Mülkiyet Saldırganlığı Hristodulidis’in Bir Komplo Senaryosu Mu?
Hristodulidis göreve seçildiğinden itibaren BM Genel Sekreteri’nin (BMGS) BM’nin Kıbrıs özel temsilcisini atayarak Kıbrıs sorununun BM Ölçütlerinde çözüm sürecini başlatmasını ve kendisinin buna istekli ve hazır olduğunu söyleyip durdu. Bu talebindeki ısrarı gerçekten BM ölçütlerini benimsemiş olduğu için değil, Türk tarafının 2-Devletli Çözüm Tezi nedeni ile BM Ölçütlerini reddetmesi ve dolayısıyla Kıbrıs sorununun çözümünde uzlaşmaz taraf olduğunu uluslararası topluma ve siyasete göstermek ve Kıbrıslı Rumların iki defa BM girişimini çökerttiğini unutturmak stratejisi idi.
BMGS onun ısrarlı talebini hiç takmadı bile çünkü Hristodulidis’in BM Ölçütlerini benimsemediğini Crans-Montana Konferansı’nda BMGS fiilen görmüştü, yaşamıştı; Hristodulidis’in reklamlara oynadığını en iyi bilenlerden biri idi… Ancak, iki yıl kadar önce Türkiye Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan “Gerekirse Annan Planı’nda yaptığımız gibi elimizi taşın altına koyarız” deyince Hristodulidis’i endişe aldı… Neyse ki KKTC CB Tatar halen 2-Devletli Tezi’ni söyleyip duruyordu… Ama Türk tarafında Kıbrıs sorunu çözümünde karar verici makamın CB Tatar değil, CB Erdoğan olduğunu bilen Hristodulidis kendince hem BM ölçütlerinde çözüm görüşmelerinin başlamasını isteyecek, hem de tehlikeli sulara girmemeyi sağlayacak bir konjonktüre ve ortama olan ihtiyacını da temin edecekti…
Hristodulidis için ‘Tehlikeli sular’ da Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun halen BM ölçütlerinde çözüme verdiği destektir. Annan Planı’nda Papadopulos bunu yaşamıştı; Crans-Montana Konferansı’nda Anastasiadis de yaşamıştı. Dolayısıyla Hristodulidis Kıbrıs Türk halkının BM ölçütlerinde çözüme desteğini söndürmeye ihtiyacı var… Bunun da en kestirme yolu Kıbrıslı Türkler üzerinde Kıbrıslı Rumlara yönelik dostane olmayan ve dahi nefret ve kinden beslenen algılar yaratmak, düşmanlık tohumları ekmek… Bunu gerçekleştirmek de Kıbrıslı Rumların Kıbrıslı Türklere sosyal, ekonomik ve siyasal zararlar vermesi, onların varlığına kasteden psikolojik saldırılarda bulunmakla mümkün…
KKTC ekonomisi üç sütun üzerinde duruyor. Bir tanesi yüksek öğrenim sektörü… Kıbrıslı Türkler bu sütuna içeride sahte diplomalarla kendileri zarar verdi; Hristodulidis de dışarıda, yabancı öğrencilerin geldiği ülkeler nezdinde girişim yaparak üniversitelerimizin can damarlarını kesmeye başladı. Ardından da KKTC ekonomisinin diğer önemli sütunu olan turizm sektörünü baltalamaya koyuldu; yabancı tur operatörlerinin Kuzey Kıbrıs’ı pazarlamalarını caydırmak ve Kıbrıs’a Larnaka’dan giren yabancı turistlerin KKTC’ye geçişlerini de engellemek için kendince önlemler aldı… Başarılı sonuçlar aldığı da bir gerçek; KKTC kumar turizmine ve Türkiye’den gelen kumarbazlara odaklandı.
Ve sıra geldi üçüncü ekonomi sütunu olan inşaat sektörüne… Eylem planı Kıbrıs Rum malları üzerinde inşaat faaliyetlerini durduracak, yapılmış olanlarda da arazinin satıcısından müteahhidine, emlakçısından satış reklamcısına, alıcısından kullanıcısına kim varsa hepsi hakkında kendince yasal önlemler alarak, yakaladığını yargılamak, diğerlerini de yakalayabilmek için uluslararası olanakları kullanmak… Ve o raddeye varabilmek ki nerdeyse hiçbir Kıbrıslı Türk Güney’e geçemesin; kapılardan geçişleri kolaylaştırmak için adım atmayarak da iki halkın birbirinden uzaklaşmasını, birbirine soğuması ve dolayısıyla birbirine sempatisi olmayan ve dahi karşıtlığı olabilecek ortam yaratsın. Ve örneğini daha dün yaşadığımız LTB Başkanı Harmancı’nın “Kıbrıs Türk toplumunun kimliği hem kuzeyden hem güneyden tehdit altına” açıklamasına, iki toplumlu yakınlaşma süreçlerinin önde gelen aktivistlerden olan iki Kıbrıslı Rum tarafından sosyal medyada “mallarımızı verelim de tatmin olsunlar” gibilerinden alaycı yorum yaptı. Hristodulidis’in komplo senaryoları uygulaması sonuç üretmeye başladı bile…
Kısacası, Kıbrıslı Türk çoğunlukta Kıbrıs sorunu çözümü bağlamında şöyle bir sonuç oluşmasını istiyor Hrsitodulidis: “Rumlar varlığımıza kasteden düşmanımızdır, bunlarla hiçbir şeyi paylaşamayız, hiçbir konuda ortaklaşmayız, birlikte hiçbir iş yapamayız. BM Ölçütlerinde federal çözüm bir ortaklıksa, biz yoğuz, karşıyız, böyle bir çözüm modelini kabul etmeyiz, referanduma sunulursa da onay vermeyeceğiz. 2-Devletli çözüm tek çare; onlar orada, biz burada…” Ardından da BM, AB ve uluslararası siyaset nezdinde Hristodulidis BM Ölçütlerinde çözüm şampiyonu, KKTC tarafı da “Tu Kaka”… Ve Hristodulidis bu sonucu son haftalarda BM Kıbrıs Temsilciliğine resmen atanan Bn Holguin gelmeden, Temmuz’da gerçekleşecek olan 5+1 Gayri Resmi toplantı da yapılmadan önce ulaşabilmeli…
BMGS’nin inisiyatifi ve daveti ile Cenevre’de yapılan 5+1 Geyri Resmi Kıbrıs toplantısından beri Hristodulidis’in Kıbrıslı Türklere yönelik hayatın her yolunda saldırısı pek de “Kıbrıslı Rumların hakkı” odaklı değil, Kıbrıslı Türklerin BM ölçütlerinde federal çözden kopmaları misyonunu taşıyan bir senaryo ve organize uygulaması gibi görünüyor. Komplo teorilerine genellikle soğuk bakan biri olarak Hristodulidis’in son dönemde Kıbrıslı Türklere yönelik ‘Düşmanca’ girişimlerini başka formatta okumak saflık olacak düşüncesindeyim…
Kıbrıslı Türk barış güçlerinin bu senaryoya kurban gitmemesi, duruş ve hasletlerinde değişmeden Hristodulidis’in komplolarına direnmesi gerekiyor. Ve istediği sonucu alamaması halinde, yani her şeye rağmen Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun BM ölçütlerinde çözüme desteğini sürdürmesi halinde Hristodulidis yenilecek ve KKTC CB seçimlerinden sonra kendini yeni Kıbrıslı Türk lider Erhürman ile masada bulacaktır. BMGS de kendisine “Biliyorsun ya, bu süreç bir çözüm için sonuç odaklı ve takvimli olacak; Kıbrıslı Türklerin siyasi eşitliğini ve etkin siyasi katılımını kayda geçiren BM kararı tahtında olacak” diyecektir.
Hristodulidis’i Kıbrıs Türk barış güçlerinin her zamanki dirayeti dizginleyecektir.