1. YAZARLAR

  2. Ünal Fındık

  3. Solun büyük partisi olmak
Ünal Fındık

Ünal Fındık

Solun büyük partisi olmak

A+A-

CTP solun büyük partisidir. Sağın büyük partisi de UBP’dir. Bu tablo uzun süredir değişmedi. Ama önceleri böyle değildi.

1976 seçimleri ile birlikte şekillenen tabloda sağın büyük partisi yine UBP idi. Ama o dönemde solun büyük partisi TKP idi. CTP sol bir parti olarak 1976 yılındaki ilk seçimde 2 milletvekili ile parlamentoda temsiliyet kazanmıştı. TKP ise sosyal demokrat bir parti olarak solun büyük partisi olmuştu.

1981 seçimlerinde de bu tablo değişmedi. Üstelik TKP’nin cumhurbaşkanı adayı rahmetli Ziya Rızkı yüksek bir oy oranıyla rahmetli Denktaş ilk turda seçilmesini önlemişti. Ancak ilahlar devreye girerek Denktaş’ın % 50.01 ile seçimi ilk turda kazandığını ilan ettiler.

Ne olduysa bundan sonra oldu. 15 Kasım 1983’te KKTC ilan edildi. Ardından da meclis feshedilerek yeni bir kurucu meclis oluşturuldu. Kurucu meclis yeni Anayasa’yı hazırladı. Ardından da 1985 yılında Anayasa referandumu yapıldı.

Anayasa büyük oranda Türkiye’deki 12 Eylül darbesinin Anayasası ile benzeşiyordu. 1985’teki Anayasa referandumunda mecliste temsil edilen partilerden sadece CTP hayır kampanyası yürüttü. TKP de dahil tüm partiler Anayasaya evet dediler.

Anayasa % 75’den fazla oyla geçti. Ama referandumdan sonra yapılan ilk seçimde CTP 12 milletvekili ile solun büyük partisi oldu. Bunda elbette CTP’nin  referandumda 12 cunta Anayasasına karşı hayır kampanyası yürütmesinin etkisi büyüktü.

Bu tarihten sonra CTP artık solun büyük partisi idi. Aynı zamanda ana muhalefet partisi ve mevcut düzene alternatif olacak yeni düzeni kuracak parti idi.

CTP her dönemde mevcut düzenin, yani statükonun alternatifi olan bir siyasi partidir.

Son dönemlerde Ankara’nın Kıbrıs Türk halkına karşı yürüttüğü yeni siyaset, yani “Toplum mühendisliği yaklaşımına” karşı durmak Kıbrıs Türk solunun önde gelen görevidir.

CTP her dönemde bu görevini doğru biçimde yerine getirdi. Bugün de getiriyor. Ama bunu Kıbrıs Türk haşlkının kendi özel yaşamında da hissetmesi, duyumsaması gerekir.

Bugün Ankara’nın Kıbrıs’ta yapmaya çalıştığı Kıbrıs Türk toplumunu kendi siyasi ve ideolojik çizgisine yaklaştırmak için ciddi bir toplum mühendisliği ve Kıbrıs Türkünün çıkarlarından önce hem Kıbrıs’ta, hem de bölgede Türkiye’nin çıkarlarını önde tutan bir anlayışı egemen kılmasıdır.

Bunun için “tavla teslim bir UBP” ve “tavla teslim bir cumhurbaşkanı ve hükümet” atadı.

Buna karşı çıkmak en başta bir yurtseverlik görevidir. Kıbrıs Türkü elbette bu yolu Türkiye halkı ile birlikte yürümek istiyor. Ama çıkarlar ortak olduğu sürece bu geçerlidir. Çıkar çatışması gündeme geldiğinde elbette herkes kendi halkının mutluluğu ve refahı için mücadele edecektir.

İşte tam da bu noktada CTP ayırdedici özelliğini net biçimde ortaya koyabilmelidir. Dün 12 Eylül cuntasına karşı yükseltilen mücadele, bugün AKP-MHP koalisyonuna karşı da ortaya koyabilmelidir.

Kıbrıs Türkü kimliğine, kültürüne ve geleceğine bağlı bir toplumdur. Solcusunun da, sağcısının da toplşumsal bilinci yüksektir.

2004 referandum süreci bu gerçeği çok somut biçimde herkese gösterdi. Şimdi sağ siyasetçiler 2004 referandumunda Kıbrıslı Türklerin verdiği % 65’lik evet oylarını küçümsemek için “o dönem AKP iktidarı evet için müdahale etmişti” tezini ileriye sürüryorlar.

Doğrudur. AKP iktidarı o dönemde AB aday üyeliğini alabilmek için Kıbrıslı Türklerin evet oyuna ihtiyaç duymaktaydı. Bunun için destek verdi. Ama Kıbrıs Türkü zaten kararını vermişti. 80 bin kişilik mitingler bunun en önemli göstergesiydi.

Bugün Kıbrıs Türk solunun ve CTP’nin önünde duran en önemli görev Ankara’nın “Kıbrıs’ta uygulamaya çalıştığı toplum mühendisliği” yaklaşımına karşı dik durmaktır.

Yine Ankara’nın kendi çıkarlarına uygun yeni Kıbrıs çözüm planı olarak öne çıkardığı “egemen eşitliğe dayalı, iki devletli çözüm” tezine karşı tüm dünyanın arkasınad durduğu “BM çözüm planı olan iki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı federal çözüm” planını kararlılıkla öne çıkarmaktır.

Kıbrıs Türkü  “kendi kimliğine, kendi kültürüne ve kendi toplumsal geleceğine” düşkün bir toplumdur. Dün bu mücadeleyi İngiliz sömürgeciliğine ve Rum toplumunun tek yanlı enosis talebine karşı yılmadan mücadele ederek gösterdi.

Bugün de aynı mücadeleyi toplumsal kimliğini ve kültürünü ortadan kaldırmak isteyen herkese karşı vermektedir. Bunun için Kıbrıs Türk solunun ana görevi bu mücadeleye önderlik etmektir. Toplum bu mücadelede önderlik edenleri hiç yalnız bırakmadı. Bugün de bırakmayacaktır inancındayım. Solun büyük partisi olmak demek bu mücadelede topluma önderlik etmek demektir. 

Bu yazı toplam 1959 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar