1. YAZARLAR

  2. Yücel Vural

  3. Çözümsüzlüğün Yol Haritası
Yücel Vural

Yücel Vural

SALAMİS TARTIŞMALARI

Çözümsüzlüğün Yol Haritası

A+A-

Kıbrıs sorununda her iki toplum liderliğinin artık etkisiz ve devre dışı kaldığı yeni bir dönem başladı.

Kıbrıs Rum tarafı, şimdiye kadar bilinçli olarak ya da bilinçsizce bağlı kaldığı ‘bekle gör’ siyasetinin sonuçlarıyla karşı karşıya.

Yıllarca, çözüm için karşı tarafın adım atmasını bekleyen Kıbrıs Rum liderliği, bu aşamada, çözümün zemini ve ilkelerini terk etmeyi öngören umut kırıcı bir yanıtla baş etmek durumundadır.

Yani ortaya çıkan sonuç, Kıbrıs Rum tarafının sürekli olarak vurguladığı devletin ‘yaşayabilir’ bir niteliğe sahip olması hedefinden oldukça uzaktadır.

Kıbrıs Türk tarafı ve Türkiye ise, isteyerek ya da istemeyerek, Kıbrıslı Rumlar’ın elini bükerek mevcut durumun kabullenilmesini öngören yaklaşımının sonuçlarıyla karşı karşıyadır.

Bölünme eksenine dayalı statükonun tüm ağırlığını Rum tarafının sırtına yüklemeyi hedefleyen ‘mevcut şartlarda çözüm’ siyaseti artık bir macera arayışına kilitlenerek, tüm batı kurumlarını ‘eli bükülecek’ Kıbrıslı Rumlar’ın etrafında kenetlemiştir.

Kıbrıs sorunu, artık her iki toplumu da etkileyecek, sonuçları kolaylıkla öngörülemeyen yeni bir gerginlik ve istikrarsızlaşma tehlikesini üretmiş bulunuyor.

Bunun nedeni de Kıbrıs sorununun Türkiye ile Batı arasındaki hesaplaşmanın bir unsuru durumuna gelmesidir.

Yani, sorunu çözerek bu hesaplaşmanın dışında kalabilir, olumsuz etkilerinden kendimizi kurtarabilirdik.

Bu olmadı, yani treni kaçırdık!

KıbrıslıRum liderliğinin ‘bekleyip görelim, bize uygun koşullarda barışırız’ ve  KıbrıslıTürk liderliğinin ‘benim her dediğimi kabul et, kucaklaşalım’ perspektiflerinin çöktüğünü cesaretle kabullenmemiz gerekir.

Peki şimdi ne olacak?

Artık Kıbrıslıların söz sahibi olmadığı bu süreçten nasıl kurtulacağımızı düşünmek zorundayız.

İki farklı doğrultuda gelişebilecek bir süreçle karşı karşıyayız:

Birincisi, Türkiye’nin öteden beri devam eden batıdan kopma serüveninin derinleşmesi ve bunun sonucunda bir deprem etkisi yaratacak gelişmelerdir.

Doğu Akdeniz krizi, S400 vakası, Suriye’nin siyasal geleceği üzerinde şekillenen çatışma, Türkiye’nin  siyasal rejim olarak demokratik ideallerden uzaklaşması bu depremin öncü sarsıntıları olarak kabul edilmelidir.

Türkiye-Batı ilişkileri bu deprem tehlikesini savuşturup, yeniden rayına oturtulabilir mi?

Teorik olarak evet. Ama bu başka bir yazının konusu.

Bunun için yeni Amerikan yönetiminin işbaşı yapmasını bekleyelim.

Eğer, Türkiye-Batı ilişkileri tam bir kopuş sürecine girerse, Kıbrıs’ın güneyi ve kuzeyi, iki toplum, birbirinin tutsağı olmaya adaydır.

Neden mi?

Türkiye’nin Batı’dan kopması, kaçınılmaz olarak bu bölgede yeni bir ittifak ilişkisini gündeme getirecektir.

Batı’nın ekonomik ve siyasal yaptırımlarına karşı, Türkiye, kendini, zaten şimdiden açıklamaktan çekinmediği bir Rusya - İran ekseninde tanımlamaya başlayacaktır.

Bu eksene, Azerbaycan, tümü de bölünmüş halde Suriye, Irak ve Libya’nın da katılması çok zor olmayacaktır.  

Ama daha da önemlisi, Kıbrıs’ın Yeşil Hattı’nın bu Rusya-Türkiye-İran ekseniyle Batı’nın karşı karşıya geldiği bir alana dönüşüyor olacak olmasıdır.

Yeşil hattın bir çatışma alanına dönüşmesine ilişkin, öteden beri güçlü sinyaller veriliyor.

Aşağıdaki listeye bir bakalım:

• İsrail, Yunanistan, Mısır ve Kıbrıslı Rumların yönetimindeki Kıbrıs Cumhuriyeti (KRYKC) öteden beri bölgesel bir blok olarak hareket ediyorlar.

• Bu bloklaşma ABD tarafından destekleniyor.

• Türkiye bu bloklaşmayı, kendini ‘güneyinden kuşatılma’ olarak algıladığını ilan ediyor.

• ABD, KRYKC’ni stratejik ortak ilan ediyor.

• Rusya, ABD’nin adadaki askeri etkisini artırma çabasının Kıbrıs’ın istikrarsızlığına yol açacağını duyuruyor.

Bu listeye, tarafların Navtex savaşlarını ve askeri hareketlenmeleri de eklemeyi unutmayın.

Yeşil hattın sadece rengi değişmiyor, işlevi de değişiyor.

Öteden beri iki toplumu birbirinden ayırıp, siyasal bölünmeyi kalıcılaştırıyordu.

Şimdi ise neredeyse bölgesel bir soğuk savaşın simgesi olmaya aday.

Çözümsüzlüğün yol haritasında ufukta görünen bunlardır.

Peki bu hattın iki tarafındaki tutsaklara ne olur acaba?

Tutsak, doğal olarak ancak hayatta kalmayı hedefleyebilir!

Bu yazı toplam 1982 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar