1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Sosyal yapının temelleri
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Sosyal yapının temelleri

A+A-

Tüm haklarını yasal çerçeve üzerinden talep eden sendika yönetimleri, iş eyleme gelince kimi zaman o çerçevenin dışına çıkabiliyor.

Demokrasi değil kaosa yol açıyor bu durum… Özgürlük değil kargaşa oluyor sonu… İktidarı değil yurttaşı yaralıyor böylesi tavırlar, örgütlü güç üzerinden bir dayatmaya dönüşüyor mesele… Güç yarışı içinde kamusal yarar unutuluyor.

Üzülüyorum, çünkü eleştirdiğim zaman kimileri bunu düşmanca okuyor ya da öyle yansıtıyor; sessiz kaldığımda içim içimi yiyor, çünkü uçuruma akıyoruz.

*  *  *

Kimi zaman roller karışıyor, yetki alanları iç içe geçiyor, çizgiler kayboluyor. Siyasetin zayıf karnıdır bu yapı… Hele seçim zamanı ses etmez kolay kolay kimse…

Yasal hakla haksızlık arasındaki geçirgenlik özellikle sağlık ve eğitimi çürütüyor. Kamuda verimsizliğin ve hantallığın önüne geçilemiyor böyle böyle, mevcut kurulu düzen/sizlik betonlaşıyor.

*  *  *

Sosyal yapının temelleri yıkılıyor giderek...

Hükümetin riyakarlığı, iş bilmezliği, samimiyetsizliği, sıradanlığı ve tahakkümü ortadadır. İki yanlıştan bir doğru çıkmıyor yine de…

Hasta bakmıyoruz” ya da “Okula gitmiyoruz” özlü bir eylem modeli demokratik olarak tanımlanmış değildir.
Yasalarda ve sözleşmelerde yeri yoktur.

Grev” ilan edilir ve iş böyle bırakılır. Adı konmamış grev, örgütlü mücadelenin kendi etiği dışına çıkmasıdır.

Maaşımı tam alayım ama iş bırakayım” diye okunur bu, niyet öyle olsa ya da olmasa…

Terazinin ayarını bozmak ve “kararı biz verir, istediğimizi de yaparız” diyen otoriter bir yere evrilmek, devrimci bir duruş olamaz. Unutmayalım o terazi gün gelecek, hepimizi tartacak.

*  *  *

Okullarda değil yalnızca her yerde vaka var, o nedenle eğitim sendikalarımızın, kendini bakanlık yerine koyduğu “online eğitim” kararını yadırgıyorum. Hayatın tüm alanlarında sosyalleşen ve kalabalıklara karışan öğretmen ya da öğrenciler, yüz yüze eğitimden uzaklaştığı zaman ne değişecek?

Ya da…
Eylemlerimizi genişletiyoruz” diyen hekimler örneğin… O eylemler öğle saatlerinde özel hastaneler ya da kliniklere doğru genişlemezken, kimi nasıl ikna edecek?

Hasta bakmıyoruz” diye güne başlayan bir hekim, öğlen vakti hasta bakarken, hiç mi kendiyle hesaplaşmıyor?

Eşitsizliği büyütüyor bu yaklaşımlar, uçurumu büyütüyor varlıkla yokluk arasında… Hükümet değil, çocuğunu özel okula gönderemeyen aileler ya da özel hastanelere parası yetmeyen dar gelirliler cezalandırılıyor aslında… Terle emekle örselenen vergi mükellefinin hakkı yeniyor.

*  *  *

Eğitimde öğrenciyi, sağlıkta hastayı odağına alamamış; en temelde yurttaşın ödediği verginin karşılığı hizmet hakkını umursamayan bu ülkede sosyal adaletten söz etmek çok daha zorlanıyor git gide…

 

Bu yazı toplam 1262 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar