1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. Yahudi Muhacirler-56
Eralp Adanır

Eralp Adanır

Yahudi Muhacirler-56

A+A-

eralpp.jpg

Kıbrıs'ta, özellikle 1 Nisan 1955 yılında Kıbrıslı Rumlar tarafından kurulan EOKA tedhiş örgütünün İngilizler'den sonra hedef aldığı bir başka kitle de, solcu Kıbrıslı Rumlar olmuştur. Öldürme, yaralama, şiddet uygulamalarına maruz kalan solcu Rumlardan sonra özellikle 1958 yılından itibaren Kıbrıslı Türklerce kurulan Türk Mukavemet Teşkilatı'nın (TMT) da hedefleri arasında solcu Türkler olduğu bilinmektedir. Genel olarak bakıldığında, '40'lı yıllardan '50'li yılların sonlarına kadar "Komünizm" adına bazı gelişmelerin Kıbrıs'ta da yaşanması karşısında, böylesi örgütler yanında İngiliz idaresi, o yılların önemli bir tehdit unsuru olarak gördüğü solculara karşı da önlem almaktaydılar. Böylesi bir ortamda Kıbrıs'ta bulunan Yahudi Muhacir kamplarında "komünist" avının başlatıldığını basından görüyoruz. Filistin'e gitmek için öncelikle Mağusa'ya getirilen Yahudi Muhacir gruplar içerisinde Komünistlerin de olduğu haberi basına düşmüştü 1948 yılında. Bu haber sonrasında kamptaki Yahudi Mülteciler Merkezi Komitesi'nin konu hakkındaki açıklaması, bir gün sonra basında paylaşılmıştı.

"06 Şubat 1948-Hür Söz-s:1
Kıbrıs Yahudi Kamplarında Komünistler de Varmış!

Londra'daki Dış İşleri Bakanlığı sözcüsü, bir müddet evvel Kıbrıs'a gelen Pan York ve Panbrescent vapurlarındaki 15.000 Yahudi arasında komünistlerin bulunduğunu idda etmiştir.

Ayni kaynakların söylediğine göre Kıbrıs'ta Yahudi Kampları İdare Amiri, bundan haberdar değilse bile, İngiliz Dış İşleri Bakanlığı'nın elinde buna dair vesikalar vardır."

"07 Şubat 1948-Hür Söz-s:1
Yahudi Mültecilerin Tekzibi
"İçimizde Komünist Yoktur"

İngiliz Dış İşleri Bakanlığı'nın Kıbrıs'ta bulunan Yahudiler arasında komünist ajanları bulunduğu hakkında yaptığı iddialara alâkadar Yahudiler cevap vermişlerdir. Kıbrıs'taki Yahudi Mülteciler Merkezi Komitesi'nin bu hususta çıkardığı bir komunikede (bildiri), bu hikâyenin tamamen asılsız olduğu söylenmektedir. Komiteye göre, alâkadar makamlar lâzım gelen araştırmaları yapmışlar ve herhangi bir şüpheli şahısa rastlamamışlardır."

Kamplarda bulunan Yahudi Muhacirler üzerine yapılan Komünist suçlaması bu şekilde savuşturulurken, Filistin'de hızla git gide artan kanlı savaşı daha kanlı hale getirebilecek saldırı yöntemleri de geliştirilmeye devam ediyordu. Bu yöntemlerin geliştirilmesi ve savaşçılara öğretilebilmesi için gizli okulların kurulduğu yönündeki bir idda da basına düşüyordu.

"10 Şubat 1948-Hür Söz-s:1
Filistinde Gizli Mektepler
Bomba Kullanılması Ve Yapılması Talim Ediliyor

Filistin Emniyet Makamlarının eline geçen malûmata göre, Araplar tarafından muhtelif yerlerde gizli bomba okulları kurulmuş bulunmaktadır. Bu mekteplerde, patlayıcı maddeler ve bunların kullanışı hakkında malûmat sahibi olanlar gönüllü Arapları talim ettirmektedir.

Kudüs'ün muhtelif yerlerinde bulunan iki Yahudi mağazasında patlayan bombalar, alâkadar makamlara bakılırsa, birer tecrübe mahiyetindedir. Bu infilâklarda kimse ölmemiştir.

Ayni makamların iddiasına göre, bu gizli mekteplerde fıçı şeklinde bombalar yapılmaktadır. Bu fıçı şeklindeki bombalar geçenlerde "Palestine Post" gazetesinin yazıhanelerinin havaya uçurulmasında kullanılmıştı."

Zaman zaman karşılaştığımız haberlerden biri olan, Filistin'e kaçak yoldan gemilerle giriş yapma teşebbüslerinin bir yenisi daha yaşanıyordu. Nasıl oluyordu bu kaçak durum? İngiliz hükümetince bir organizasyon içerisinde Filistin'e yerleştirilecek olan Yahudi Muhacirlerin öncelikle Mağusa'daki kampa sevkedilmeleri ve belli bir zaman sonra Filistin'e gönderilmeleri şeklindeki uygulamayı reddeden kimi Yahudi Muhacirler birlik olup bir gemi kiralıyorlar. Hani üç beş kişiden bahsetmiyoruz. En az beş yüz kişiden oluşan böylesi oluşumlar, Mağusa'daki kampa gitmek istemediklerinden direkt olarak Filistin topraklarına giriş yapabilmek için bu yöntemi kullanmaya çalışıyorlar. Fakat geminin büyük ve görünür olması karşısında İngiliz donanması tarafından yakalanmaları da kaçınılmaz oluyor dolayısıyla. İşte böylesi bir gelişme sonrasında yakalanan ve rotası Mağusa'ya döndürülen bir Yahudi Muhacir girişimi daha. 

"13 Şubat 1948-Hür Söz-s:1
Kıbrıs'a Daha Yahudi Geliyor

Kudüs'ten alınan haberlere bakılırsa 402'si erkek, 216'sı kadın ve 61'i çocuk olmak üzere 679 Yahudiyi hamil bir gemi İngiliz Bahriyesi tarafından Filistin sahillerinde görülerek Kıbrıs'a sevkedilmiştir. Gemi Hayfa'ya götürülmüş ve oradan Kıbrıs'a gönderilmiştir."

Arap Birliği Konseyi, çatışmaların sürdüğü günler içerisinde Kahire'de toplantı yapmış ve alınan kararla Filistin'in bağımsız bir Arap devleti olduğunu açıklamıştı. Bu açıklamayı yapan ise, Filistin Kurtuluş Orduları'nın başkomutanı İsmail Saffet Paşa idi. Elbette söz konusu ordunun ne kadar başarılı olup olmadığını tarihe bakarak anlayabiliriz çünkü, İsrail Devleti'nin kurulmasını önleyememişlerdir. Nitekim Filistin Kurtuluş Orduları ismi şekil değiştirerek Filistin Kurtuluş Örgütü'ne dönüşeceği gün için 44 yıl geçmesi gerekiyordu. İsrail Devleti kurulmuş, Filistinliler topraklarından git gide kovulmakta, ya da yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalarak geçirdikleri onlarca yıl sonunda, 13 Ocak-16 Ocak 1964 tarihleri arasında Kahire'de toplanan Arap Zirvesi, topraklarını geri almak adına başlatılan kurtuluş savaşının ilk örgütsel şeklini dile getiriyordu. Bu örgüt, 2 Haziran 1964 tarihinde resmen ilân edilen Filistin Kurtuluş Örgütü idi. Ama o güne gelene kadar Arap Briliği Konseyi mücadelesini günün şartlarına uygun olarak sürdürmekteydi.

"14 Şubat 1948-Hür Söz-s:1
Arap Birliği ve Filistin

Kahire'de Filistin Davasını Müzakere etmekte olan Arap Birliği Konseyi, bütün askeri noktaî nazar farklarını bertaraf ederek Filistin hakkında kat'i ve oybirliği ile bir karara vasıl olmuştur. Filistin kurtuluş ordularının başkomutanı İraklı İsmail Saffet Paşa "Filistin bundan böyle müstakil bir Arap devleti olmuştur" demiştir. Hacı Emin El Hüseyni, Arap Birliği'nin bu celsesinde tam bir aza olarak bulunmuş ve toplantıya riyaset etmiştir."

 

Bu yazı toplam 2801 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar