1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Bir Kentin Orkestrası, Bir Halkın Soluğu
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Bir Kentin Orkestrası, Bir Halkın Soluğu

A+A-

Othello Kalesi’nin taş duvarlarına yansıyan rengârenk ışıklar, gökyüzünde yarım bir ay ve serin bir Mağusa gecesi…

Hendekteyiz.

Seranad Bağcan’ın sesi, bir su gibi berrak; temiz, duru…
Bir yudum hüzün, ezgilerle umuda dönüşüyor.

Ama beni en çok etkileyen: Mağusa Kent Orkestrası. Kendi köklerinden ses veriyor kente…

Kurulalı henüz bir yıl olmuş.
Birbirinden yetenekli isimler, gönüllü bir üretim içinde.
Şef Oskay Hoca’nın yönetiminde harika tınılar duyuluyor.

Hepsi Mağusa’dan müzisyenler.
Bu ülkenin değerleri…

Hele ki bu çağda, hiçbir maddi menfaat beklemeden, sadece aşkla üreten insanların kıymeti ölçülemez.

***
Ne zordur, içe kapanmışlık hissi…

Estetik yoksunu binalar, her yana yayılan beton, delice bir paylaşım telaşı, birbirini tüketen sahte hayatlar, yüzsüzlük, görünmez bir devletin gölgesinde kaybolan kalabalıklar, irade yitimi…

Bütün bunların ilacı sanattır.
Müzik, unutturur tüm o yorgunluğu, sahteliği, yozluğu…

Sevgili dostum Mustafa Fegan’ın hayaliymiş bu…Yıllardır tanırım; müzik tutkusunu, hayal gücünü bilirim.
“Her kentin bir orkestrası olmalı,” derdi.
Oldu.

Harika müzisyenler geldi bir araya…
Nur Aydar… Mehmet Sakarya… Atakan Sarı… Mehmet Acemoğlu…
Daha birçok isim… Hepsini tek tek anımsayamıyorum, ne olur affetsinler.

Ama çok iyi bir iş yapmışlar.

Kent orkestraları; sokakların, meydanların, insanların yüreğini melodilere taşıyan eşsiz araçlardır.

Hem yerel hem evrensel bir duyarlılığı temsil ederler.
Tarih, kimlik, aidiyet taşırlar notalarında…

Seranad Bağcan’ı dinlerken, en çok da Mağusa Kent Orkestrası’na hayran kaldım.

Seyirciyle kurdukları o özel bağı unutmak mümkün değil.

***
Serenad Bağcan, hem sınırların ötesinden gelen ezgiler söyledi, hem de “Mağusa Limanı”, “Köprü” gibi bizim türküleri…

Mağusa Kültür ve Sanat Festivali bir özel akşam daha yaşattı böylece…
Hissettik.
Soluduk.
Yaşadığımızı hissettik.

Othello Kalesi’nin duvarlarına yansıyan rengârenk ışıklar, gökyüzünde yarım bir ay ve serin bir Mağusa gecesi… Lüzinyanların görkemi, Venediklilerin nefesi, Osmanlı’nın izleri birbirine karışmış. Shakespeare’in Othello’su. Aşk, kıskançlık, ihanet…Yüzyıllardır değişmemiş.

Belki de bu yüzden her ezgi, bu taşlarda daha fazla yankı buluyor; her melodi, geçmişin duvarlarına dokunarak çoğalıyor…

İyi ki sanat var.
İyi ki sanatçılar hâlâ dokunuyor hayatımıza.

image0-3.jpeg

Bu yazı toplam 2231 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar