1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. KKTC Merkez Bankası’nın Açıkgözlüğü!…
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

KKTC Merkez Bankası’nın Açıkgözlüğü!…

A+A-

 

TL’nin yabancı paralar karşısında güneş görmüş dondurma gibi erimesi Türkiye’yi yönetenleri endişelendirmeye devam ediyor.

Türk ordusunun sınır ötesi harekatı öncesinde bu konu, hükümetin ekonomi politikalarındaki başarısızlık olarak eleştiriliyordu. Türkiye’yi yönetenler de, yabancıları suçlamak dahil her türlüsünden ve esastan başka gerekçelerle halkın dikkatini kaçırmaya çalışıyordu. Halka ve ekonominin aktörlerine TL’yi kullanmaları üzerinde önerilerde bulunuyorlar, döviz stoklarını TL’ye çevirmelerini tavsiye ediyorlar, büyük şirketlerin bankalardan döviz hareketini izleyip, yurtdışına döviz kaçırdıklarına dair ipucu yakalayınca tepelerine biniyorlardı. Arada bir de, TL’nin güçleneceğini söyleyip, yurttaşın TL’de kalmasını cesaretlendirmeye çalışıyorlardı. İhaleleri ve yatırım teşviklerini de döviz stokunu TL’ye çeviren şirketlere vermeyi tercih ediyorlardı… Ama para ürkektir ve korkusunu yenecek pratik ve pragmatik çareleri anında arayıp bulur; öyle lafın peynir gemisine binmez… Sonunda sınır ötesi askeri harekatlar başlayınca, halkın dikkati buraya odaklandı; TL’de erime devam ediyor ama milletin ayranı kabarmış, “para sonraki konu” havası hakim kılınmış…

Türkiye’de durum bu… Kuzey Kıbrıs’ta algılar daha farklı çalışıyor… Halkın çok büyük çoğunluğu öyle “TL güç kazanacak, TL’den kaçmak hainliktir, dövizlerinizi bozdurun “ gibi laflara pek itibar etmez; çok üstüne varırlarsa tutar aksini de yapar ve maaşını aldığı gün dövize çevirir… Zaten pazarın önemli hacmi döviz fiyatları ile veya dövize orantılı çalışıyor, herkesin günlük hayatı dövizle bağlantılı. Dolayısıyla, Türkiye’de dahi tutmamış söylemler ve öneriler buralarda hiç sökmez. KKTC Merkez Bankası da bunun farkında olmalı ki, dövizle ilgili kendince ‘açıkgöz’ bir önlem aldı ve bankaların Merkez Bankası’na verdiği döviz banknotlarını nerdeyse matbaadan henüz çıkmış gibi istiyor. Banknotun üstünde ne bir yazı, ne bir nokta olmayacak, banknotta en küçük bir yıpranmışlık hali olmayacak, yarım milimetre dahi yırtık – kesik olmayacak… Olursa veya beğenmediği banknotları almıyor, bankanın elinde kalıyor banknotlar… Bankalar da böyle olan banknotları müşterilerinden almayı reddediyor. Sonuçta, döviz banknotunu ‘yıpranmış’ diye almayı reddeden, alırsa karşılığının kendi maaşından kesileceğini söyleyen banka veznedarı ile yurttaş takışıyor.

Kuzey Kıbrıs ekonomisinin aktörlerinin örgütleri bu konuyu, sorunları ve yaşadıkları sıkıntıları Merkez Bankası ile defalarca görüşmüş. Önceleri “yardımcı oluruz” demişler ama hiçbir şey değişmedi; suçu da diğer bankalara atıyor… Amaçları belli, yurttaşı ve iş kesimini döviz kullanımından kaçırmak, dövizi ‘sakıncalı, sorunlu banknot’ yaparak, dolaşımını engellemek, azaltmak ve yurttaşın döviz almasını ve kullanmasını caydırmak… Bu Merkez Bankası müdürü bir Kıbrıslı Türk olsaydı, bunun sonucunun ne olacağını bilebilirdi ama Türkiye’den gelen bürokrat ne bilsin ki böyle sıkıntılar karşısında Kıbrıslı Türk Güney’e geçip, dövizini Güney pazarında harcar, dövizini Güney bankalarına yatırır. Ve sonuç, Merkez Bankası’nın ‘açıkgöz’lüğü nedeniyle Kuzey pazarında dolaşan paranın toplam hacmi azalır, pazar faaliyetleri daha da geriler, kayıtlı para hareketlerinde de azalma olur.

Peki, KKTC Merkez Bankası Kuzey Kıbrıs’ın ekonomisinin sıkıntıya girmesinden dertlenir mi?! İşin püf noktası burada… Hayır… Dertlenmediği bir yana, mutlu da olur… Kendilerine göre ve umutları, ‘Beslemeler’ daha aç ve dolayısıyla daha bağımlı kalacak… Bilemiyorlar ki Nasreddin Hoca’nı eşeği gibi olmayacak ama… Hani, Nasreddin Hoca eşeğini her gün biraz daha az yedirip açlığa alıştırmaya çalışıyordu ki eşeği öldü ve Hoca da “tam alışacağı zaman öldü” demişti ya…

KKTC Merkez Bankası ve Kıbrıslı Türkleri ‘Besleme’ gören tüm zihniyetler, ‘daha az ve daha bağımlı’ yapmaya çalıştıkları Kıbrıslı Türklerin onların aç gözlüğüne ve açıkgözlüğüne dayanmalarının bir sınırı olduğunu öğrenecek; Nasreddin Hoca’nın eşeği gibi ölecek değiller ama Türkiye’nin Kıbrıs adası üzerinde hassas olduğu hak ve çıkarları ‘ölebilir’… Her şeyin bir sınırı olduğunu aklıyla kestiremeyenler, kendilerine zarar veren deneyimlerle öğrenmeye mahkumdur. 22 Ocak’ta girişilen linç kültürlü saldırılar sonucunda, Kıbrıslı Türklerde yaygınlaşan “Garantörlük mü dediniz?! Es geç” eğilimi de öldürülemeyen eşeğin tepmesidir…

KKTC Merkez Bankası kendi açıkgözlüğüne yansın… Kuzey Kıbrıs’ta ve Kıbrıslı Türklerde çare tükenmez…

 

 

 

Bu yazı toplam 5790 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar