1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. Kötü bir Prototip: Ejder Aslanbaba
Eralp Adanır

Eralp Adanır

Kötü bir Prototip: Ejder Aslanbaba

A+A-

Geçtiğimiz hafta; kurulan geçici yeni hükümetin iyi bir prototip olduğundan bahsetmiştim. “ptototip”in kelime anlamının (bilmeyenler için) “ilk örnek-esas model” şeklinde olduğunu belirterek, bugün de bana göre milletvekilliği anlayışı veya algılamasında “kötü bir model” olarak önümüze çıkan, günlerdir kamuoyunu meşgul eden, aylar süren UBP kongresi ve sonrası iç çatışmalar nasıl ki toplum bunaltılmıştı, ikinci bir örnek de Ejder Aslanbaba’nın “rüşvet” konusuyla bunaltılmaya devam ediyor.

Önce bir şov ile başlıyor herşey. Meraklısının TV’den izlediği meclis oturumlarından birinde, milletin vekili olan Ejder Aslanbaba, kürsüye atılarak kendisine “rüşvet” verildiğini, bunu verenlerin sn.Ahmet Kaşif ve sn.Serdar Denktaş olduğu iddiasını ortaya atarak, elindeki paraları da sallayarak, KKTC Meclisi’nin bana göre kendi tarihi içerisinde üçüncü mihenk taşını yerine koymuş oldu.
1.si; KKTC’nin ilanı, havaya kalkan “evet” elleri, 2.si; halkın isyanı neticesinde Meclis’in basılması, 3.sü de; Meclis koltuklarında sürekli yer değiştiren bir vekilin, başka bir vekili/vekilleri suçlayıcı nitelikteki kendisine verilen “rüşvet” iddiası.
Elbette bir “mihenk” taşı olmamakla birlikte bir türlü anlam veremediğim ve bence topluma, seçmenlere yapılan saygısızlıktan başka birşey olmayan “meclisin nisap sağlayamamasından dolayı oturumlarının başlatılamaması, iptal edilmesidir.” Bu hep kafamda bir yer etmiştir. Örneğin, TC Meclisi’nin nisap sorunundan dolayı toplanamamasını pek duymadım. Varsa da yılda bir kez olmuştur. Ama bizde; bırakın devamlılık zorunluluğunu, böyle bir zorunluluk olsa bile, öncelikle her vekilin bu konuda toplumuna karşı bir “vicdani sorumluluğu-zorunluluğu” olduğunu düşünüyorum... dönelim Aslanbaba şovuna...
Aslanbaba’nın bu iddialarından dolayı Başbakan konuyu yargıya havale edip, Aslanbaba’nın yurtdışı çıkışına engel konuldu. Sonra ne oldu? Aslanbaba mahkemeye çıkarak “iddiamı geri çektim ben sadece hiciv! Yapmıştım” dedi. Böylece yargı da; iddia edilen konu üzerinde herhangi bir bulguya, ispata rastlamadığı için dosyayı kapattı. Peki ne oldu şimdi yani? Aslanbaba “hiciv” yapmış oldu.
Neymiş “hiciv”: edebiyatın her türünde ortaya çıkabilen ve neşeli alaydan, somurtkan melankolik bir sarsıntıya kadar çeşitlilik gösteren bir edebi tutum şeklidir. Amaç, ters bir dünyanın sergilenmesi, bireyle toplumun bozukluklarının ortaya konmasıdır (nedirkısabilgi.com)
Şimdi “hiciv” nasıl yapıldığından öte, kimin tarafından yapıldığı da çok önemlidir.
Yani “bozuk bir düzenin bir parçasıysanız”, “rüşvet ve zimmete para geçirme” konusunda geçmişte bir iddiaya bile maruz kalmışsanız, önce kişi hicvi; kendisine yapmak zorundadır diye düşünüyorum.
Yani Aslanbaba’nın gerek toplumun bozuklukları, gerekse bireylerin bozukluklarını ortaya koymadan önce, bu saptamayı öncelikle kendi içinde kendisi için yapması gerekirdi. Çünkü “eleştirdiğin-hiciv yaptığın” konularda pek de düzgün, itibarlı bir geçmişe sahip değilsen, kimse seni kaale bile almaz, hatta alay bile eder; “önce kendine bak” misali.
Aslanbaba’nın bugünkü durumunu, kişiliğini, dürüst ya da dürüstsüzlüğü hakkında yorum yapmak bana düşmez. Ama şu konuda yorumumu yapabilirim:
Aslanbaba bu iddiasını geri çekmiş, hiciv yaptığını belirttikten sonra hiç mi bir kamu soruşturması açılmaz? Sen böylesi bir iddiayı ortaya atarak, KKTC Meclisi’ni, meclisteki vekilleri haksız itamlara, yorumlara düşürürken kamuoyunda, diğer yandan Başbakan’dan savcılığa kadar, polis teşkilatı da olmak üzere, kamunun bu kurumlarını ve çalışanlarını, senin abuk-subuk “hiciv” anlayışınla zamanını almış, onları bu konuda çalıştırmışsın. Yok mu böylesi bir “yalan beyanın” bedeli bu hukukta? O zaman yarın ben de bir yalan atıp, bazı kişileri zan altında bırakıp, polis soruşturmasına tabi tutarsam birini, sonra da çıkıp “ona hiciv yapmıştım, yok aslında öyle birşey” der isem, bana hiçbir ceza uygulanmaz mı? Bu konu hakkında belki hukuk camiasından birileri açıklar da biz de bu durumlarda ne olduğunu-olmadığını öğreniriz.
Yine de çamura batan siyasetimizde bir nebze “doğru” birşey yapılması istenirse UBP ve DP birlikte şöyle bir açıklama yapsınlar: “bundan böyle Ejder Aslanbaba bizim partimizden herhangi bir şekilde ne aday gösterilecek ne de parti organlarımızda yer alacaktır.”
Yapın bakalım bu açıklamayı. En azından bir yerden başlansın siyaseti temizlemeye.

Bu yazı toplam 2342 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar