Haaa bu Kıbrıs kültürü ile alakalı bir durum mudur?
Hayır değildir!
Ama rastlantı ya; bunu yapan aile göçmen bir ailedir!

-*-*-

Temelde eğitim eksiktir ama özelde göçmenler için daha da eksiktir!

-*-*-

Baş örtüsü krizinde bile bu tür kültürel “eğitim” konusunu gündeme getirebiliriz, getiren de olmuştur; “eğer bu ülkede yaşayacaksan, kurallara uyacaksın” noktasında pek de itirazım yoktur!

-*-*-

Neyse!
Trafik konusunda ayrılmayalım!

-*-*-

Çember kullanımı konusunda özellikle Türkiye’den gelen sürücüler eğitilmeli midir?
Evet!

-*-*-

Trafiğin soldan akışı; önceliğin hangi yönden gelene ait olduğu gibi konular hayatidir!

-*-*-

Yaya geçidi Türkiye’de de vardır!
Ama dün öğleye doğru, yaya geçidinden geçmeye çalıştığım bir anda, süper ultra lüks bir aracın üzerime doğru hiç yavaşlamadan geldiğini son anda fark ettim!

-*-*-

Araç durdu!
Ama sürücüsü değil, bence araç kendi durmuştur!
Hani çok modern sensörler falan ar ya!
Öyle tahmin ediyorum!

-*-*-

Genççe bir kadın!
Sürücü koltuğunda!
Arka koltukta ikiden fazla küçük çocuk!
Bağlı değiller!

-*-*-

Kadına, “yaya geçidi efendim, yaya geçidi” dedim!
Öyle bir kötü baktı ki bana!
Anlatamam!

-*-*-

“Yola atılırken dikkat edin” dedi!
Yol hakkı kendinde!
Bundan emin!

-*-*-

Neden emin?
Çünkü arabası çok pahalı da ondan mı?
Değil elbette!

-*-*-

Bu kabahat o kadın sürücüde değildir!
Bu kabahat, elini kolunu sallayıp bu ülkeye gelen herkese, hiçbir sınava ve eğitime tabi tutmaksızın, “buyur sür” diyenlerdedir!

-*-*-

İnsan sağlığı!
Hatta insan yaşamı!
Önemli mi?
Yoksa, “ölen ölsün, bizde bunlardan çok var”cılardan mısınız?

 


Irkçıyız ve utanmıyoruz!

Bilerek veya bilmeden yapılıyor olsa da, “ırkçılık – ırkçılıktır”…

-*-*-

Bu da nereden çıktı?
Hemen anlatalım…

-*-*-

Mağusa’da anne ve baba sabah uyandıklarında, 52 günlük bebeklerini beşiğinde ölü buldular…

-*-*-

Bu feci olayı yaşayan aile “yabancı”…
Yani üçüncü ülkelerden!
Türk değil!
Kıbrıslı Türk de değil!
Kıbrıs türkü hiç değil!

-*-*-

Yabancı!

-*-*-

Bir tek gazetede, küçük bir haberle duyuruldu bu acı olay!

-*-*-

Bizden değil canım!
Haber değeri yok!

-*-*-

Kabul edin!
Irkçıyız!
Bilerek veya bilmeden de olsa, yabancılar konusunda dışlayıcıyız! 

-*-*-

Ve ne acıdır ki, ırkçı olmanın da ötesinde, hiç utanmıyoruz!


1945-tesettur-mayo-4-1-1500x1500h.jpg

Suriye'de Ahmed Şara başkanlığındaki geçiş hükümeti, kadınların halka açık plajlarda ve yüzme havuzlarında yüz, eller ve ayaklar dışında vücudu örten tesettür mayo veya diğer "uygun" kıyafetleri giymesi gerektiğini duyurdu… Karara göre erkeklerin de yüzmedikleri zamanlarda gömlek giymeleri ve yüzme alanları dışında çıplak göğüsle gezmemesi gerekiyor.

Bu yazı toplam 1328 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar