1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Pişmanlık getiren savaş suçlusu: Boşnak mahkumun özrü, görmezden gelindi...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Pişmanlık getiren savaş suçlusu: Boşnak mahkumun özrü, görmezden gelindi...”

A+A-

Balkan Araştırmacı Gazetecilik Ağı BİRN’den Olivera Simiç’in pişmanlık getiren bir savaş suçlusu hakkındaki yazısını okurlarımız için özetle derleyip Türkçeleştirdik. Özrü görmezden gelinen Boşnak mahkumun öyküsünü şöyle kaleme almış Olivera Simiç:

***  İşlemiş olduğu savaş suçları nedeniyle mahkumiyetini tamamlayan Esad Landzo kurbanlarından özür dilerek pişmanlığını göstermek üzere bir film çekti. Ancak onun uzlaşmaya dair bu çabaları sonuçsuz kaldı – bunun nedeni savaş sonrası düşmanlıkların derinlerde bir yerde kökleşmiş olması... 2015 yılında Esad Landzo, Bosna-Hersek’te meşhur Çelebici esir kampına gitti – savaş suçlarını burada işlemişti, gardiyan olarak görevliyken... Buraya tekrar gitmesinin nedeni, kurbanlarından özür dilemekti... Gözlerinin içine bakıp affedilme çağrısını duymak isteyenler için yapıyordu bunu... Ancak şu anda Finlandiya’da hayatını sürdüren Landzo, özür dilemiş olsa da ve pişmanlığını gösteren bir film çekmiş olsa da, bölünmüş bir toplumda bunun etkisi pek az oldu.

***  BİRN’e verdiği röportajda, parçalanmış ülkesine biraz uzlaşma ve barış getirme çabalarının nasıl da başarısız olduğunu anlattı Landzo. “Yurttaşları ileriye gitmeyen bir toplumda ilerleme kaydedemezsiniz. Boşnak toplumu hala savaş halindedir, yani kitleler halinde insanların çoğunluğun düşüncesine karşı, akıntıya karşı yüzmesini bekleyemeyiz. Böyle bir şey yapmaları, onlar için tehlikeli olur” diyor. Landzo’nun kamuoyu önünde kurbanlarından özür dilemesi iyi bir şekilde karşılanıp insani bir hareket olarak ele alınabilirdi. Onunla birlikte suç işlemiş olanlar, yaptıklarından ötürü özür dilememişler. Tam tersine, gene mahkum edilecek olsalar dahi bu savaş suçlarını gene işleyeceklerini duyurmuşlar.

***  Zenga lakabıyla tanınan Landzo, onların bu tavrını anlayabildiğini söylüyor: “İnanıyorum ki bir savaş suçlusu, sözkonusu suçları işlemiş olduğu ülkede yani Bosna’da rehabilite edilemez. Bu imkansızdır” diye konuşuyor. Bu konuda Boşnak Hırvat savaş dönemi lideri Dario Kordiç’in sözlerünü hatırlatıyor. Bu yılın başlarında Kordiç, savaş suçları nedeniyle hapse mahkum edilmiş olsa dahi, “bir saniyeliğine dahi değişmeyeceğini, her bir saniyenin buna değdiğini” söylemiş. “Dario Kordiç’i yakın geçmişte gördünüz. Kendisi gibi insanlar tarafından çevrilmiş, onlar da benzer şekilde düşünüyorlar, savaş suçlarını göklere çıkaran milliyetçi şarkıları hala söylüyorlar” diyor Landzo.

***  Landzo’nun özrü, hem Sırplar, hem de Boşnaklar tarafından görmezden gelinmiş. “Yaptığım film, Finlandiya’daki Boşnak toplumundan arkadaşlarımla ilişkilerimi etkiledi. Benden uzak durmaya başladılar. Sürekli beni eleştiriyorlar ve “Neden bir film yapıp bunu kamuoyuyla paylaştın ki?”, “Ben asla böyle bir şey yapmazdım, sen da yapmasaydın”, “Hata yaptın” gibi şeyler söylüyorlardı. Ben de onlara tüm Sırp toplumundan özür dilemediğimi, yalnızca kurbanlarımdan özür dilediğimi söylüyordum ısrarla, kendi ellerimle acı vermiş olduğum insanlardan özür diliyordum. Ancak insanlar böyle bakmıyorlar. Eğer Boşnaksanız, Sırplar’dan özür dilememelisiniz diye düşünüyorlar, ta ki Boşnaklar’a Sırpların yaptıkları için onlar özür dilesinler... Böylesi bir düşüncelye fasit daireye girmiş oluyoruz. Bosna’da yaşayan Boşnaklar da benim yaptıklarımdan memnun olmadıklarını duyurdular. Savaş veteranları derneği başkanı olan bir Boşnak, “Esad, gerçekten b...k gibisin sen... Eğer biri gelip da benden özür dileyecek olsa...” diye yazdı.”

***  Landzo, bir zamanlar parçası olduğu Boşnaklar’ın başını çektiği ordunun da savaş suçları işlemiş olduğunu kamuoyu önünde söyleyince, kendi etnik grubunun nefretiyle karşılaştı. Landzo’ya göre yaptıklarını “affedilmez” bulmuşlardı çünkü “kendi yaptıklarından söz edilmesini istemeyen Boşnak toplumu için Landzo’nun sözleri işlerine gelmiyordu...”

esad-landzo-en-sagda-diger-tutuklularla-birlikte-laheyde-2001deki-temyizde.jpg

Esad Landzo en sağda, diğer tutuklularla birlikte Lahey'de, 2001'deki temyizde...

***  Landzo, savaş suçları işlenen çevrelerin etrafında büyük bir destek sistemi bulunduğuna da işaret etti ve “Ben bu suçları tek başıma işlemedim. Ben insanları tutuklayamazdım, onları kampa taşıyamazdım, yiyecek birşeyleri olmasını sağlayamazdım. Tüm bunları kendi başıma yapamazdım. Bu altyapıyı kim destekledi, benim bu suçları işlememi kim teşvik etti?” diye sordu.

***  Landzo’nun durumu, savaş suçlularının kendi öykülerini ne yapmak isterlerse istesinler, buna hapsolduklarını gösteriyor: Eğer herhangi bir biçimde pişmanlık getirmezlerse, o zaman canavardırlar demektir, eğer pişmanlık getirirlerse, o zaman o suçtan etkilenmiş olan etnik grup tarafından “sahte bir özür bu” denilerek bir kenara itiliyorlar ve özürleri, yalnızca savaş suçu işlemiş olan suçlunun yararına bir şey olarak algılanıyor. Ancak Landzo bu özürden herhangi bir fayda sağlamadı. Tam tersi oldu. Savaş suçu işleyen şahsın kökeni bulunan etnik grup ise, pişmanlık getirme ya da özür dilemeyi, ihanet olarak görüyor. “Öteki”lere özür dileyen savaş suçluları, “kendi toplumları adına” bu suçları işlediklerini itiraf etmiş gibi görülüyor.

***  1998 yılında Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi, Landzo’ya 15 yıl hapislik cezası verdi, Bosna-Hersek’in Konyiç belediyesi sınırları içinde bulunan Celebiçi Kampı’ndakiSırp tutukluların öldürülmesi ve işkence görmesi suçunu işlediği için 15 yıl hapis cezasına çarptırıldı. Celebiçi davası, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin ilk ele aldığı davalardan biriydi. Landzo bu suçları işlediği sırada 19 yaşındaydı ve mahkum edilen en genç sanık idi. O günlerde görülen davası esnasında da, bunu izleyen on yıllık hapislik döneminde de hiçbir zaman pişmanlık getirmedi ve af dilemedi.

esad-landzo-1998de-laheyde-yargilanirken.jpg

Esad Landzo 1998'de Lahey'de yargılanırken...

***  “O günlerde buna hazır değildim. İşlemiş olduğum suçların büyüklüğünü anlamıyordum ve pişmanlık da duymuyordum. Ceza Mahkemesi benim hayatımı kurtardı aslında. İşlediğim korkunç suçlarla yüzleşmemi sağladı. Mahkemede gözlerimin önünde şahitler teker teker tanıklıklarını verirken, benim inkardan oluşan dünyam da yıkılmaya başlıyordu... Onların çektiği acıları dinledim ve bundan kaçmanın yolu da yoktu...” diyor. “Ancak yine de pişmanlık duymuyordum ve daha hafif bir ceza almak üzere sahte bir pişmanlığa da başvurmadım” diye anlatıyor.

***  Mahkumiyetinden on sene sonra, cezasının üçte ikisini çektikten sonra 2008 yılında Landzo hapisten çıktı ve Finlandiya’da yeni bir hayata başladı. “Finlandiya’da kalmak zorundaydım çünkü hiçbir ülke beni almak ve bana ikamet izni vermek istemiyordu. İki polis memuru ve bir de psikolog beni ziyaret ederek karakterimi değerlendirdi. Bu uzmanlar önce Belçika’dan, sonra da Birleşik Krallık’tan geldiler. Raporlarını bu iki ülke hükümetlerine sununca, bu ülkeler benim oralarda yaşamama izin vermediler” diyor.

***  “Finlandiya da istemiyordu beni ancak hapiste altı ay bekledikten ve serbest kaldıktan sonra, hapishane müdürüne ve Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne serbest bırakılmam için mektup yazdım. Cezamı çekmiştim ve hapiste kısılmış özgür bir insandım” diyor. “Finlandiya hükümetiyle müzakerelerden sonra en azından bana geçici bir ikamet vermelerini istedim ve hükümet nihayet bunu kabul etti. Uluslararası Ceza Mahkemesi daimi olarak kalacağım bir ülke buluncaya kadar bana, Finlandiya’da kalacaktım. O nedenle önce geçici vizelerle kaldım orada 2012’ye kadar, sonra da bana daimi ikametgah izni verildi...”

***  Landzo bir iş bulup nihayetinde evlense de, yine de huzur bulamamıştı. Travma Sonrası Stres Bozukluğu, uykusuzluk ve depresyondan muzdaripti. Geceleri kurbanlarını görüyordu rüyalarında. Günler boyunca hiç uyuyamıyordu, o nedenle birşeyler yapması gerektiğini hissediyordu. Nihayetinde kendi elleriyle işkence ettiği insanlardan özür dilemesi gerektiğini düşündü.

***  Danimarkalı film yapımcısı arkadaşı Lars Feldballe-Petersen’le birlikte suç mahalli olan Çelebici hapishanesinde Landzo’nun hayatta kalanlarla buluşmasını belgesel bir film yaptılar. “Lars bir otelde veya o tarz bir yerde buluşmamamızı önermişti. Olayın olduğu yerde olmamızı istiyordu, böylece bu buluşmalar anlamlı olacaktı...” diyor Landzo. Film Landzo’nun nasıl yetiştirildiğini, 1992’de işlediği suçları, ailesinin onun geri dönüp de Çelebici’de kurbanlarıyla buluşmasında ne kadar isteksiz olduğunu anlatıyor. Landzo, 1992’den geçen zaman içerisinde ilk kez kurbanlarıyla yüzyüze buluşuyor filmde. Bu buluşmalar, hem duygusal, hem de izlemesi zor bir şey...

***  “Affedilmeyen: Bir Savaş Suçlusu’nun Pişmanlığı” başlıklı film 2017’de tamamlanarak Saraybosna Film Festivali’nde ilk gösterimi yapıldı. Landzo filmin bu ilk gösterimine davet edilmemişti. Film ayrıca Danimarka ve Finlandiya’da da gösterildi. Danimarka’da 150 kişi filmin gösterimine katılmıştı... “Bir çift gelmişti, filmin yönetmeninin arkadaşlarıydı, Lars beni onlarla tanıştırdı. Elimi uzattım ellerini sıkmak için ama elim havada kaldı. Yüzlerindeki derin ifadeyi görebiliyordum. Anladım...”

***  Yurtdışında yaşayan Boşnaklar da vardı izleyiciler arasında. Sanski Most’tan iki genç Boşnak kadın vardı. Bunlardan birisi bana gelerek filmi izlemeye geldiğini, Sırplar’ın da insan olabileceğini görmek için bunu yaptığını söyledi. Sırp kurbanlar olduğunu hiç duymamıştı. İşte kendimize yaptığımız tam da budur. Artık birbirimizi insan gibi görmüyoruz, sadece canavar olarak görüyoruz” diyor Landzo. “Beni motive eden de budur: Birbirimizi kabul etmemiz gerekmez, birbirimizi sevmemiz de gerekmez ancak birbirimizi dinlemeli ve açık fikirli olmalıyız...”

***  Landzo yılda bir kez Bosna-Hersek’e gidiyor fakat eski arkadaşlarını ve komşularını görmekten kaçınıyor. Yalnızca Konyiç’teki ailesini ziyaret ediyor ve bir başka kente gidiyor, böylece sokaklarda tanınmadan dolaşabiliyor. “Konyiç’te fazla zaman geçirmiyorum. O suçları işleyen bendim. Eğer bu suçların ne kadar korkunç olduğunu anlatmazsam ve bunları asla tekrarlamamamız gerektiğini söylemezsem, kim söyleyecektir ki?” diyor. “Tüm savaş suçluları, savaş suçlarının yıkıcılığı hakkında konuşma sorumluluğu vardır. Pek çok şey çözümsüz bırakıldığı için bir şekilde bazı çözümler bulmaya çalışmamız gerekir. Hayatımda pek çok olumsuz şey yaptım ve bunlar canımı sıkıyor. Şimdi artık olumlu şeyler yapmam lazım. Bir toplum olarak değişebilir ve nefretten uzaklaşıp bu konuyu sonlandırmaya ve barışa doğru yolalabiliriz. İşte bu nedenle bu filmi yaptım” diyor.

***  Landzo, dilediği özürden yarar sağlamadı. Kendisine ceza indirimi almadı çünkü ancak hapisten çıktıktan yedi sene sonra kurbanlarıyla buluştu. Her halukarda bazıları onu “bencil” olmakla ve “kendi kendine huzur sağlamak maksadıyla” özür dilediğini ileri sürerek suçluyor. Filmi ortaya çıktıktan sonra diğer savaş suçlularına örnek olacak biçimde alkışlanacak yerde, Landzo izole edildi ve hem ailes, hem de Boşnaklar, Sırp kurbanlardan özür dilediği için ona içerilediler... Film kendi ülkesinde gösterilmiş olsa dahi, hiçbir zaman Sırp çoğunluğun yaşadığı bölgede gösterilmedi. Bu da şu soruyu akla getiriyor: Neden o bölgenin hükümeti böylesi bir filmi göstermek istemez? Hiçbir şey olmasa dahi, milliyetçi propaganda için kullanabilirlerdi bunu ve Sırplar’ın da kurban olduğu argümanına destek olabilirdi bu.

*** Eski Yugoslavya için Uluslararası Ceza Mahkemesi, mahkum olmuş ve bir şekilde rehabilite edilmiş bir savaş suçlusunun kendi kurbanlarından kamuoyu önünde özür dilediği ve savaşın tüm taraflarının bu suçları itiraf etmesinin önemine işaret ettiği bu filmi öne çıkardı... Belgeselin yönetmeni de, filmde yer alanlar da hiçbir zaman Balkanlar’da herhangi bir yerde konuşma yapmaya davet edilmedi. Pek çok kişi böylesi bir filmin varlığından hala bihaber...

***  Landzo Boşnak medyasının bu filmi kullanarak tüm taraflar arasında köprü kurmakta savaş suçlularının olası rolü hakkında bir tartışma başlatmasını ummaktaydı. Filmi yapmadan önce Landzo bazı yerel medya ve televizyon kanallarına elektronik posta göndererek tartışmaya ve eleştiriye açık olduğunu, tartışmaya hazır olduğunu belirtmiş. “Başarısız oldum” diyor. “İşte o zaman filmin bu konular ve toplumumuz için önemli olduğunu düşündüğüm şeyler hakkında konuşabileceğim bir ortam olduğunu düşündüm. Bana göre bu konuları gündeme getirmek önemliydi. Her konuda anlaşamayız ancak savaş esnasında Konyiç’te, Mrkonyiç Grad’da veya Yayçe’de bazı insanların neden korkunç şeyler yaptığını konuşmak zorundayız. Aynı suçları işledik. Kimin daha fazla suç işlediği konusu var ancak hepimiz de işledik bu suçları” diyor.

***  Olumsuz yorumlar alacağını ve arkadaşlarını kaybedeceğini bilse dahi özür dilemek için çaba gösterir miydi bir kez daha? “Elbette, hiç tereddütsüz evet” diyor. Landzo ayrıca Çelebici kampına bir anı plaketi konması ve kurbanların anılması gerektiğini söylüyor... “Bir kaya alıp oraya bir mesajla yerleştirmek isterim. İşlediğimiz suçları itiraf etmeliyiz. Ben bunu kendi ellerimle yaptım ama bu aynı zamanda toplumun hatasıdır. O kent ve toplumum, yaptıklarıma izin verdi. Hatta bazıları tezahürat da yaptı bana. Bizim adımıza yapılmış olanlarla yüzleşmek zorundayız...” diye konuşuyor.

***  Landzo’yu özür dilediği kurbanları affetmemiş ancak bunu zaten beklemediğini söylüyor. “Onlara yaptıklarım karşısında affedilmeyi beklemek gerçekten çok zordur, bunu beklemiyordum zaten. Benim için önemli olan benimle buluşmak isteyen her bir kurbandan özür dilemekti. Beni affedip affetmeyecekleri, tamamen onlara kalmış birşeydir. Bana düşen onlardan kişisel olarak ve tüm yüreğimle özür dileme kararımdı...”

***  Landzo, buluşma ayarladıkları kamp kurbanlarından birisinin, tam da buluşacakları gün kalp krizi geçirdiğini anlatıyor... “O kadar üzülmüş ve sinirlenmiş olmalıydı ki, onun için çok üzüldüm. Bir diğer kurban ise, benimle buluşmasının çok korkunç olmasına karşın, o gece 1992’den bu yana ilk kez rahat uyuduğunu söyledi... Eğer tek bir kişiye bile bir gece dahi olsa huzur dolu bir uyku sağlayabilirsem, o zaman buna değer, yeniden yapardım bunu...” diyor.

https://balkaninsight.com/2023/09/14/the-remorseful-war-criminal-how-a-bosnian-convicts-apologies-were-ignored/

(BİRN’de 14.9.2023’te Olivera Simiç imzasıyla yayımlanan yazıyı özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

Bu yazı toplam 1215 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar