1. YAZARLAR

  2. Serkan Soyalan

  3. “Kuşbakışı Filistin”
Serkan Soyalan

Serkan Soyalan

“Kuşbakışı Filistin”

A+A-

   İstanbul’da Koç Üniversitesi Anadolu Medeniyetleri Araştırma Merkezi (ANAMED) Galeri’de kapılarını açan “Kuşbakışı Filistin” sergisi, Ortadoğu’da yoğun çatışmaların, yıkımın ve Gazze’de katliamın sürdüğü bir dönemde ziyaretçilerini ağırlıyor.

   İkinci versiyonunu gezdiğimiz sergi, Türkiye’ye gelmeden önce 11 Eylül 2021-15 Ocak 2022 tarihleri arasında Ramallah’taki A.M. Qattan Vakfı’nda sergilendi.

   Serginin ANAMED’deki hali, Osmanlı dönemine daha yakından bakarak anlatıyı genişletiyor ve güncelliyor. Sanat enstalasyonları aracılığıyla da 2023 sonlarından itibaren gerçekleşen olaylara odaklanarak Filistin’in süregelen mücadelesini ve direnişini yansıtıyor. 

   Sergi ayrıca farklı tarihsel dönem ve konulara dokunarak, Filistin’deki Osmanlı yönetiminin son evresini de ziyaretçilerine sunuyor.

 

***

   Serginin küratörlüğünü Ramallahlı Yazid Anani, Zeinab Azarbadegan, Zeynep Çelik ve Salim Tamarı yaparken, yardımcı küratörlük te de Asma Al-Mozayen’in ismini görüyoruz.

   Anani, 2016-2024 yılları arasında Ramallah’taki A.M. Qattan Vakfı’nda Kamu Programları Direktörülüğü ve Baş Küratör olarak da görev yapmıştı.

   Sergide çalışmaları yer alan sanatçılar: Amer Shomali, Andrew Yip, Dia’ Azzeh, Fares Shomali, Forensic Architecture, Gian Spina, Jack Persekian, Kamal Jaafari, Lumière Kardeşler, Mahmoud Alhaj, Mohanad Yaqubi, Nida Sinnokrot, Raed Helou, the Riwaq–Centre for Architectural Conservation, Sophie Halabi ve Zeina Zarour.

 

***

   Kronolojik bir düzen takip etmeksizin işlenen dönemler, farklı güçlerin hava teknolojilerini kendi ideolojilerine göre kullanarak, çevreyi ve insanları nasıl yeniden şekillendirdiklerini ortaya çıkarıyor. 

   Sergi, arşiv fotoğraflarını, albümleri, kitapları, mektupları, videoları, filmleri ve sanat çalışmalarını bir araya getirerek, hem tarihi hem çağdaş gerçekliği sorgulayan bir diyalog kuruyor.

   Altı bölüm halinde düzenlenen sergi, teknoloji ve kuşbakışı izleme arasındaki ilişkiyi, bölgede yaşananları ve direnişi araştırıyor.

 

***

   Sergi, "Gökyüzü Casusları", "Mit ve Düzen", "Kudüs'ün Temsili", "Hafıza Limanları", "Seyahatler ve Arzular", "Coğrafi Görünüm ve İktidar" olmak üzere 6 bölümden oluşuyor.

   Küratörlerin tanımladığı 6 ana tematik bölüm aracılığıyla sergi, gökyüzünden yeryüzüne uzanarak sömürgeci bakış açısı ile yerel direniş arasındaki mücadeleyi gözler önüne seriyor.

 

***

   Küratörlerden Filistinli Yazid Anani, AA muhabirine sergi ile ilgili verdiği röportajda, izleyicilere alan gözetimi ve teknolojisinin tarihini ve farklı siyasi rejimlerin bu teknolojileri nasıl kullandığını göstermeyi amaçladıklarını belirterek, "Coğrafyaya yukarıdan baktığınızda insanları, hayatı görmüyorsunuz. Sadece soyut manzaralar görüyorsunuz. Topraklarla ilgili karar alma sürecinin oradaki yaşamla hiçbir ilgisi yok. Sergi, Filistin'e gökyüzünden bakmanın tarihini ve bununla ilgili tüm ideolojileri işliyor. Ayrıca, rejimlerin harita, fotoğraf gibi materyalleri insanlar hakkında karar vermek için nasıl kullandıklarını gösteriyor. Osmanlı döneminden bugüne kadar olan tarihi ele alıyoruz." dedi.

   Sergideki her eserin farklı bir amacı olduğunu söyleyen Anani, şunları kaydetti:

   "Sanat, arşivi ve materyali, gözetleme ve alan teknolojisini yeniden yorumlamak için önemli. Bize alan fotoğrafçılığının veremediği, toprakla ve manzarayla daha insani bir ilişki kurma şansı sağlıyor. Ben serginin giriş kısmında yer alan çalışmayı çok beğendim. Sanatın ve tarihi belgenin el ele olması ve aynı şeyi farklı perspektiften anlatması çok önemli. Tabii sergi herkes tarafından farklı şekilde anlaşılabilir çünkü sanat, insanların düşünmesini ve bir şeyleri farklı şekilde yorumlamasını sağlayan bir araçtır."

 

***

   Küratörlerden Columbia Üniversitesi'nde mimarlık, kent ve görsel kültür alanında çalışmalar yürüten Prof. Dr. Zeynep Çelik, serginin İsrail'in ateşkesi bozmasının hemen ardından açılmasına ilişkin, "Bugün çok kötü bir gün ama inanın bu sergiyi hazırlarken her gün kötüydü. Son 4 aydır bu sergiye çalışıyoruz. Çeşitli meslektaşlarım ve küratörlerden bazıları Ramallah'ta oturuyor. Her çevrim içi toplantıda iki dakika geç kalsalar 'Bir şey mi oldu?' diye telefona sarıldık. Sergiyi böyle bir endişeyle yaptık. Bazen keşke böyle bir tarih, gelişme yaşanmasaydı da bu sergiyi yapmasaydık diye düşünüyorum ama bugünün gerçeği bu. İyileşeceği de yok." ifadelerini kullandı.

   Çelik, serginin ortaya çıkış amacının tarihle bugünü bir araya getirmek olduğunu dile getirerek, "Şöyle bir İsrail propagandası var; 'Biz geldiğimizde burada çöl vardı, hiçbir şey yoktu. Burayı medenileştirdik ve yeşerttik.' Sergide onun aslında böyle olmadığını görüyoruz. Filistin'de bir medeniyet vardı, insanlar yaşıyordu. Bir Osmanlı geçmişi de var, ondan sonra gelenler de bunun bir parçası." değerlendirmesini yaptı.

   Sergide yer alan Osmanlı ile ilgili eserlerde 3 şeye odaklandıklarını aktaran Çelik, şu bilgileri verdi:

"Bunlardan bir tanesi Hicaz Demiryolu. Diğeri Birüssebi (Beerşeba) şehri. Yepyeni bir şehir yapmışlar medenileri yerleştirmek için. Üçüncüsü ise antikiteler ve müzecilik. Propaganda yaparken görsel malzemenin ne kadar ustalıkla kullanıldığı ve sadece günümüzde değil, Birinci Dünya Savaşı'ndan başlayarak bunun böyle olduğunu gösteren eserler var. Fotoğrafa bakıyorsunuz gökyüzünde uçaklar var, Avustralyalılar gelmiş. Halbuki esasında öyle değil. Üç tane ayrı fotoğraf birleştirilmiş."

 

***

   Filistin, sergideki anlatılardan anladığımız üzere, I. Dünya Savaşı’nda hava fotoğrafçılığındaki yeni teknolojilerin askeri amaçlarla sistematik olarak kullanıldığı yerlerin başında geliyordu.

   Sergide havadan çekilmiş eski fotoğrafların Filistin topraklarını nasıl insansızlaştırdığını, buraların sanki çölden ibaretmiş gibi görüntülendiğini görüyoruz. Bu tür görüntüler günümüzde Filistinlilerin varlığını yok saymak ve tasfiye politikalarına zemin oluşturmak için hala kullanılıyor. 

 

***

   Öte yandan Oryantalist sanat hareketi Kudüs’ü ya Kutsal Kitaplarda anlatılan bir geçmişe uyarlayarak ya da çağa özgü romantik bir virane ve şehvet dolu bir sahne olarak çizdi.

   Karmaşıklığın basitleştirilmesi geleneğini izleyen Kudüs temsilleri de, kağıttan filmlere, büyük ölçekli modellere ve eğlence parklarında sunulan deneyimlere dönüştü.

   1966’da Batı Kudüs’te Holyland Oteli’nin bahçesinde tarihi şehrin Hz. İsa’nın yaşadığı dönemdeki büyük bir modeli inşa edilerek, şehrin günümüzden ve geçmişinden koparılıp dini bir turist çekim merkezine dönüştürülmesi amaçlandı. Bu model, İkinci İntifada (2000-2005) sırasında turizmin azalmasından sonra 2006’da İsrail Müzesi’ne taşındı. Ancak Florida, Orlando’da Kutsal Topraklar turistik tema parkı açıldığında, model on kat büyümüştü.

   Filistinliler oryantalist bakış açısına sürekli karşı çıktılar. Örneğin Sophie Halaby’nin suluboya resimleri, dini ve egzotik göndermelerden uzak durarak, oryantalist tasvirlerle kesin bir tezat halindeydi.

   Kudüs’te doğup büyüyen, Paris’te eğitim gören Halaby, Kudüs ve Filsitin’i şehirde yaşanmışlığın verdiği deneyime ve Kutsal Toprakların topoğrafyası, manzarası ve yaban çiçekleri hakkında bilgisine dayanarak resmetti.

 

***

Serginin kapıları 25 Ocak 2026 tarihine kadar açık olacak ve ücretsiz ziyaret edilebilecek.

filistin-1.jpg

filistin-2.jpg

filistin-3.jpg

filistin-003.jpg

Bu yazı toplam 1638 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar