Devletin vatandaşını kazıklamaya çalışma garagözlüğü
Emekli öğretmen Ender Akat yazdı…
Ve dedi ki, “… Araç muayeneleri ve KKTC kanunlarının insanları kendi parasıyla nasil rezil ve mağdur ettiğine bir örnek vermek istiyorum.”
-*-*-
Gelin, Ender Akat hocamızın örneğini birlikte okuyalım…
Hiç yorum katmadan…
-*-*-
“Aracımızın muayene tarihleri 10-22/09/2025 tarihleri arasındadır. Bugüne kadar düzenli olarak da yaptırdık.
Bu yıl sağlık sorunlarımız yüzünden 08/09/2025 tarihinde Ankara’ya gitmek zorundayız. Zira; 09/09/2025 tarihinde randevumuz var. Sağlık işlemlerimiz 1 aydan fazla sürecek.”
-*-*-
“Kanunlara, nizamlara ve toplum kurallarına tam uyum esas yaşam felsefemiz oldugu için, gitmeden önce aracımızın muayenesini yaptırmak istedik. Önce internetten araç muayene ücretini yatırmak istediğimizde, muayene tarihi gelmediği için, tahsilat yapmadı. Daha sonra araç muayene yerine gittiğimizde, görevli, bunun imkansız olduğunu, sistemin öncesinde açılmadığını, süresi dahilinde burada olamayacağımız için paşa paşa 500 ile 1.000 TL ceza ödeyeceğimizi, bu konuda yapacak bir şey olmadığını, çok sayuda böyle mağduriyetin yaşandığını, devletin bu bu mağduriyeti faydaya dönüştürdüğünü, konuyu defalarca amirlerine ve diğer yetkililere bildirdiklerini ama bir çare olmadığını söyledi…”
-*-*-
“Neticede araç muayeneleri devletin kazanç kapısıdır. Bedelini ödeyerek, micbur sebeplerle araçlarının muayenelerini tarihinden önce yaptırmak isteyenleri cezaya bırakarak fayda sağlamaya çalışmak, devletin vatandaşını kazıklamaya çalışma garagözlüğünden başka nedir?”
-*-*-
Özellikle İngiltere ve TC başta olmak üzere kısmen yurtdışında yaşayan ve başka bir ülkede kazandıklarını KKTC'de harcayan, yani bu güzel topraklara katma değer, alış veriş ve vergi ile getiri sağlayan insanları, saçma sapan yönetmeliklerle soymaya çalışma cingözlüğü bu olsa gerek…”
-*-*-
“Sık sık yurtdışı seyahati yapanlardan dünyada başka bir yerde (özellikle ülkede demiyorum!) buna benzer bir örnek var mı, bilmek istiyorum.”
Hırsız, rüşvetçi ve ahlaksız olduğumuzu
kabul etmezsek kaybetmeye mahkumuz
Ne zaman Kıbrıs’ta Güney ve Kuzey arasındaki korkunç büyüklüğe ulaşan “gelişme farkı” ile alakalı bir şey yazsam, aynı grup insanlardan tepki alırım!
-*-*-
Bu insanların tamamı, aslında KKTC’nin ya da Kuzey taraftaki yönetimin mutlak başarısızlığının ve kelimenin tam anlamıyla “corrupt” sistemin aslında farkındadır ve böyle olmasını istemezler ama yine de “yöneten cahil faşist ve de yolsuz” “yönetime” göbekten bir şekilde bağlı oldukları için eleştiremezler; biz yazdığımızda saldırmayı “iş yaptık” sanırlar!
-*-*-
Oysa gerçek ortada!
-*-*-
Çok basit iki örnek vereyim; birincisi turizm…
Kıbrıs’ın Güney kesimi turizmde bu sene ortalığı parçalıyor…
Dünkü gazetelerde yer alan haberlere bakarsanız, KKTC’de ise turizm özellikle bu sene son derece kötü durumda seyrediyor, oteller dolmuyor, tetikçi turizmi parlıyor falan…
-*-*-
Bir örnek daha verelim…
Altın Pasaport meselesi…
Kıbrıs Cumhuriyeti yetkilileri, kuralına uymayan yabancıların altın pasaportlarını iptal etti…
En az 350 altın pasaport iptal!
Peki bizde?
Bizde hiç işe yaramasa da, gollifa dağtır gibi her dileyene veriliyor!
-*-*-
Hırsızlara, rüşvetçilere, memleketi iflas ettirirken soyanlara, saçma sapan dış siyasetle bizi daha da itibarsızlaştıran ve tükenişimizi hızlandıranlara hiç ses çıkaramayanlar; Güney – Kuzey kıyası yaptığımız anda hücuuuum!
-*-*-
Hele “Güney daha ucuz… Güney’de enflasyon çok düşük… Güney çok zengin… Güney çok düzenli… Güney’de yollar şöyle, ama ne yazık ki bizde böyle” dediğimizde çıldırıyorlar!
-*-*-
O kadar ileri gidiyorlar ki bazen, illa ki ya satılmış oluyoruz ya da direkt “Rum” olduğumuzu öne sürüyorlar…
Bir tek gün; bir tek defa bile; “hırsız, rüşvetçi ve ahlaksızız; bu yüzden hep kaybetmeye mahkumuz” deseler, eminim bazı yanlışlar ortadan kalkacak ama bir türlü yapmıyorlar!
-*-*-
Ben yorulmayacağım…
Doğru bildiğimi yazmaya devam edeceğim…
Siz küfür etmeye, hakaret etmeye devam edebilirsiniz…
Sıkıntı yok!
Geçişlerde kriz mi?
Sistemde değişiklik mi var?
Hayır yok!
Peki özellikle Lefkoşa’daki tek araçlı geçiş noktasında neden kuyruklar oluşuyor?
-*-*-
İnsanlarda iş yok da ondan!
-*-*-
Hadeeee; “insanlar” derken?
-*-*-
Anlatalım…
-*-*-
Daha fazla geçiş noktası açılması veya tüm sınırların yıkılması gibi “hedefi” olan bir insan grubuna rastladınız mı?
-*-*-
Elbette “sınırlar yıkılsın” falan diyenimiz çok ama “icraat yok!”…
-*-*-
Tıpkı, şu anda İsrail’in Gazze’de yürüttüğü katliamlara verilen tepki gibi!
Sadece laf!
-*-*-
Halk istese; bu kuyruklar oluşmaz!
-*-*-
Peki halk istemiyor mu?
-*-*-
Halk kim?
Halk ne?
Hangi halk?
-*-*-
Güney’de yaşam sürenlerin çok çok büyük kısmı, Kuzey’e hiç geçmiyor…
Limasol, Baf, Larnaka bölgelerinde yaşam sürenler, günübirlik petrol almak ya da sigara veya kumar oynamak için Kuzey’e geçmez!
-*-*-
Lefkoşa ve bazı yakın bölgelerde yaşayanları anlarım ve Kuzey ekonomisine hatırı sayılır miktarda ekonomik katkıları olduğunu da kabul ederim ama sayıları “genel nüfus içerisinde” çok da abartılacak miktarda değildir.
-*-*-
Daha çok kapı, daha çok geçiş, Rum halkının büyük kısmının pek de umurunda değildir demek istiyorum!
-*-*-
Gelelim Kuzey’e!
Kuzey’de tam rakam ya da oran veremiyoruz çünkü nüfusu bilmiyoruz ama gözlemleyebildiğimiz kadarıyla çok çok ağır çoğunluk zaten Güney’e geçemiyor…
-*-*-
Çok rahat ve kısa sürede geçebilen 80 – 85 bin kadar “Kıbrıs Cumhuriyeti Kimliği taşıyanlarımız” dışında; bunlarla evlenmiş ya da bunlardan doğmuş olan “KKTC kimlikliler” de “az daha uzun süren kimlik kontrolü ile” bir şekilde geçebilir…
-*-*-
Ancak “tahminimdir”, geriye kalan en az 500 bin hatta belki de bir milyon “Kuzey Kıbrıs sakini”, Güney’e geçmiyor – çünkü geçemiyor ve sınır kapısında yaşananlar zerre umurlarında değildir!
-*-*-
Haliyle, yönetenler, liderler, liderlikler, omuzlarında veya üzerlerinde “haydi daha çok kapı açalım insanımız rahat etsin – beklemesin” diyerek “endişelenmiyor”; hiç baskı hissetmiyor!
-*-*-
KKTC zaten bu ve benzer konularda Türkiye tarafından yönetiliyor; dolayısıyla Tayyip Erdoğan veya kabinesi ile kabilesi ya da yedi sülalesinin “Güney’e geçerken Kermiya kapısında saatlerce beklemekten perişan olduk” gibi bir sıkıntısı da yok!
-*-*-
Kısacası benim gibi tüm sevgili “geçiş meraklıları”; ya toplanacaksınız – toplanacağız ve kapıları yıkacaksınız - yıkacağız; ya da ağlamaya devam!
Olmadı, yaya veya bisikletle geçin!








