1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Erdoğan kazanırsa, Türkiye kaybeder
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Erdoğan kazanırsa, Türkiye kaybeder

A+A-

Türkiye Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Türkiye'de “resmi rakamlara göre” 45 binden fazla insanın hayatını kaybettiği yıkıcı depremin ardından, merakla beklenen seçim tarihini açıkladı…

Yüksek Seçim Kurulu’ydu, oydu, buydu değil, bizzat kendisi Meclis’te AKP Grubu’na tarihi resmen duyurdu:  Seçimlerin 14 Mayıs'ta yapılacağını söyledi.

"İnşallah 14 Mayıs'ta halkımız gerekeni yapacaktır" dedi.

-*-*-

Deprem felaketi öncesi Erdoğan'ın popülaritesinin, son yıllarda yükselen enflasyon ve yaşam standartlarını vuran liradaki düşüş nedeniyle aşındığı söyleniyordu…

Bunlara rağmen, Reuters’in yorumuna göre, “… son aylarda yapılan bazı kamuoyu yoklamaları seçmenlerin Erdoğan'a verdiği desteğin arttığına dair işaretler göstermişti”

Ekonomik kötü duruma rağmen Erdoğan, “olası rakipleri” veya “olası rakibi” karşısında sıkıntılıydı ama rahattı…

-*-*-

Ancak deprem bu gidişi doğal olarak değiştirdi.

AKP – MHP koalisyon hükümeti ve tabii ki Erdoğan, ülkenin modern tarihindeki en ölümcül depremi ele alışına ilişkin bir eleştiri dalgasıyla karşı karşıya kaldı…

Özellikle iki futbol maçında Fenerbahçe ve Beşiktaş taraftarlarının “istifa ulan” seviyesine varan çıkışları, durumu net bir şekilde yansıtıyordu.

Zaten bu esnada taraftarlara “maç yasağı” getirilmesi, durumun açık bir şekilde anlaşılması anlamına geliyordu.

-*-*-

Şimdi Erdoğan diyor ki; “… Yıkılanların yerine daha güzellerini inşa edeceğiz. Gönülleri fethedeceğiz ve halkımızın önüne yeni bir gelecek açacağız."

Reuters haber ajansının analizine göre, “… Erdoğan 20 yıl önce, Türkiye 2001'de şiddetli bir ekonomik krizle ve kurumları felç eden kronik yolsuzlukla boğuşurken iktidara geldi . O zamanın koalisyonu, yıkıcı bir 1999 depremini kötü yönetmekle suçlanmıştı.”

Sürgündeki gazeteci Can Dündar’a göre, “depremle gelen Erdoğan, depremle gidecek”…

-*-*-

Ve bazı rakamlara bakalım…

Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD), Çarşamba günü erken saatlerde Türkiye'deki ölü sayısının 45 bin 89'a yükseldiğini ve Suriye dahil toplam sayının yaklaşık 51 bine çıktığını söyledi.

-*-*-

Ankara, milyonlarca kişinin çadırlara sığınmasına veya başka şehirlere taşınmaya çalışmasına neden olan deprem ve ardından gelen güçlü sarsıntıların neden olduğu muazzam yıkımı onarmada büyük bir zorlukla karşı karşıya…

100 milyar TL’ye varacak bir “ekonomik yıkım”dan söz ediliyor…

h-57202283-scaled-e1634042137822.jpg

-*-*-

Ekonomik zorluk yanında, Kızılay skandalı,  AFAD’ın yetersizliği, oy için imar barışı getirilmiş olması, iş bilen insanlara el çektirilmesi, iş bilmeyenlerin göreve getirilmesi, denetim eksikliği, eğitimsiz ustalar ve müteahhitler ve kaçak yapılara göz yumulması eleştirileri Erdoğan’ı kesinlikle yıprattı…  

Reuters diyor ki, “… Erdoğan bir yıl içinde evleri yeniden inşa etme sözü verdi, ancak binlerce kişinin kalıcı konutlara taşınmak için çadırları veya konteyner evlerini ve günlük yiyecek kuyruklarını terk etmesi aylar alacak…”

-*-*-

Depremde 200 bin bina yıkıldı!

12 bin kadar artçı sarsıntı hala devam ediyor…

350 bin çadır ve 162 ayrı yerde konteyner kentler kuruldu…

Bir tane de bizi kuruyoruz…

Bölgeden en az 2 milyon kişinin kaçtığı tahmin ediliyor…

Ancak rakam açısından “en korkuncu”, ölü sayısının resmi rakam 45 binin çok, hem de çok üzerinde olması…

-*-*-

Dış siyaset üç ay sonrasındaki seçimde etkili olur mu?

Öteki yazıda belirttiğimiz gibi, Kıbrıs’ta milliyetçi bir çıkış, olumlu etki yapabilir…

Peki Rusya’ya ya da Putin’e yakınlık – NATO ve Batı ile kırgınlık olumsuz etkiler mi?

Şu anda hayır!

Bir ay önce mutlaka etkilerdi ama şimdi etkilemez!

-*-*-

Altılı Masa denilen grubun belirleyeceği isim deprem öncesi çok önemliydi… Şu anda “depremdeki başarısızlık” bu ismin “kim olacağı” açısından önemini azalttı ama yine de önemli… Erdoğan’ın karşısına “odun koysalar kazanır” noktasında görüş belirtenler yok değil…

-*-*-

Seçim sonrası açısından NATO ve Batı ile ilişkilerin düzenlemesi, “kapitalizm” gözüyle bakılırsa çok önemli…

Erdoğan kazanırsa, NATO ve Batı ile gerginlik artacak ve Batılı yatırım akışı duracak…

Ama başkası kazanır ve Finlandiya – İsveç vetoları kalkarsa, Selahattin Demirtaş – Osman Kavala gibi isimler özgürlüklerine kavuşursa, yatırım akışı hızlanır…

Erdoğan kazanırsa,  Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkiler tamamen kopabilir… Reuters diyor ki, “… Aksi durumda, bu ilişkiler, yeni bir ticaret ve iklim anlaşmasının yolunu açabilir.”

-*-*-

Şu ya da bu şekilde Türkiye ekonomisi çok ciddi bir bunalımdadır ve kim kazanırsa kazansın bu bunalımı aşmak o kadar kolay olmayacak…

Ancak bazı yabancı yorumculara göre, “… Muhalefetin önerdiği ekonomik reformlar kısa vadeli sancılar getirecektir. Erdoğan'ın alışılmışın dışında politikaları çok daha kötü bir mali krizin önünü açacaktır…”

-*-*-

Merkez Bankası, Erdoğan’a bağlı kalmaya devam ederse, enflasyon artışı sürecek, Türk Lirası ciddi anlamda düşüşler yaşamaya devam edecek… Türk Lirası’nın düşmesi bir kez daha enflasyon artışı haline gelecek…

Merkez Bankası, dış yatırımı çekebilmek adına faiz oranlarına müdahale etmezse, “mutlak iflası” getirecek “durgunluk” hayatı felç edecek…

-*-*-

Uluslararası yatırımcılar ne şekilde ve nasıl Türkiye’ye ilgiyi artırır?

Reuters bu konuda diyor ki; “… Uluslararası yatırımcılar, gerekli ilacı yutacak mideye sahip olduklarından emin olana kadar kenarda oturabilirler…”

-*-*-

Bana çok önemli gelen bir yorum daha yazmak istiyorum; o da şöyle: “… Türkiye yakın zamanda en büyük ticaret ortağı olan AB'ye katılmayacak. Asıl ödül, blok ile gümrük birliğini modernize etmektir. Üye devletler, Erdoğan'ın artan otokrasisinden memnun olmadıkları için bunu ileri götürmeyi reddettiler, ancak yeni bir hükümetle yeniden başlamaya istekli olabilirler…”

-*-*-

Bu kadar yazı yazdım ama işin özü şudur: Erdoğan kazanırsa, Türkiye kaybedecek…

Türkiye kaybederse KKTC de ciddi anlamda zarar görür ama bizim şu anda Tatar gibi, Üstel gibi, UBP ve DP gibi siyasi kişi ya da karakterler, kesinlikle “kazanandan yana” olacaklar ki bu da net bir bilgidir, herkese duyurulur!


Erdoğan’ın son kozu Kıbrıs mı?

Türkiye, KKTC Meclisi’nden “oybirliği” ile “eşit ve egemen iki devletli çözüme destek kararı” çıkmasını istiyor…

Neden?

Kıbrıs’ta çözüm – mözüm olmasın; sırf Kıbrıs Cumhuriyeti’ne “gıcıklık yapılsın” diye!

Gerçekten bunun başka türlü bir izahı olamaz!

-*-*-

Bir de, iyi biliyorlar ki, CTP’nin olduğu meclisten böyle bir kararın “oybirliği” ile çıkması imkansız!

-*-*-

İşte bu noktada, ilginç bir “komplo teorisi” aklıma geliyor!

Hukuken Meclis’te 3’te 2 çoğunluk gerektirdiği için imkansız gibi görünse de; KKTC’deki muhalefeti yok sayıp, Ali Cengiz oyunuyla “devletin adını değişiyoruz” diyerek, Anayasa’yı ortadan kaldırmak, başkanlık sistemine geçmek veya “fiili ilhakı”, “sözde hukuki ilhakla” değiştirmek!

-*-*-

Erdoğan’ın, Orta Anadolu seçmeninin duygularıyla oynayacak hiçbir kartı kalmadı…

Sunni İslam felsefesi dışında yatırım yapılabilecek hiçbir “dal” kalmadı.

Tutunacak hiçbir “ip” yok!

Deprem, oy potansiyeli üzerinde çok ciddi bir yara açmış durumda…

Haliyle Erdoğan’ın milliyetçi – muhafazakar seçmene “gaz” verebilmesi ve oy kazanabilmesi için belki de tek seçeneği, Kıbrıs’ta bir milli hareketlenme olabilir!

-*-*-

“Hatay Cumhuriyeti depremde yıkıldı, ama Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni kendimize kattık” gibi bir şey!

Bir gece ansızın olabilir mi?

Hukuk, demokrasi, insan hakları falan açılarıyla “imkansız”dır!

Ama Erdoğan’ın ve özellikle ortağı Bahçeli’nin bakış açılarıyla çok “uygun”dur!

Bu yazı toplam 2709 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar