1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Adem’le Havva...
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Adem’le Havva...

A+A-

BM Genel Sekreteri’nin özel temsilcisi Esper Barth Eide önceki gün Güvenlik Konseyi’ni bilgilendirdi. Toplantının ardından gazetecilere yaptığı açıklamada "Hidrokarbon sorununun iki tarafa da zarar verdiği görülmeye başlandı. İki tarafın da bu sorunu aşmak için samimi iradesi var. Müzakerelere dönülmesi için ihtiyatlı bir iyimserlik içindeyim" dedi.

Basın toplantısında tıkanıklığın aşılması için iki tarafın da adım atması gerektiğini söyleyen Eide bir Rum gazetecinin “tıkanıklığın sorumlusu kim?” sorusu üzerine "birilerini suçlamanın anlamı yok önemli olan buradan nasıl çıkılacağı" dedi.

Aynı gazetecinin  "Kıbrıs'ı Türkler işgal etti niye onları suçlamıyorsunuz?" sorusu üzerine de, "Bu sizin tarih anlayışınızla ilgili. Siz sorunun tarihini bir yerden başlatırsınız onlar başka bir yerden. Bu durum Adem ve Havva'ya kadar uzanır. Geçmişe değil gelecekte bu sorunun nasıl çözüleceğine odaklanmalıyız" dedi.

İşte doğulu bir soruya karşılık, batılı bir yaklaşım. Gelişmemiş ülke insanına karşılık, gelişmiş bir ülke yurttaşının yaklaşımı.

Biz hep geçmişi konuşuruz. Halbuki ileriye gitmenin şartı geçmişi değil, geleceği konuşmaktır, dünü değil, yarını konuşmaktır.

Eide bu yaklaşımıyla Rum gazeteciye ve tabii tüm Kıbrıslılara, yani Kıbrıslı Türklere ve Rumlara önemli bir ders verdi.

Kuşkusuz anlayana...

Biz “11 yıl çektiğimiz acılar” nakaratını dinleyerek büyüdük. Kıbrıslı Rumlar da “1974 20 Temmuz’unda bir gece ansızın Attila’nın Kıbrıs’ın kuzeyini işgal ettiği” nakaratıyla büyüdüler.

Bu tartışma 50 yıldır devam ediyor.

Biz sorun 1963’te Rumların eşit ortak olarak kurduğumuz Kıbrıs Cumhuriyeti’nden bizi kovmaları ve bu amaçla başlattıkları soykırım sonucunda başladığını söylüyoruz.

Rumlarsa bunun doğru olmadığını Kıbrıs sorununun asıl 20 Temmuz 1974’te Türkiye’nin adanın kuzeyini işgal etmesiyle başladığını söylüyor.

Bunu bütün bir gün ve gece tartışabilirsiniz ama birbirinizi ikna edemezsiniz. O nedenle geçmişe takılıp kalmamak gerekir. Elbette geleceği kurmaya çalışırken geçmişten dersler çıkaracağız.

Ama geçmişe saplanıp kalırsak asla ileriye gidemeyiz. Batılı ülkeler geçmişe saplanıp kalsalardı bugün bu kadar ileri gidebilirler miydi?

20.yüzyılın başında 1.dünya savaşını, bitişinden 21 yıl sonra da 2.dünya savaşını en acı biçimde yaşayan bu halklar bu savaşların ardından yaraları sarmışlar ve “düşmanlarıyla” el ele vererek ileriye bakmışlardır.
Bugün bunun için “ortak Avrupa evimiz” demektedirler. Ama biz Kıbrıslılar bundan hiç ders almadık. Hala dünü tartışmayı bir kenara koyarak, yarını kurmaya geçemiyoruz.

Onun için bu sorun 50.inci yılını doldurdu. Dile kolay 50 yıl. Yani neredeyse bir ömür.

Dünü bizden çok daha kanlı savaşlara evsahipliği yapan Avrupa bunları geride bırakarak ileri gitmeyi başardı.
Kıbrıs’ta göreve başlayalı henüz 6 ay dolmadan Kıbrıslıların nasıl düşündüğünü çözen Eide bu kültürün temsilcisi olarak bize dünü tartışmanın bir anlam ifade etmediği çok güzel anlattı. İki tarafın bu tarih anlayışının Adem’le, Havva’ya kadar gidebileceğini ama kimseye birşey kazandırmayacağını söylüyor.

Artık dünde kalan liderlerden kurtulma zamanıdır. Eide bu yaklaşımıyla bize bunu hatırlatıyor.

 

Bu yazı toplam 2337 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar