1. YAZARLAR

  2. Fatma Azgın

  3. TÜRKİYE'YE HALA AKP YARAŞIR!
Fatma Azgın

Fatma Azgın

TÜRKİYE'YE HALA AKP YARAŞIR!

A+A-

Bir ülkenin siyasi örgütlenmesini, seçimlerini ve sonuçlarını değerlendirmek, yarışan partileri beğenip beğenmemek üzerine kurulmamalıdır..

Gelin görün ki, AKP’nin kazanmasını istemeyenlerin yorumları, “beğenmemek” hatta “nefret etmek” üzerinden oluyor.
Bu gruplar ki; biz daha çok yazan çizerlerin ve  kaybeden siyasi parti sözcülerinin  sözlerini duyuyoruz,  toplumlarını anlamak, analiz etmek gibi biraz daha derin düşünmek zahmetine katlanmıyor.
Çünkü, seçim kazanan taraflar gibi karşı olanların da bu “seçim oyunu” sonunda “nemalanması” vardır. AKP yandaşları hem maddi hem manevi olanaklar elde edeceklerdir. AKP muhalifleri de muhalif oluşlarının avantajını koruyacaklardır.

Konuşan ve söz söyleyen AKP muhalifleri, yenilginin anlaşılmasıyla, sıcağı sıcağına, biraz ve kısa süreli  mahçup bir “iç hesaplaşma” gösterisi yapıyorlar. Ertesi günde son bulacak “geçiştirme” halleri bunlar...Hayat devam ediyor... Siyasi-sosyal “konumlanma”  da devam ediyor.
Aslında, AKP’yi istemeyenlerin tek yapması gereken ona yönelik yeni alternatif siyasi hareketler yaratmaktır. Alternatif olarak gördükleri yegane şey AKP’yi taklit etmektir.
Bunun “sahte” olduğunu herkes anlayabiliyor ve çare getirmiyor.
                                                                       *****
Seçim ve oy verme işlemi, tüm toplumu kapsadığından, tercihler ve kazananlar, hatta kaybedenler o toplumun sosyolojik yapısı ve karakteriyle alakalıdır.
AKP 2002’den beri her seçimi kazanıyorsa, hele 1 Kasım seçimlerinde %50’ye ulaşmışsa, Türkiye’nin sosyal yapısı ve toplumun temsilcisi olan seçmenlerin yarısının ihtiyaçları, beklentileri, kimlikleri, korkuları ve hayalleri değişmemiş demektir.
AKP bu kimliği taşıyor, benimsiyor ve öyle davranıyor..Yani hakim kimlikle bütünleşmiş oluyor.

Türkiye’yi bazan yakından bazan da uzaktan izleyen bir kişi olarak anlıyorum ki;  Türkiye’li halkın  sosyolojik alt yapısı ve kültürel kimliği “milliyetçi, dindar ve devletçi” öğelere dayanmaktadır. “Milliyetçilik” ten doğan yabancı düşmanlığı veya sevgisizliği, AKP’ye dış dünya tarafından gösterilen eleştiri ve tepkilerden dolayı AKP etrafında birleşmeyi artırmaktadır.

AKP, dinci ve dindar eğilimlerinin sonucuyla oluşturulan cemaat ve benzeri kuruluşlarla fakir-fukaraya yardım ederek “sosyal adaletçi” bir görünüm kazandığından, sosyal demokrat örgütlenmelerin avantajını elinden almıştır.
Belediyeler yanısıra, devletten ihale  kazanan iş adamlarından, toplumun ihtiyacı olan cami, okul, hastahane, yol, su ve başka ihtiyaçların karşılanması istenmekte, bu yolla temel problemleri giderilen halk AKP’ye daha da yakınlaşmaktadır.  
AKP bu kimliği çok iyi okuyor, zaten o da bu kimliği taşıyor benimsiyor.

Diğer yandan Osmanlı’dan gelen “hanedanlık, padişahlık” geleneğinin kültürel kalıntısı sayabileceğimiz; Türkiyeli toplumun “Güçlü ve sert” padişaha tapma, sertlikten anlama, biyat etme karakteristiği de devam ettiğinden, Erdoğan ve AKP yöneticilerinin bu tarz davranışları, olumsuz etki yapma yerine insanlarda bağlılık yaratıyor. 
Zaten diğer siyasi parti liderlerinin de böyle bir davranış içinde oldukları yadsınamaz...

Türkiye’nin AB üyesi, modern, demokratik hukuk devleti olması zaman alacaktır. Bu hale gelince zaman içinde sosyolojisi de değişecektir.
                                                                  *******
Kıbrıs’ın Türkiye ile geçmişten günümüze süregelen “yakınlığı”ndan doğan ilişkilerini değerlendirirken Türkiye’nin kimlik ve sosyolojik yapısını iyi analiz etmek gerekiyor.
Diğer yandan Kıbrıs’ın veya Kuzey Kıbrıs’ın kimlik ve sosyolojisini de akıldan çıkarmamak lazım.
Bu iki devletin ve toplumlarının farklılıkları problem yaratmaya devam edecektir. Türkiye’de hangi siyasi parti gelirse gelsin bu durum yaşanacaktır.
İki taraf arasındaki farklılıklar ve uyuşmazlıklar, çıkarlar “havadan” yaratılan şeyler değildir.
Bizim dikkat etmemiz gereken husus,  Kıbrıslıtürk toplumunun kimliği ve sosyolojik yapısına göre idare edilmesi ve yaşamasıdır.
Bunun farkında olunmazsa, ve “tek”mişiz gibi davranılırsa, ilişkilerde giderek artan sorunlar yaşanması kaçınılmaz hal alacaktır.

Bu yazı toplam 2801 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar