O ‘bir’ oylar…
Bir ülke düşünün; Başbakanı, gençlere kamuya girmek için KHK tarafından yapılan yazılı sınavlarda başarılı olmaları halinde sözlüde Cumhurbaşkanı ile birlikte yardımcı olacaklarını söylüyor…
Yanında, vaatlerle oy topladığı Cumhurbaşkanı ve bakanlar var.
Bir Parti toplantısında söylenen bu sözler ortaya çıkınca normal bir ülkede istifa beklersiniz değil mi?
Yok efendim, ne istifası…
Bu söylenenler, bu itiraflar normal bir yaşamın parçasıymış gibi kızarmamış yüzlerle çıkıyorlar insanların karşısına…
Yüzün kızarması için başka ne olması gerekir anlamak zor.
***
Seçimde sandık kurullarına da UBP’lilerin yerleştirilmesi için çalışma yapılması isteniyor.
Tamam, bu sözler bir UBP toplantısında söyleniyor ama orada söylense bile normal midir?
Bu sözler suç değil midir?
Bu suç işleyenleri sorgulayacak bir makam yok mudur?
Aslında bu görüntüler ve sarfedilen sözler Seçim ve Halk Oylaması Yasası ile Ceza Yasası’na göre hapislikle cezalandırılıyor.
Başbakan bir Kamu Görevlisi ve bu Yasalara göre bu suçlar işleniyor. Peki ne olacak? Ben kamu görevlisi olsam ve böyle bir itirafta bulunsam öylesine hayatıma ve görevime devam edebilir miyim?
Atanmış da olsa bir Başbakan bu yasaların öngördüğü cezalardan muaf mıdır? Bu sözler sarf edilirken yanında oturan Cumhurbaşkanı ve Bakanlar bu Yasaların öngördüğü cezalara tabi olmazlar mı?
Söylenen sözlerin muhatabı Kamu Hizmeti Komisyonu Başkanı Ömer Aydın Köseoğlu, “KHK siyasi bir kurum değildir. Talimat veya telkin alarak görev yapmaz” dedi ama Üstel, bu sözleri sarf etme gücünü nereden aldı. Neden böyle bir vaat vermeyi tercih etti?
***
Burada da Geçitköy’e gelen su ile ilgili hiçbir yetkisi olmadığı gibi öylesine sallamak mı istedi yoksa?..
Maalesef ki Türkiye’den gelen su ile ilgili KKTC’li herhangi bir kurumun yetkisi yok. Gelen suyu idare eden Türkiye Devlet Su İşleri karar verdi, KKTC genelinde 4 gün su kesintisi yapacağını bildirdi.
Belediyeler hemen yerel kaynakları devreye sokmak ve su kesintisinden az etkilenmek için çalışmaya başladılar. Burada sorgulanması gereken şey, KKTC’nin su, elektrik gibi varlıklarının getirildiği ve getirilmeye çalışıldığı durum.
Bakın DSİ karar verdi, suyu kesti. Belki de bir gün karar verir, hiç su vermez. Çünkü KKTC’nin su ihtiyacı başka bir devletin Kurumu’na bırakılmış. İster keser, ister verir.
Elektrikte de aynı şey yapılmaya çalışılmıyor mu?
Ver elektriği birilerine… İster versin, ister kessin. Kesmediği zamanlarda da iflahımız kesilebilir! Faturalar da katlanır, çalışanlar da değişir, olanlar gider, başkaları gelir.
Değerleri birilerine teslim ettikten sonra istediklerini yapmakta serbest olurlar artık… Örnek; Ercan.
Verdiler Havaalanını birine, istediğini yapıyor… Kesiyor, biçiyor, kimse de birşey yapamıyor… Hatta vergi bağışlamaya bile devam ediliyor.
***
Önümüzde Cumhurbaşkanlığı seçimleri var. Üstel’in “sözlüde torpil yapacağız” itirafını yaptığı anda yanında olan Tatar, Saray’ı ve şimdi de Külliye’deki makamı işgal ettiği 5 yıl içinde bırakın müzakere yapıp yol almayı, bir geçiş kapısı bile açamadı.
Hayatı kolaylaştırmak siyasetin bir görevi iken bu beş yılda ve UBP-DP-YDP Hükümeti süresince hayat daha da zorlaştı. Ekonomik sorunlar başta gelirken trafikte araba sürmek bile bir işkence haline geldi artık. Trafiğin rahat olduğu bir zaman dilimi bulunamazken, insanlar Kermiya geçiş noktasından geçebilmek için çeşitli alternatifler arıyor, farklı çareler üretiyorlar.
Hayat bu insanlarla gerçekten çok zor. 19 Ekim, hayatımızı zorlaştıran insanların birinden kurtulmak ve ardından diğerlerinin de gitmesinin yolunu açacak bir gün olarak karşımızda duruyor.
O gün bir oy atacağız sandığa… Ama o bir oyun öyle büyük bir görevi var ki! O ‘bir’ oylar toplanacak, çoğalacak, önümüzü açacak, rahat bir hayat için sandığa attığımız o ‘bir’ oyun gönül rahatlığını hissedeceğiz ilk anda… Ya ondan sonrası! O his büyüyecek, çoğalacak, yayılacak çünkü gelecek güzel günlerin ilk adımları olacağını bileceğiz o ‘bir’ oyların…







