Serhat İncirli

Serhat İncirli

O iki dudak!

A+A-

Seçim kampanyası, ciddi para isteyen bir iş!

Elbette artık çok yaygın kullanılıyor, sosyal medya üzerinden de kampanyanızı sürdürebilirsiniz ama pek de yeterli olmaz!

-*-*-

Ersin Tatar seçime bağımsız olarak katılıyor ve iktidardaki koalisyonun ortakları tarafından destekleniyor!

-*-*-

Bu destek ne kadar yeterli olacak?

Özellikle maddi açıdan, DP, YDP ve UBP’nin kasalarını açıp Tatar’ın kampanyasına yatırım yapacaklarını beklemek, bence doğru bir beklenti olmaz!

-*-*-

Demokrasinin en temel prensiplerinden biri, seçimlerin ve tabii ki seçim kampanyalarının şeffaflığıdır…

-*-*-

Ersin Tatar cephesinde şu anda “para” konusunda ciddi sıkıntı olduğu kaydediliyor…

Tabii ki “para sıkıntısını” çok iyi analiz etmek gerekiyor…

-*-*-

Eğer maddi kaynak sıkıntısı yaşanıyorsa, bunun sebebi iki adettir…

Ya ilgili adaydan umut kesilmiştir ya da kimsede verecek para yoktur…

-*-*-

Ben ikinci sebebi olası görmüyorum…

Tatar’ın kazanacağından emin olsalar veya kazanmasını isteseler, mutlaka maddi destek vereceklerdir…

-*-*-

Kısacası, en başta Türkiye’deki bazı merkezler olmak üzere; Tatar’ın bir daha seçilmesine kimse karışmak istemiyor… Çünkü yeniden seçilmesi, türkiye için bir anlam ifade etmiyor…

-*-*-

Özellikle Cevdet Yılmaz’ın, KKTC’deki cumhurbaşkanlığı seçimine müdahaleden yana olmadığı, “ikinci bir Fuat Oktay olmak istemediği” kaydediliyor…

-*-*-

Tabii ki bütün bu değişikliklerin bir başka sonucu da söz konusu…

Tatar’a yakın bazı kişilerin Cevdet Yılmaz’ı ve daha da ötesinde Tayyip Erdoğan’ı  seçim kavgasına dahil etmek için uğraşmaları sonuç vermeyecek… Çünkü Türkiye’nin, yeni dönemde, “karşılıklı kabul edilebilir” bir çözüm modeline daha yakın duracağı belirtiliyor…

-*-*-

Peki neden?

Çünkü, ortalık çok karışık ve bu karışıklık çerçevesinde, gerek Doğu Akdeniz’deki doğal kaynakların AB’ye ulaşımı; gerekse AB’nin özellikle güvenlik ve ticaretle bağlantılı Türkiye ilişkileri önem kazanacak…

-*-*-

Haliyle bu önem kazanma çerçevesinde, AB – Türkiye ilişkileri gelişmek zorundadır ve bu gelişme çerçevesinde, Türkiye’nin Kıbrıs’taki pozisyonunda “sıcak davranışlara ihtiyaç olması durumu” şart olan bir şeydir…

-*-*-

Daha açık yazmak gerekirse; AB, Türkiye’den uzaklaşmak istemeyecek…

Evet, Türkiye’ye bazı kazanımlar verilecek ama bu arada örneğin “Kıbrıs’ta egemen eşit iki devlet” gibi bir kabul edilemez projenin iptali talep edilecek…

-*-*-

Bu nedenle Tatar misyonunu tamamladı…

Seçime girip giremeyeceği bile kesin değil…

Bu iş, Türkiye’nin oynayacağı bir oyuna veya oynatacağı bir filme bakar!

-*-*-

Tatar’ın siyasetten silinme süresi, Erdoğan’ın iki dudak hareketi süresi kadardır…

Ve bu acı durum, ne yazık ki sadece kendisi için değil, Kıbrıs Türk toplumu adına da tarihi bir onursuzluk durumudur…

-*-*-

Kendi kendini öve öve bitiremeyen Ersin Tatar, yine ne acıdır, ne üzücüdür ve ne de yakışıksızdır ki, gerçekten alelade bir “piyon” olmanın ötesine geçememiştir…

-*-*-

Türkiye’nin desteği kestiğinin bir diğer net göstergesi, Tatar’a, medyada, örneğin Ünal Üstel’e verilen destek ve gazın onda birinin verilmiyor olmasıdır…

Tatar, bundan rahatsızdır…

Bu rahatsızlığını, kendisine yakın gördüğü bir çok medya organının yöneticisine de söylediğini hepimiz biliyoruz…

-*-*-

Bu konuda dengeli yayın yapmaya çalışan belli başlı yayın organları bile, evet Tatar’a destek vermeye çalışıyorlar ama ön sayfalarını kesinlikle Üstel’siz bırakmıyorlar…

-*-*-

Siyasete giren, büyük çoğunlukla mütevazı olamaz…

Alçak gönüllü kalamaz…

Elbette yükselmek, en yükseğe çıkmak ister…

Ve bu en yükseğe çıkma arzusu da kişiler arasında, aynı safta olsalar bile büyük bir savaşa sebep olur…

Bu doğaldır…

-*-*-

Şimdi düşünün; UBP, DP ve YDP; Cumhurbaşkanlığı seçiminden hemen sonra erken seçim yarışı yaşayabilir…

Bu ortamda elbette Tatar’ın yenilgisi kendilerine de olumsuz yansıyabilecektir ama en ciddi olumsuzluk, bütçelerinden kesip Tatar’ın yarışına katkı koymak olacaktır…

Ve bence en başta Ünal Üstel olmak üzere, bu riski ortaklardan hiçbiri almayacaktır…

-*-*-

Tatar, dik durabilseydi, en azından Türkiye ile ilişkilerde karşılıklı saygıyı hiç yitirmeden ama seviyeyi de yerlerde süründürmeden mesela Derviş Eroğlu veya Hüseyin Özgürgün gibi olabilseydi; şu anda düştüğü duruma düşmezdi…

Dik duramadı…

Seviyeyi muhtar düzeyine indirdi…

Ne dendiyse yaptı!

Kim dediyse yaptı!

Bu şekilde idare etmeyi, kukla, papağan, piyon gibi davranmayı ve bununla övünmeyi tercih etti…

Eridi…

-*-*-

Yanında kimse kalmadı…

Çok ciddi kişisel hatalar, özel yanlışlar da dedikodu mekanizmalarınca biraz da abartılarak ortaya atılınca, kullanım süresi de doluverince, geriye tek umudu Ali Murat Başçeri kaldı!

-*-*-

Şu anda, Türkiye’nin Lefkoşa Büyükelçisi Ali Murat Başçeri dışında hiç kimseden Tatar’a açık destek gelmiyor…

En son Paşa Otel’deki toplantıya da, Başçeri’nin özel mesajları ve baskısı ile toplanmış ciddi sayıda “korkak” söz konusu…

-*-*-

Evet, korku da bu işin bir diğer yanı!

Ama nereye kadar?

Sandıkta da insanları korkutamayacaklar ki!

-*-*-

Bu arada korku demişken, hem Tatar hem Başçeri, en son gafları olan İlber Ortaylı dangalağının sözleri nedeniyle ciddi korku yaşıyor…

Çünkü, Annan Planı’na evet diyenlere ahmak ve hain diyen Ortaylı’yı ikisi de alkışladı…

Dönüp bir de adama okkayla para ödediler…

Ama unuttukları veya algılayamadıkları bir şey vardı; o da, Annan Planı’nın en büyük destekçisinin Tayyip Erdoğan olması…

-*-*-

Dediğim gibi; Tatar’ın geleceğinin ve elbette Başçeri’nin kariyerinin iki dudaklık ömrü söz konusu!


387576.jpg

Mikrofonun arkasına saklı o iki dudak, Ersin Tatar’ın geleceğinin karar mekanizması…

Bu yazı toplam 1801 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar