Yorgun Gülüşler Ülkesi
“Akşam erken iner mahpushaneye” sözleri gibi Ahmet Arif’in…
Ülkeye erken çöküyor akşam…
Kimine “şenlik” hayat, kimine “mapushane”…
Önceki akşamüstü…
Eve gidiyorum, kaç gündür aklımda bir gömlek satın almak var...
Sekize on var saat…
Sokaklar karanlık, sessiz, ıssız…
Bir vitrinin ışıkları yanıyor.
Hemen durdum, mağazaya girdim.
"Açık mısınız?”
İki kadın tezgahtar, iki erkek…
Dördünün de gözlerinde, "iş bitsin, kapatalım, eve gidelim" ifadesi...
"Açığız, buyurunuz..."
Çok da güler yüzle yardımcı oldular.
“Siz saat kaça kadar açıksınız?” diye soruyorum, ödeme yaparken...
“Sabah 9, akşam 8” derken, biraz düşüyor yüzleri…
“Hepiniz mi çalışıyorsunuz, hep siz mi?”
“Evet… Hepimiz… Hep biz..."
On bir saat!
Her gün!
“Yarım saat öğle arası var, on buçuk saat” diye düzeltiyor sanırım en kıdemlileri...
- Maaş?”
- "Asgari ücret…”
- "Bu, Çalışma Yasası’na aykırı... Bu suç... Bu size haksızlık... Ek mesai ödenmesi gerekiyor size…"
Yüzünden, şivesinden Türkmen olduğunu düşündüğüm biri soruyor: “Sen ne iş yapıyorsun abi?”
Gazeteci olduğumu anlatıyorum.
“Biz bayramda da böyle çalışıyoruz” diyor kasadaki kız…
“Buna itiraz etmiyor musunuz?” diyorum bu kez…
“O zaman patron kapıyı gösterecek” diyor bir diğeri…
“Çalışma Dairesi'ne şikayetçi olabilirsiniz” diyerek, kendim dahi çok inanmadan söyleniyorum.
“Şikayet etsek öğrenecekler; sonuç değişmeyecek, biz yine kapıdayız…”
(Alo 102 İhbar Hattı'na şikayetçi olabilir bu durumda çalışanlar ve ihbar hattında isim sorulmaz… Tabi bir sonuç alınır mı o yönde emin değilim.)
Örgütlenebilseler keşke…
Butiklerde, mağazalarda, tezgâhların ardında çalışan o görünmez insanlar…
“Sen gazeteciysen yaz” diyor kasadaki…
Diğeri “ismimizi yazma” uyarısını yapıyor.
Bilmiyorum ki isimlerini…
Her gün 10,5 saat çalışıyorlar…
Gitmesi, gelmesi derken 12 saat aslında…
44 bin lira!
Bu insanların öfkesini anlayabildiniz mi?
Muhtemelen çocukları var ve devlet okuluna gidiyorlar, “grev var.”
Hastaneye gidiyorlar, “Muayene saati bitti…”
***
Bir gece, Çalışma Müfettişleri gerçekten çıksa sokağa…
Mağazaları bir bir gezse…
Bir sabah öyle yapsa yine…
Orada da “ek mesai” sorunu çıkacak muhtemelen...
Olmayacak böyle bir denetim...
Uyarı yazılsa, çalışanlar belki imza atacak, bu çalışma düzenine...
Yine de bir umut…
Belki...
Bir “ihbar” bu işte…
***
Ve yine Ahmet Arif’e dönüyor ses:
“Akşam erken iner mahpushaneye…”
Ülkeye erken çöküyor akşam.
Kimine “şenlik” hayat, kimine “mapushane.”
Anlayabildiniz mi?..







