1. YAZARLAR

  2. Neşe Yaşın

  3. Adalet arayıcısı olmanın dayanılmaz hafifliği
Neşe Yaşın

Neşe Yaşın

Adalet arayıcısı olmanın dayanılmaz hafifliği

A+A-

Küçükken babamın kitabevinde dönemin bazı aydınlarının konuşmalarını izlerdim. Birilerini karalamak, dalga geçmek yaygın pratiklerdendi. İçim acır, tedirgin olurdum ama bu da yetişkinlerden aktarılan bir öğreti olarak oradaydı. Hayatta derin bir güvensizlik vardı. Başka insanlarla araya mesafe koymak önemliydi. Başkalarına doğru akışını durduramadığım bir sevgi çağlardı diğer yandan da içimde. Bana ufacık bir ilgi gösteren, hayatını izlerken birer roman kahramanı olarak kafama yerleşen herkesi sevmeye hazırdım. Duvarlara çarptıkça geri çekilir bir iç kırıklığı ve korkuya dönüşürdü bu sevgi. En kötüsü başkalarının benim hakkımda söylediklerine üçüncü bir ağızdan tanık olmaktı. Bazen annem, babam ya da kardeşlerim için söylenenler de gelirdi kulağıma. Önce kendini yiyip bitiren bir isyan sonra da iç kırıklığıyla örülen duvarlarla sonuçlanırdı bu. Bazen nedenini çözemediğim kötücül yüz ifadeleri, sözel bir şiddetle de karşılaşırdım. Evde zaten onay görmeyen, yanlışlarla dolu, sürekli kınanan, utanç veren, taktir edilecek çok az özelliği bulunan biri olduğumdu bana gelen mesaj. Çelişkili bir mesajdı bu bir yandan da. Zekâm, zaman zaman taşıdığım sevimlilik, okuldaki başarım bir yama gibi dururdu. İnsanların benim hakkımdaki fikirlerinin iki uç oluşturduğunu görürdüm. Sınıf öğretmenimizin sınıf başkanlığı için tartışılmaz ve kazanacak aday olarak gördüğü ben az oy alarak onu düş kırıklığına uğratmıştım. Sınıftaki görünürlüğüm okul bahçesinde sıfırlanıyordu çünkü. Bazı şeyleri asla ve asla başaramayacağıma inanırdım. Herkes top oynarken kaçıp bir köşeye saklanırdım. Asla onlar gibi oynayamayacağıma inanırdım çünkü. Toptan korkardım.

 Evdeki kavgalar izlerken içime çekilir Kemalettin Tuğcu romanlarındaki çocukların hayatını bile kendiminkinden iyi bulurdum. En önemlisi yalnız ve özgürdüler, hayatları güzel sürprizlere açıktı. Benim de daha çok da ilgisizlikle, iletişimsizlikle gelen bir başına buyrukluğum vardı. Zapturapta alınmamıştım en azından. Bir de pek çok çocuk gibi okul çıkışı kapıda beliren bir annem babam yoktu. O zamanlar bana epey uzun gelen mesafeleri yürürdüm. Sokakta yalnız yürüyebilmekte bir özgürlük duygusu vardı. Arada ortadan kaybolurdum ve kimse fark etmezdi bunu. Kaotik ortamda, göreli ilgisizlik içinde kendime yalnızlık alanları oluşturmuştum. Pek çok olanakla da kuşatılmıştım diğer yandan. Bazı yaşıtlarımın ulaşamadığı seyahatler, kitaplar, giysiler, kültürel, sosyal ortamlar söz konusuydu. Yine de buruk ve hüzünlüydü içimin şarkısı.

En çok hayranlık duyduğum şey sıradanlıktı. Sıradanlık insanı çoğunluğa ait ve görünmez kılıyordu çünkü. Tuhaf olmamak, herkes gibi olmak rahatlatıcıydı.  Unufak olmuş bir kız çocuğunu böylece taşıdım gençliğe. İnsanın genelde yanlış algılandığı, hiçbir şeyin dışarıdan göründüğü gibi olmadığı meselesi önemli bir gailem oldu bu nedenle. Çok şey konuşuluyordu ve çoğu adaletsiz ve yanlıştı bunların. İçeriden bir deneyimle emindim bundan. Birisi aleyhine konuşulurken itiraz etmek, savunmak isterdim onu. Mutlaka bilmediğimiz şeyler olduğuna inanırdım. Çoğunun naiflik olarak gördüğü, tam da anlamadığı bir durumdu sanki bu.

Taraf olmak ve şiddetle durduğun tarafı savunmak, ittifaklar ve düşmanlar konusunda net olmak gerektiği verilen mesaj. Tereddüt taşımak kaypaklık olarak algılanıyor. Ama durumun şöyle bir yanı da var dediğinde yüzler ekşiyor birden. Taraf olmakta bir rahatlık var diğer yandan da. Tam da çocukken hasret kaldığım sıradanlığa katılmak, genelin parçası olma durumu bu sanki. Haksızlık karşısında kesildiğin kaplan, itirazını herkesten çok yükseltmen seni kahramanlaştırıyor diğer yandan da. Çok bariz haksızlıklar var elbette ve büyük bir güven ve iç huzuruyla yükseltebilirsin sesini böylesi durumlarda. Netlik anları büyük bir gönül rahatlığı sağlar insana. Enderdir ama böyle anlar. Meseleler çok boyutlu ve karmaşıktır genelde.

Zaman sınıyor bazı yanlışları. Bir zamanlar çok emin olduğun bir süre sonra bazı yeni veriler ve gelişmeler nedeniyle yanlışlanabiliyor. Bir başka açıdan bakınca ise ihanet gibi gördüğünün günahı hafifliyor. Edebiyat okurları, sanat izleyicileri çok daha kapsamlı bakabilmeyi öğreniyor pek çok meseleye.

Sonsuz klişeler ve mistifikasyonlarla kuşatılmışız. Geçmiştekinden çok daha fazla bunlar ama hakikatin peşine düşüp onu aramak için de bazı kolaylıklar mevcut yaşadığımız dönemde. Adaleti arayıp sorgulayan özenli bir ses öfkeyle kalkan bir yumruktan daha etkilidir kimi zaman. Dilin şehvetine kapılmak gibi bir tehlike olsa da dilin şiddetinden evladır bu.

Bu yazı toplam 1875 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar