Ağustos ayında da zamlar devam etti. Pahalılık ateşi sönmedi
KKTC’de, 2025 yılı Ağustos ayı enflasyonu, yüzde 3.35 olarak açıklandı. Yıllık enflasyon ise, (Geçen Ağustos’dan bu Ağustos’a) yüzde 35.42 ye ulaştı. Böylece, yılın ilk 8 aylık toplam enflasyonu da yüzde 25.59 olarak gerçekleşti.
Sadece ağustos ayındaki gıda enflasyonu ise, yaklaşık yüzde 11 oranında gerçekleşti. Mutfakta da pahalılık ateşi yanmaya devam ediyor. Dar gelirliler mutfak masraflarını bile karşılamakta zorlanıyor.
Ağustos ayında en yüksek fiyat artışları, yaklaşık olarak ekmekte yüzde 28, dana kıymada yüzde 13, damacana su da yüzde 9, tavukta yüzde 5 buçuk olarak gerçekleşti. Yıllık enflasyonda ise sağlık ana grubunda yaklaşık yüzde 61, eğitim ana grubunda ise yüzde 63 olarak gerçekleşti.
Türkiye’de ise, Ağustos ayı enflasyon oranı yüzde 2.04, yıllık enflasyon oranı ise, yüzde 32.95 olarak gerçekleşti. Ayni para birimi kullanmamıza rağmen, Türkiye’ den daha pahalı olduğumuzu, yıllık enflasyonlar arasındaki farktan da görebiliyoruz.
Pek çok Avrupa ülkesinde bizim aylık enflasyonumuz, onların yıllık enflasyonu civarında veya daha da düşük seyrediyor.
Güney Kıbrıs’ta ise, ağustos ayında Avrupa Birliği’ndeki en düşük tüketici fiyatları endeksinin gerçekleştiği ve enflasyon oranının yıllık yüzde eksi 0,1 olarak kaydedildiği belirtildi.
Geçtiğimiz günlerde, Yenidüzen gazetesinin de yaptığı araştırma ile, aynı marka ve gramajda 10 kalem ürün ve 12 çeşit meyve sebze fiyatlarını kuzey ve güney marketlerinde karşılaştırılarak, Kuzey’in yüzde 61,2 daha pahalı olduğu gözlemlendi.
KTAMS’ın 31 Temmuz 2025 itibarıyla açıkladığı verilere göre, KKTC’ de dört kişilik bir ailenin açlık sınırı 30 bin 597 TL'dir. Bu rakam, sadece temel gıda harcamalarını kapsamaktadır. Enflasyon ve açlık sınırı rakamlarından da gördüğümüz üzere, oldukça pahalı bir ülke durumundayız.
Öte yandan, 2025 yılının ikinci asgari ücreti, brüt 51 bin 202, net 44 bin 546 olarak belirlendi. Ülkedeki mal ve hizmetlerin fiyatı durmadan artarken, asgari ücretlilerin gelirleri artmasına rağmen, satın alma güçlerinin düşmesi düşündürücüdür.
Asgari ücret artışları, maalesef piyasadaki mal ve hizmetlere zam olarak yansımaktadır. Oysa, işletmelerin maliyetini, sadece personel giderleri oluşturmamaktadır. Bu zamların etkisini Ağustos ayındaki artan enflasyon rakamlarında da gözlemledik.
Sabit giderler, petrol fiyatları ve kurlar dengede iken, sadece asgari ücret ve personel maaş artışlarından dolayı, mal ve hizmetlere zam yapılması anlaşılır değildir.
Tüm mal ve hizmetlere devamlı zam yapılması, kısa sürede asgari ücreti ve diğer maaşları da eritmekte ve satın alma gücü, maaşlar artsa bile yeniden düşmektedir. Tam bir kısır döngü hali. Hükümet ‘in piyasa denetimlerinde yetersiz kalması da, pahalılığı tetiklemektedir.
Enflasyon artışları, devletin hayat pahalılığı ödeneğini de yükseltmektedir. Bu da, devletin ve belediyelerin bütçe açıklarını artırmaktadır. Bu çerçevede, Maliye Bakanlığının, maaş ve diğer ödemeleri için borçlandığı rakamlar da süreç içinde artmaktadır.
Hükümet tarafından Şubat ayından bugüne kadar alınan toplam borç, 16 milyar TL’yi aştı. Bu yılki,18.5 milyar TL'lik bütçe açığı öngörüsünün de aşılabileceği bir tablo ile karşı karşıyayız.
Maliye’nin borçları artınca, bütçe açıklarını kapatmak için, Hükümet, kontrolündeki vergi, resim ve harçlara zam yapmaktadır. Bu da, halkın satın alma gücünü düşürmektedir.
Ülkenin en büyük sorunu enflasyon ve pahalılık iken, Hükümet başka suni gündemlerle uğraşmakta, bir türlü ülkedeki gerçek sorunların çözümüne odaklanmamaktadır.
Son dönemde de, seçimlere yönelik, seçim ekonomisi politikalarının uygulandığına şahit oluyoruz. Oysa, vatandaşlar, eğitimde, sağlıkta, tarımda, hayvancılıkta, ekonomide, elektrikte yaşanan sorunların çözümünü beklemektedir.
Pahalılıktan dolayı satın alma gücü düşen, Güney’e geçebilen dar ve orta gelirliler, Güney’ den alış veriş yapmaktadır. Bundan dolayı da, esnafımız ve işletmelerimizin gelirleri düşmekte, böylece, Maliye’nin toplayacağı vergiler de azalmaktadır.







