Re file!
“Makam”ın toplumsal algıdaki yeri nedir?
Samimi olalım!
Bizim buralarda, halkın gözünde “makam”, gidilecek yerdir.
“İşimi hallet!” diyeceğin, “kredi çıkar mı?” diye soracağın…
Yani bir menfaat talep edeceğin durağın adıdır.
O makama sahip kişi içinse, ne pahasına olursa olsun yitirilmeyecek bir statü…
Eğil, bükül, sus, pus, koru!
***
Bir temsiliyet ya da bir sorumluluk olmaktan çıktı maalesef makam...
Çıkarıldı.
Yetki, sorumluluk ve temsil gücü olması gerekirken biçim değiştirdi.
Yamuldu.
***
“Cumhurbaşkanlığı” makamı bir başkadır.
Hele hele bizim gibi, dünyada görünmez bir yerdeyseniz, sorunlu bir durumunuz varsa, yıllardır kapalı yaşıyorsanız…
Çünkü dünyadaki tek temsil gücümüzdür.
“Kıbrıslı Türk lider” derler o nedenle ismine…
Bir halkın dünyaya açılan penceresidir.
Ya da…
Dünyaya kapatılan!
Son 5 yıldır iyiden iyiye “şaka şenlik” oldu.
Ya da “âlem ahkâm.”
Daha kötüsü?
Buna alıştık.
Sempatikleştirdik hatta.
Sesimiz kesildi.
İrade ortadan kalktı, itaat öğretildi.
Yuttuk!
***
Geçen gün, adanın güneyinden bir genç fenomen geldi.
Popüler, sosyal medya yıldızı, Avrupa Parlamentosu’nda vekil…
Tatar’la video çekti.
Pek çok insan da sempatik buldu.
Belki de öyle!
Diyalog - hele ki öteki toplumla- önemli...
Bir çözüm üretiyorsa eğer...
Seçimlik değilse...
Bir karşılığı varsa hayatta...
Tatar bu sohbeti kendi evinde yapsaydı keşke...
“Re…” hitaplı bir sohbet beni yaraladı.
Gazeteci dostum Ali Baturay, “Hoşgörü, içtenlik, doğallık elbette güzel kavramlardır ama bir de makamın ağırlığı vardır. O ağırlığı korumak gerekir… Cumhurbaşkanlığı makamı sıradan bir makam değildir, ciddiyeti vardır; yalnızca ülkemizde değil, dünyanın her yerinde böyledir.” diyor dünkü yazısında…
O “ağırlık” kaldı mı, sevgili Ali Baturay!
Bu değil mi en temel sorunumuz zaten…
“Millet izleyip izleyip gülüyor… Buna mı ihtiyacımız var? Bu ihtiyacımızı cumhurbaşkanlığı makamı mı sağlayacak?” diye soruyor Ali Baturay…
Elbette, ihtiyacımız bu değil.
Ama giderek sıradanlaşıyor makam…
Bir partinin kendi başkanını, bir toplumun kendi liderini seçemediği günleri yaşadık birlikte…
Öyle bir anda gelmedik bu noktaya…
Tebessüm ettiğimiz her espride, biraz daha sönüyor sesimiz.
Biraz daha eksiliyor temsil gücümüz.
Ve biraz daha siliniyoruz dünyanın haritasından.
Geriye ne kalıyor?
Seyirlik bir “makam” dekoru…
“Re file…”
Siyasetini tümüyle düşmanlaştırma, korku, gerilim üzerine kurulan birine hitap bu…
Düzey bu!