1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Çok değerli bir öğretmenin, Halil Kara hocamızın ardından...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Çok değerli bir öğretmenin, Halil Kara hocamızın ardından...”

A+A-

Ulus IRKAD

Halil Kara Hocam’ı 1981 yılının başlarında sendikaya üye olur olmaz tanımıştım. Gerçi staj yaparken birkaç defa o meşhur 1977-78 eylem ve grevlerinde sendikanın ve sendikacıların varlığıyla karşılaşmıştım. Dirayetli ve öğretmen emekçilerin başlarında sağlam bir şekilde durmaktaydılar. O dönemlerdeki öğretmenler, 1968 ruhunun ve devrimci-değişimci geleneğinin insanlarıydılar. Dünyada 1968 ile o dönemin nesli, Fransa’dan itibaren savaşlara karşı, insanın baskı ve sömürü altında değil, daha demokratik, daha sosyal ve emekten yana bir sistem için başkaldırıya başlamıştı. Bugün bilindiği gibi 1968 Hareketi, tarih kitaplarına bile geçmiştir. 1968 Hareketi aslında Kıbrıslıtürklerin tarihinde de önemli bir yer tutmaktadır. O dönemin öğretmenleri okumaya ve toplumlarını değiştirmeye istekli aydınlıkçı ve emekten yana insanlardı. Arif Hasan Tahsin, Neriman Cahit, Emirali Hocalar, Halil Karalar ve Yaşar Eryaşar Hocaların sendika mücadelesinde kararlı bir şekilde mücadele etmiş olduğu ve Kıbrıslıtürk Bölgelerinde BEY (Bayraktarlık-Elçilik ve Yönetim) baskı rejiminin olduğu bir dönem… Eleştiri, demokrasi, emek ve sömürü laflarının yasaklandığı bir dönem… Türkiye’de başlayan ve dalga dalga Kıbrıs’a da gelen değişim rüzgarları, pek tabii ki Kıbrıs’ı da etkileyecekti. Üniversiteli öğrenciler, Türkiye’de 1968 Hareketinin bilgi ve aydınlanmacılığını dünyaya da paralel olarak taşımaktadırlar her tarafa. Kitap okuma oranı yüksek olan Kıbrıslıtürk öğretmenler Toplumcu ve aydınlanmacı bilgilerle derhal o yansımayı gerçekleştirmek ve Kıbrıslıtürkleri o bağnazlıktan ve karanlıktan kurtarmak için hareketlenirler. Tüm kazalarda ve köylerinde kısa zamanda örgütlenirler ve Genel Kurullarını yaparak Kıbrıslıtürk Öğretmenler Sendikası’nı kurarlar. Hapse atmalar, tutuklamalar bir fayda vermez egemenlere, öğretmenler emek, demokrasi ve İnsan Hakları Bayrağı’nı en ön saflara taşırlar. Derhal TÖS ve TÖB-Der tüzükleri incelenir ve Kooperatifler, bankalar oluşturulur. Kıbrıslıtürk öğretmeni bir devrim yapar. Bunda Arif Hasan Tahsinlerin, Halil Karaların, Yaşar Tevfik gibi düşünce ve deneyim taşıyan öğretmenlerin çok büyük etkisi vardır. Evet, sendikacılığa 1986 yılında grevlerin hemen içinde başladım. Bazen sıkıştığımızda Halil Kara ve Yaşar Hocalardan, nasıl hareket edeceğimiz konularında destek alırdık. Danışacağımız akıl hocalarımız çok vardı. 1968 yılının deneyimleri ile sendikanın grev eylemlerinde başarıya koştuk. “Bu sendikanın tezgahından geçenler, yurtsever olurlar, demokrat olurlar ve Kıbrıslıtürk halkının onuru, bağımsızlığını ve demokrasisini her zaman korurlar. Raif Denktaş da (Rauf Denktaş'ın oğlu) bu sendikanın tezgahından geçti” sözü Halil Kara Hocamızındı. “Kavgamız elbette ideolojiktir” diyen de Arif Hasan Tahsin Hocamızdı. Yaşar Tevfikler Hocamız da köylerde ve şehirlerde nasıl örgütlü hareket edeceğimizi öğütlerdi. Yasal dayanaklarımız da Halil Kara ve Arif Hocamızdı.

Halil Kara Hocamızla kişisel olarak da çok sohbetim oldu. Lefkoşa’da amcalarımı tanıyordu. Amcam Sarışın Ahmet’in başarılı bir atlet oluşunu ondan çok dinlemiştim çünkü kendisi de gençliğinde başarılı bir sporcuydu, bu hocalarımız aynı zamanda ilkokullarda bayağı başarılı sonuçlarla takımlarını Türkiye şampiyonu yapmışlardı.

sayfa-17-halil-karanin-ktosten-sendikaci-arkadasi-mustafa-baybora-ile-bir-fotografi.jpg

Halil Kara Hocamız ve arkadaşları, 1968 yılında Kıbrıs emek tarihinde Kıbrıs Türk Öğretmenler Sendikasını bu topluma bir yol gösterici olarak kurdular ve bu bayrak emek mücadelesinde Kıbrıslıtürk emekçilerin şanlı bayrağı olarak dalgalanmaktadır. “Bir grev sırasında sadece kendi sendika üyeleriniz için hak istemeyin, tüm halkın haklarını savunun” sözü onun ve arkadaşlarının unutulmaz sözüydü. Yaşar Hoca ve Halil Hocalar, sırf sağdan grev sırasında saldırı geleceğinde tedbir ve taktikler konusunda dikkatlerimizi önemli noktalara getirmekte ve derhal önlemler almaktaydık.

Kısa keseceğim; Sevgili Halil Hocam, bu topluma bıraktığınız Yurtseverlik ve emek bayrağı unutulmayacaktır. Her zaman ruhunuz müsterih kalsın. Sizi unutmak kolay değil ve unutulmayacaksınız. Yıldızlar yoldaşınız olsun. Yaptıklarınızdan dolayı size ve arkadaşlarınıza teşekkkür ederiz. Hoşçakalın…


GEÇMİŞLE YÜZLEŞME KONUSUNDA DÜNYADA NELER YAŞANIYOR?

“Mostar’da işledikleri savaş suçları nedeniyle Boşnak Hırvat askerler hapse mahkum edildi...”

Balkan Araştırmacı Gazeteciler Ağı BİRN’de yer alan bir habere göre, geçtiğimiz günlerde Boşnak Hırvat askerler, savaş esnasında Mostar’da işledikleri savaş suçları nedeniyle hapse mahkum edildiler. Haberi okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. BİRN’deki haber özetle şöyle:

***  Geçtiğimiz Cuma günü, Boşnak Devlet Mahkemesi, Hırvat Savunma Konseyi eski savaşçılarından Nedzad Tinyak’ı 12 yıl, Yure Kordiç’i üç yıl ve Drazen Lovriç’i de bir yıl hapse mahkum etti. Bu karar 1993 yılında Mostar’da yasadışı biçimde tutuklanarak kötü muamele edilen sivillere karşı işlemiş oldukları savaş suçları nedeniyle alındı. Altı diğer şahıs ise (Dario Susaç, Nuhan Sikalo, Dario Mihali, Stanko Skobiç, Tomoslav Anciç ve Slavko Golemaç) serbest bırakıldılar.

***  Hapse mahkum edilen Tinyak, Boşnak sivillerin yasadışı biçimde tutuklanmalarında oynamış olduğu rol nedeniyle hakkında mahkumiyet kararı alındı. Bu siviller, Voyno esir kampında tutulmaktaydılar – bunlara insanlık dışı biçimde muamele ve iki kadına tecavüz etmesi nedeniyle Tinyak bu mahkumiyet kararını aldı.

***  Kordiç ise sivillerin yasadışı biçimde tutuklanmasında rol alması ve Voyno esir kampında tutuklulara insanlık dışı biçimde davranması nedeniyle mahkumiyet aldı. Lovriç ise, yasadışı tutuklamalarda oynadığı rol nedeniyle mahkum edildi.Voyno esir kampında 1993 ile 1994 yılları arasında tutulan sivillere insanlık dışı biçimde muamele yapılmış ve bazı sivillere tecavüz edilmişti.

***  Mahkemeye yargıç Enida Hacıömeroviç başkanlık etti. Duruşmalar Mayıs 2018’de başlamıştı... Sanıklardan Nedzad Koriç ile Marinko Sunyiç, davalar görüşülürken ölmüşlerdi. Bu mahkeme kararlarının temyize götürülebileceği de belirtildi.

sayfa-16-mostar-koprusu.jpg

Mostar Köprüsü...

***  Geçtiğimiz haftalarda da üç Boşnak Sırp askeri, 1992’de savaş esnasında Kotor Varos belediyesi bölgesinde dört Hırvat’a tecavüz etmiş oldukları gerekçesiyle mahkum edilmişlerdi. Mirko Boziç, Bosiliko Markoviç ve Ostoya Markoviç, tecavüzden mahkum edilmişlerdi. Banya Luka’daki Bölge Mahkemesi, Mirko Boziç ile Bosiliko Markoviç’in her birine yedişer yıl, Ostoya Markoviç’e ise dokuz yıl hapislik cezası verdi. Her üçü de o günlerde Boşnak Sırp Ordusu’nda asker olarak görev yapmaktaydı.

***  Mahkeme Başkanı yargıç Blagoye Dragosavlieviç bu kararı alırken, Ostoya Markoviç’in zaten aynı suçtan ötürü iki mahkumiyeti daha bulunduğunu da dikkate aldıklarını belirtti. Bosiliko Markoviç ve Ostoya Markoviç, haklarında kararın okunduğu duruşmaya katılmadılar çünkü sivil nüfusa karşı işlemiş oldukları savaş suçları nedeniyle daha önce verilmiş mahkumiyet kararları nedeniyle hapiste bulunuyorlar. İkisi de daha önce yapılan duruşmalarda, 1992’de Kotor Varos’ta yaşı küçük bir Hırvat’a tecavüz etmekten mahkum edilmişti. Dördüncü bir şahıs yani Predrag Ciçmanoviç ise bu üç kişiyle birlikte aynı suçlardan ötürü yargılanmaktaydı ancak karar açıklanmadan vefat etmiş bulunuyor. Kararın temyize de götürülebileceği belirtildi.

***  Öte yandan Bosna-Hersek’in kuzeybatısında bulunan Bosanska Krupa’daki Kamu Güvenliği Karakolu’nda savaş esnasında yedek polis olarak çalışan Milodar Kotur adlı sanık ise Belgrad Yüksek Mahkemesi’nde başlayan duruşmasında, üstlerinin 40 sivil tutukluyu vurup öldürmesi için kendisine emir verdiklerini anlattı. Kotur, Bosanska Krupa yakınlarındaki Donyi Dubovik köyünde 51 sivil insanı öldürmeye katılmakla suçlanıyor. Öldürme olayları Temmuz ve Ağustos 1992’de iki ayrı tarihte yer almış. Temmuz 1992’de öldürülen siviller, Omarska esir kampında tutulan sivillerden oluşuyordu.

***  İddianameye göre, Temmuz 1992’de Kotur ve çalışma arkadaşları Duşan Çulibrk ve Bozo Dosen, Priyedor’daki Omarska kampına giderek 44 tane Boşnak ve Hırvat tutukluyu almışlardı, aralarında bir de kadın vardı – bunu sözümona esir değiş-tokuşu için yaptıklarını ileri sürmüşlerdi esirleri kamptan alırken. Esirler Omarska’dan Donyi Dubovik’e minibüsle götürülmüş, elleri telle bağlanmış ve Lisaç çukurunun yanında kurşuna dizilmişlerdi. Çulibrk, Bosna-Hersek’teki mahkemede 20 sene hapislik cezasına çarpıtılmıştı. Doşen ise vefat etmiş bulunuyor. 

***  Kotur ise kendisinin suçlu olmadığını iddia ederek “Ben bir askerdim, nereye gitmem gerekirse gittim ancak gittiğim yerlerde herhangi bir suç işlemedim” dedi mahkemeye. “Omarska kampına gelince, ben oradaydım ama ateş etmedim” diye konuştu.  Ancak Kotur mahkemeye, Kamu Güvenliği Karakolu şefi olan Milan Voynoviç’in sivillerin “vurularak öldürülmesi” emrini yerine getirmek üzere Kotur ve meslektaşlarına Omarska kampına gitmelerini ve “herşeyin orada kendileri için hazır bekliyor olacağını” söylemiş olduğunu anlattı.

***  Kotur, Omarska’ya bir minibüsle gittiğini, yanında polisten 7-8 meslektaşının bulunduğunu ve kampın girişine aracı parkettiklerini anlattı. “Minibüs, yolun yakınında tellerin yanına park edilmişti, bazı insanları getirdiklerini gördüm, kaç kişiydiler bilmiyorum” diye konuşan Kotur “bazı polislerin” tutukluları kamptan çıkardığını fakat ne kendisinin, ne de meslektaşlarının bunda yer almadıklarını belirtti. “Orada birkaç polis vardı, biz orada 3-4 dakika kaldık, tutukluları minibüse tıkıyorlardı, biz de sıkıştık çünkü küçük bir araçtı bu” dedi.

***  Kotur, Milan Voynoviç’in kendisine daha sonra tutukluları aldıktan sonra Donyi Dubovik’te yaşlıca bir Sırp’ın kendilerini “gitmeleri gereken yere götürdüğünü çünkü çukurun nerede olduğunu onun bildiğini” anlattığını aktardı. Kotur, minibüsün durdurularak tutukluların bir tepeye çıkarıldığını, çukurun orada olduğunu da aktardı ve “Bir polis gidip tel getirdi tutukluları bağlamak için ve sonra da insanları yukarıya çıkarmaya başladılar. Ben minibüste kaldım. Yukarıya çıktığımda herşey bitmişti” diye konuştu.

***  Yargıç Miryana İliç, Kotur’a tutukluların öldürüleceğini bilip bilmediğini sorduğunda da “Herkes biliyordu, bu bir savaş durumuydu” diye konuştu. Kotur, çukurun yanına yanaştığında cesetleri gördüğünü aktardı. İddianamede Kotur ayrıca Ağustos 1992’de Donyi Dubovik köyünde yedi Boşnak sivili vurup öldürmekle de suçlanıyor.  Kotur, mahkemeye polisin Boşnak “teröristlerin” kendi bölgelerine geldiği yönünde bilgi aldığını ve onları aradıklarını aktardı. Bu grubu yakaladıklarında köyden büyük bir grubun oraya gelerek yakaladıkları kişileri dövmeye başladıklarını anlattı. “Ben yere doğru ateş açtım ki onları durdurabileyim, o zaman kaos oldu, ondan sonra ne oldu bilmiyorum, açtığım ateşle kim vuruldu bilmiyorum” dedi. Kotur, kurbanların sivil değil asker olduklarını da iddia etti. Belgrad Yüksek Mahkemesi, daha önce Bosna-Hersek’te mahkum olan Kotur’un davasını üstlenmiş bulunuyor. Kasım 2021’de Kotur, Saraybosna’daki devlet mahkemesinde temyiz başvurusu yapacaktı ancak oraya gitmedi.

(BIRN’den özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

Bu yazı toplam 1075 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar