1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Uzun yıllar Mağusa’da öğretmenlik yapan Seher Hanım ve Vasıf Yücelten, Mağusa’dan hatıralarını paylaştı…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Uzun yıllar Mağusa’da öğretmenlik yapan Seher Hanım ve Vasıf Yücelten, Mağusa’dan hatıralarını paylaştı…”

A+A-

Ulus IRKAD

(Mağusa Suriçi Derneği MASDER, Mağusa’ya hizmeti geçmiş, Mağusa’da yaşamış insanların hatıralarını toparlayıp paylaşmaya devam ediyor. Ulus Irkad, “Cumartesi günü MASDER’in konukları, uzun yıllar Mağusa’da öğretmenlik yapan Seher Hanım ve Vasıf Yücelten, Mağusa’dan hatıralarını paylaştı” diye yazıyor. Araştırmacı-yazar Ulus Irkad’ın ve MASDER Başkanı Serdar Atai’nin bu konuda yazdıklarını teşekkürlerimizle paylaşıyoruz… S.U.)

 

Geçtiğimiz Cumartesi günü (29 Kasım 2025) MASDER, Mağusa’nın eski öğretmenlerinden Seher Hanım’la Vasıf Bey’i konuk etti…

MASDER’deki etkinlikte Mağusa Canbulat, Gazi ve Pertev Paşa ilkokullarında öğretmenlik yapan Seher Hanım ve Namık Kemal’le Canbulat Liselerinde öğretmenlik yapan kocası Vasıf Bey’i daha yakından tanıdık. Okutmuş oldukları öğrenciler de kendilerini bu anlamlı etkinlikte yalnız bırakmadı… Mağusa Suriçi Derneği MASDER, Mağusa’ya hizmeti geçmiş, Mağusa’da yaşamış insanların hatıralarını toparlayıp paylaşmaya sistematik biçimde devam ediyor… Bu etkinliklere katılanlar, Mağusa’nın geçmişiyle ilgili bilmedikleri pek çok şeyi öğrenme fırsatı elde ediyorlar…

 

SEHER HANIM BİZE KENDİNİ TANITIYOR

MASDER etkinliğine katılan Seher Yücelten, bize kendini tanıttı… Seher Hanım, 1941 yılında Çınarlı’da (Vitsada) doğdu. Viktorya Kız Lisesi’nde ve Adnan Menderes Okulu’nda okudu. 1963 Eylülü’nde Mağusa Canbulat İlkokulu’na tayin olan Seher Hanım, Mağusa Gazi İlkokulu’nda da çalıştı. 1984’te Şehit Ertuğrul İlkokulu’na atanan Seher Hanım, 1992’de aynı okuldayken emekliye ayrıldı. Seher Hanım, anılarını dile getirdiğinde zaman zaman da duygusallaştı ve gözleri doldu. Aslında her insanın hayatı bir anı-romandır denilmektedir ki Seher Hocanımla eşini dinlerken bu izlenimi zengin fotoğraf arşivlerinden de gözlemlemektesiniz.

 

“ÇOCUKLARIM BURADA DOĞDU…”

Konuşması sırasında Seher Hanım; “Çocuklarım burada doğdu, onun için Mağusa benim için çok değerlidir” dedi.

Sözlerine devam eden Seher Hocanım şunları da ekledi:

“İlk görevime Mağusa’da 1963 yılında başladım. Rahmetli Kemal Bey müdürümüzdü. Hadiseler çıktığında Gazi ilkokulu Namık Kemal Lisesi’ne de dönüştü. Gazi İlokulu öğrencileri oraya öğleden sonraları geliyordu. Bu sırada Canbulat Radyosu kurulmuştu. Kemal Pehlivan Bey orada çalışıyordu. Ben radyoda çocuk programı hazırlıyordum. O sıralarda gene Sait Bey ve Rukiye Hanım Canbulat İlkokulu’na gelmişti. Fatma Nuri Hanım Pertev Paşa’da, Nesrin Hanım Canbulat İlokulu’nda çalışıyordu. Pertev Paşa İlkokulu’nda, Fatma Hanım vardı.  Sonra Havva Çelebi ve Fatma Reşat Hanım geldiler…” Seher Hanım bizlere eğitim hayatında unutamadığı bazı anılarını da aktardı…

 

VASIF BEY

23 Ocak 1940 yılında Taşpınar’da (Angolem) doğan Vasıf Bey, 1946-52 yılları arasında ilkokulu bitirdi. 1955 yılında ortaokuldan mezun oldu. 1958’de İstanbul Üniversitesi Jeoloji ve Zooloji Bölümünden mezun oldu. Diplomasını bir sene sonra aldı çünkü o yılarda kural buydu. 1961 yılında Namık Kemal Lisesi’nde görev aldı. Bu arada Beyrut Amerikan Üniversitesi’nden de burs aldı. 1978 yılında 20 Temmuz Lisesi’ne atandı. 1995 yılında da emekliye ayrıldı. Vasıf Bey bu arada bizlere Türkiye’de eğitim yaparken başından geçen öykülerini de anlattı. Bilhassa “Ceket” öyküsü dinleyenleri de oldukça gülümsetti.

Vasıf Bey ve Seher Hanım konuşmalarını zengin fotoğraf arşivleriyle de süslediler ve bizlere görsel bir sunum yaptılar.

Seher Hanım’a da Vasıf Bey’e de bizleri geçmiş eğitim tarihimizle yüzleştirip faydalı bilgiler verdikleri için teşekkür ederiz.

 

SERDAR ATAİ

MASDER Başkanı Serdar Atai ise, etkinlikle ilgili olarak şöyle yazdı:

“Bugün tarihe önemli bir kayıt daha düştük. Seher ve Vasıf Yücelten öğretmenlerimizle Mağusa'nın 1960'lı ve 70'li dönemine ait eğitim ve sosyal yaşam alanlarını, zengin fotoğraf desteği ve anılarla taradık. Maarif Anaokulu yıllarında benim de ilk öğretmenim olan Seher hocanımı yıllar sonra görmek tarifsiz bir duyguydu. 1973-1974 öğretim yılı 23 Nisan fotoğrafımızı da buraya son fotoğraf olarak koydum. Vasıf hocamızın öğrencileri de bizle tamamen aynı duyguları yaşadı. Sağolsunlar, ikisi de elleri boş gelmedi. Onun için hem onlara, hem de onları bizimle buluşturan, fotoğrafları aile albümü sayfalarından elektronik ortama aktaran oğulları Mustafa kardeşimize çok çok teşekkür eder, öğretmenlerimize sağlıklı yıllar dileriz.”

sayfa-17-masderdeki-etkinlikte-seher-ve-vasif-yucelteni-bir-zamanlar-okuttuklari-onlari-cok-seven-ogrencileri-yalniz-birakmadi.jpg

MASDER'deki etkinlikte Seher ve Vasıf Yücelten'i bir zamanlar okuttukları, onları çok seven öğrencileri yalnız bırakmadı...

sayfa-17-seher-ve-vasif-yucelten-masder-yetkilileri-serdar-atai-ve-zeki-ozgenle-birlikte.jpg

Seher ve Vasıf Yücelten, MASDER yetkilileri Serdar Atai ve Rifat Yalınç'la birlikte...

sayfa-17-serdar-atainin-sozunu-ettigi-23-nisan-fotografi.jpg

Serdar Atai'nin sözünü ettiği 23 Nisan fotoğrafı...


***  BASINDAN GÜNCEL…

Azerbaycanlı jüri üyesinin, Ermeni yarışmacıya tam puan verip sarılması “tartışma” yarattı!...

Azerbaycanlı jüri üyesi Samira Efendi'nin bir müzik yarışmasında Ermeni yarışmacıya en yüksek puanı verip sarılması, Azerbaycan'da hararetli bir tartışmaya yol açtı.

Kazakistan'da düzenlenen 'İpek Yolu Yıldızı' (Silk Way Star) müzik yarışmasının finalinde Azerbaycanlı şarkıcı Samira Efendi, Ermeni yarışmayıca, "Tüm dünyada barış istiyorum ve senin hakkına da giremem. Sana en yüksek puanı veriyorum - Azerbaycan adına 12 puan!" dedi. Ardından yarışmacı Saro Gevorgyan'a sarıldı.

Bazıları bu jesti barış için atılmış bir adım olarak överken, 2021 Eurovision Şarkı Yarışması'nda Azerbaycan'ı temsil eden şarkıcı kimilerinin sert eleştirileriyle karşı karşıya kaldı.

Sanatçıyı eleştirenler, Azerbaycan adına en yüksek puanı vermenin ve Ermeni yarışmacıya sarılmanın, Azerbaycan ve Ermenistan arasındaki Dağlık Karabağ savaşlarının mağdurlarının ve ailelerinin anısına hakaret olduğunu savunuyor.

Facebook kullanıcısı Ruslan Manafov, "Gençlere, kederden yıkılan annelere yazık. Söyleyecek söz bulamıyorum" dedi.

Tunzala Salmanova adlı bir kullanıcı, "Elbette bu puanı kendisi vermedi ama sarılarak fazla ileri gitti" diye yazdı.

Destekçileri onunla gurur duyduklarını dile getirdi.

İsmailovanazani adlı destekçisi Instagram'da, "Zaman gelecek, herkes sana hakkını iade edecek" diye yazdı.

Rahman Nabiyev isimli başka bir kullanıcı, "Hükümet barış istiyor, biz de destekliyoruz, değil mi? Öyleyse neden bu kızı kınıyoruz? Şehitlerimiz ve gazilerimiz sayesinde hem zaferi hem de barışı kazandık" ifadelerini kullandı.

Nadir Dilanchiyev adlı bir kullanıcı, "Doğru olanı yaptı, cesurca davrandı" dedi.

Anahit Sahakyan adlı bir Ermeni sosyal medya kullanıcısı tartışmaya "Dünyayı sevgi kurtaracak" sözleriyle katıldı.

Zhanna Achoyan adlı bir başka kullanıcı ise "Sevgili Azerbaycanlı kıza hayranım" diyerek görüşünü dile getirdi.

Ancak Ermenistan'da da bazıları onu Ermenilere karşı aşırı sıcakkanlı tavırlar sergilemekle suçluyor.

 

Efendi: 'Müzik benim için siyasetten daha büyük bir güç'

Samira Efendi siyasetçi olmadığını söyleyerek, tavrını barışa yönelik bir jest olarak nitelendirdi.

Bakü televizyon kanalında yayınlanan bir programda, "Müzik benim için siyasetten daha büyük bir güç. Orada düşmanca davranacak bir siyasetçi olarak bulunmuyordum" dedi.

Ayrıca özür dilemeyeceğini çünkü yanlış bir şey yapmadığını söyledi:

"Bana öyle geliyor ki zaman gelecek ve insanlar bu durumla yüzleşecek. İlk adımı attığım için beni linç ediyorlar."

Efendi, barış umudunu "Eninde sonunda barış olacak, eninde sonunda [birbirimize] gidip geleceğiz" sözleriyle dile getirdi.

İki eski Sovyet Cumhuriyeti arasındaki Dağlık Karabağ sorunu 40 yıla yakın devam ediyordu.

İki ülke arasında barışa varılmış olmasına rağmen halklar arasında henüz bir yakınlaşma gerçekleşmedi.

Ermeni yarışmacı Saro Gevorgyan yarışmada 5. oldu.

Azerbaycanlı yarışmacı finale kalamadı.

İpek Yolu Yıldızı müzik yarışması, 12 Asya ülkesinden temsilcilerin katıldığı ilk yarışma. Yarışmayı bu yıl Moğolistanlı yarışmacı kazandı.

(BBC – 28.11.2025)

 


***  GEÇMİŞTEN HATIRALAR…

Ara Güler: “Babamın derdi, oğlunun onu doğduğu köy Yaycı’ya götürmesiymiş…”

Türkiye’den ünlü fotoğraf sanatçısı Ara Güler’in hatıralarından… Ara Güler, babasıyla ilgili bir zamanlar değerli ve acı yüklü hatıraları paylaşmış, Yüzleşme Atölyesi de bu hatıraları iktibas etmiş… Ara Güler şöyle yazmış:

“Bir gün babam, ‘Dünyanın her yerine gidiyorsun, babanın köyünü merak etmiyor musun’ dedi.

‘Hadi gidelim’ dedim. Vapura binip Giresun’a gittik. Giresun’dan Şebinkarahisar’a taksi tuttuk. Oradan Yaycı köyüne gittik. Babam doğduğu evi aradı, bulamadı. Kiliseyi aradı, bulamadı. Mezarlığı tarla yapmışlar.

Çocukken yüzünü yıkadığı üç gözlü bir çeşme vardı, o kalmış. Oraya götürdüler, yüzünü yıkadı.

‘Çocukken anam beni dövenin üzerine koyar, dolaştırırdı’ dedi. Hemen köylüler döven kurdu, babamı da içine koydular, döndü. Ben de fotoğraf çektim. Baktım, babam ağlıyor. Altı yaşında bıraktığı köyüne benimle beraber dönünce çocukluğu aklına gelmiş.

 

“BURANIN KARAYEMİŞLERİ MEHŞURDUR…”

Sonra Sivas’a dönmek için araba tuttuk. Yolda giderken ‘Ah, unuttum’ dedi:

‘Buranın karayemişleri meşhurdur. Anam beni İstanbul’a mektebe gönderirken yanıma torba içinde yemişler vermişti, onları yiyerek gelmiştim. Benim memleket sevgim, yemişle başlar. Geri dönüp alalım.’

‘Baba, gözünü seveyim… 100 kilometre yol geldik. Şimdi yemiş için 100 kilometre geri gideceğiz, 100 kilometre tekrar bu tarafa geleceğiz, sabah olacak. Başka sefer alırsın’ dedim.

İstanbul’a döndük.”

 

BİR SANDIK YEMİŞ, TAM CENAZE GÜNÜ…

Babam dört ay sonra öldü. Meğer derdi, oğlunun onu köyüne götürmesiymiş.

Cenazeye gideceğimiz gün evin kapısı çaldı.

‘Kimsiniz’ dedim.

‘Dacat Güler’i arıyoruz’ dediler.

‘Dacat Güler’i kaybettik, şimdi cenazeye gidiyoruz, isterseniz siz de gelin’ dedim.

Meğer gelenler, köyde bizi gezdiren köylülermiş.

‘Siz de gelin cenazeye’ dedim. Yanlarında da bir sandık vardı. Baktım; karayemiş getirmişler. Babamın almak istediği, hasretini çektiği karayemişler... Çocukluğunda yediği, kokusunu aldığı, kendi memleketinin yemişleri...”

“Hepsini ceplerime doldurdum, ceplerim şişti. Öyle gittim cenazeye...

Tam babamı toprağa koyacaklar, ‘Açsanıza tabutu’ dedim,

‘Olmaz, dine aykırıdır’ dediler.

‘Siz açın, bir şey koyacağım’ dedim.

Açtılar. Döktüm yemişleri... Babamı çocukluğunun yemişleriyle birlikte gönderdim öteki dünyaya... Şişli mezarlığında yatıyor şimdi…”

(YÜZLEŞME ATÖLYESİ – 27.11.2025)

Bu yazı toplam 1038 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar