Tamer Öncül

Tamer Öncül

NUTUKÇU

A+A-

Salı sabah, ses duvarını yıkan uçakların gürültüsüyle başladı; geceye “ithal” fener alayının yarattığı trafik karmaşası; çarşamba sabahına sarktı…

Çarşamba sabah erken saatlerde bir yakınımı havaalanına götürürken gördüklerim içimi karartı.

Lefkoşa Otobüs Terminali’nde “akşamdan kalma kutlama çadırları” ile gecekondu mahallesine dönmüş alan tam bir çöplük halinde…

Hava puslu; toz bulutu, diyor metoroloji ama sisle pus; tozla duman birbirine karışmış… Haspolat sanayi bölgesi bacalardan çıkan griden koyu karaya kadar dumanlarla örtülmüş…

Her yere çekilen devasa bayraklar bile örtemiyor memleketin pisliğini; devlet bayram havasında!

Meydanlarda nutuklar, havai fişekler; ovalarda av fişekleri (pazarlar yetmedi Çarşamba da av var).

Hava, çevre kirliliğine, ses kirliliği de karışıyor. Savaş uçakları tuz biber ekiyor üstüne…

İktidarın pisliği örtüyor tümünü…

Egemen’lere verilen sahte vatandaşlıklar; OY karşılığı dağıtılan “hali araziler”; 1 Dolara kiralanan binalar…

Hükümet, motorlu elemanlarla paket servisi yapan mama sektörüne dönmüş.

Gözünü hırs bürüyenler, boy gösterdikleri cenazelerde bile iki damla gözyaşı biriktiremediler.

Bilim üretmek yerine, beton biriktirenler; bayraklarla; sayfa sayfa gazete ilanlarıyla örtüyorlar ayıplarını…

Bu hafta Bayram Haftası!

Sonra Seçim havası!...

Bir yılda basılan kitap sayısını yüz misli “aday kitapçığı/broşürü” basılacak bir ay içerisinde; yollar sokaklar kirlenecek yine…

Ve nutuklar sürüp gidecek; boş vaatlerle.

Bin Ali gelecek; topu istediği noktadan sokacak oyuna…

200 Bin Ayşe cibbana tutacak bayramlara!...

Ve sürecek Nutuklar….


 NUTUKÇU

 

I

Uçsuz bucaksız bir sessizlik uzanır düşlerime

sesini yitirmiş soluk, şeffaf ve kıpırtısız.

Kent sokaklarında yaşamı arar

anlamsız  ölüm kurbanı genç gövdeler,

yeşil elbiseli metalik sesler bulaşmış

yaralı çocuk dünyaları koşar peşlerinde...

Ateşli söylevleri donduran kahkahalar atarak

izliyor ölüm köşeye sıkışmış gölgelerini…

         yüzleri renksiz ve şaşkın nutuklardan...

         Toprağı yıkayan yağmur siliyor gölgeleri,

         nutukçular çoğalıyor fırlayıp bataklıklardan,

çoğalıyor kara kalabalıklar çığlığına söylevin...

 

II

Elleri gökyüzüne asılmış ruhsuz kalabalıklar

nutukçuyu dinliyor sağır kulakları avuçlarında.

Vadedilen Cennet ve Huriler  hakında

Binbir Gece Masalları anlatıyor

metalik sesi cızırdayan nutukçu...

"Ya, yarattığınız bu cehennem..!" diye

homurdandı hassas kulaklı  biri arkadan.

İlahi bir parmağın işaretiyle koşuşan

Zebaniler taşıdılar onu  vadedilmeyen Cehenneme

kör kalabalığın gözüne baka baka...

 

 

III

          Kuru parmakları tırpanladıkça havayı

havaya girdi nutukçu...

'hı' deyici melekleri kurulmuş

köprücük kemiğine, biraz yorgun hafiflikten...

Şakşakçı Musalar'ın haykırışlarını bastıran

Göksel Sloganlar desteğinde sürüyor NUTUK...

Mahçup, pembe yanaklı,

tombul  inek postlarına bürünmüş

görevli  -ve doğallıkla, ücretli- meleklerle kolkola,

dalları kamçılayan rüzgarın

keskin ıslıklarını kuşanmış kurtçuklar giriyor

                                                           MEYDAN'a...

 

IV

Nutuklardan bunalmış bir kadın,

çökmüş göğsünden çıkarıp

          çürümüş fotoğrafını oğlunun, öpüp

volta atıyor kokuşan kaldırımlarda...

Sesi kendine uzak, yabancı kulaklarda

sonsuz bir nakarat gibi

takip ediyor yorulmaz bedenini...

 

        "Ben kimim şimdi,

         çocuklarım nerede,

         nerede o peşimden koşan dostlar?

         Battıkça batıyor gemi,

         bu şatafatlı yıldız yağmuru

         bu tufan, nereden çıktı ansızın,

         nereden çıktı bu karanlıklar,

         kim çaldı gözlerimden güneşi,

         dudaklarımdan narı, kim çaldı?

         Gemi battıkça dökülüyor her yanım,

         batıkça kirleniyor toprak...   

         Yükselmek istiyorum,

         yükselmek istiyorum ışığa

         - her yanım boşluk-

         Kimim ben şimdi ,

         nerede defne taçlarım,

         yasemin kolyelerim ,

         çocuklarım ve hayat nerede ?

 

Temmuz, 1995 Lefkoşa
TAMER  ÖNCÜL

 

Bu yazı toplam 2108 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar