1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Kıbrıs Türk toplumunu tüketen dörtlü: Grivas, EOKA B, Tatar ve Türkiye!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Kıbrıs Türk toplumunu tüketen dörtlü: Grivas, EOKA B, Tatar ve Türkiye!

A+A-

Sevgili Hakan Gündüz hocamın geçtiğimiz günlerde Yeni Bakış gazetesine manşet olan bir saptaması var...

Hocam diyor ki, “Günü kurtaran eve çekiliyor”...

Hiç de haksız değil...

-*-*-

Bu şekilde yaşamaktan şikayetçi olmayan, hiç tepki vermeyen bir kesim var...

Oysa memleket resmen göçmüş – batmış durumda!

“Kendimize güvenmiyoruz” diyor değerli hocam!

“Kendimiz” derken, “biz kimiz?” sorusuna da yanıt bulmak lazım!

-*-*-

Hocamın tüm saptamalarına katılıyorum...

Hatta şunu söyleyeyim; Direniş Nöbeti başlatan gençler her ne kadar yüreğimize su serpmiş ve “hade be aha şimdi bu toplum galiba gımıldanacak” dedirtse de, içimden bir ses; “bu eylem beş – on günde sonlanır ya da cılız bir şekilde hadi bilemediniz bir ay daha sürer” diyor...

-*-*-

Peki neden?

Neden bu hale geldik?

-*-*-

Elimde her hangi bir istatistik bilgisi yok...

Ama gözlemlerim, Kıbrıs’a “vatanım” ya da “anavatanım” diyen nüfusun çok azaldığını gösteriyor...

Haliyle bu toprakları ya da genel adıyla Kıbrıs’ı “vatan” bilen insanların sayısı azaldıkça; o topraklara ya da vatana sahip çıkma duygusu köreliyor...

-*-*-

“Birleşik Kıbrıs” umudunun durumu daha da kötü...

Çünkü “birleşik bir Kıbrıs” hatırlayan, o günleri yaşayan nüfus neredeyse ya tamamen tükendi ya da hala milliyetçi propagandanın etkisinde...

-*-*-

Eskiden Kıbrıslı Türklerin çok büyük kısmı Baf kökenliydi...

Şu anda 47 – 48 yaş altındakiler Baf doğumlu değil...

Babaları, anneleri veya ataları Baf doğumlu olabilir ama 47 – 48 yaşındakilerin evlatları ile torunları ve bundan sonra doğacak torun çocuklarının kökeni, Mağusa ya da Omorfo olacak...

Hatta şunu ekleyeyim, Mağusa’ya kesinlikle Magosa diyecek, Omorfo adını ise hiç bilmeyecek... Güzelyurt değil mi orası?

-*-*-

Evet, “vatan” kavramı yitirilmiştir...

“Vatanı” veya “anavatanı” Türkiye olanların sayısı da siyasi gücü de artık çok daha “büyük”tür...

Şöyle de söyleyebiliriz; 1974 sonrası Türkiye’den gelip Kıbrıs’ta mülk sahibi yapılan nüfusun, bırakın “tüm Kıbrıs’ı”, sadece “Kuzey’ini” vatan bilmesi süreci en az 50 yıl daha istemektedir...

-*-*-

Kıbrıs’ta bugün, 1975’lerde ülkeye yerleştirilen Türkiyeli göçmenlerin torun hatta torun çocukları doğmaktadır...

Bu torun ve torun çocukları, önümüzdeki 50 yıl içerisinde doğacak olanlarla birlikte, “Birleşik Kıbrıs” denen kavramı hiç özümsemeyecektir...

-*-*-

Sadece “Kuzey coğrafya” onlar için vatan olabilirdir.

Bu da, “iki devletli” çözümü haliyle çok daha kolay ulaşılabilir yapacakmış gibi görünse de, tabii ki hukuk ve siyasetin buna engel olması, “iki devletli”den çok, “iki bölgeli” bir çözümü kaçınılmaz kılmaktadır ki bu nüfusa asıl anlatılması gereken budur.

-*-*-

Yani, iki devletli çözüme, nüfusun yapısı çok kolay alışabilir ama önündeki en büyük engel, tabii ki mesela toprak ve mülkiyet sorunu olur...

Haliyle, “anlaşarak”, “iki bölgeli federal yapı”ya ulaşmak, her açıdan mantıklı ve doğru olandır.

-*-*-

Toplumun veya Kuzey Kıbrıs’ta yaşam süren Türkçe konuşan tüm toplumların asıl hedefi, siyasi, ekonomik ve moral açıdan “Federal Kıbrıs”ı işaret etmektedir...

-*-*-

Sadece hayatta kalan “Kıbrıslı”lara, sonradan gelen ilericilere değil; Turancı, aşırı Türk milliyetçisi “kafa yapısı”na da bunu bir şekilde aktarmak – anlatmak şarttır...

-*-*-

Şu anda “eğreti bir vatan” söz konusudur...

Her türlü sorunun başlıca sebebi de budur...

Büyük çoğunluk, üzerinde yaşam sürdüğü toprakları gerçek anlamıyla “ata toprağı” ve “vatan” saymadığı için doğru dürüst toprağa sarılmamakta, üretimden kaçmayı tercih etmektedir.

Kuzey Kıbrıs’taki toprak, üzerinde yaşam süren nüfusun büyük çoğunluğu için “ganimet” ya da “gavurun malı”dır...

Bu da kimseyi “hukuki anlamda mülk sahibi yapmamaktadır”.

-*-*-

Zaman, doğal asimilasyonu mutlaka getirecek ve yukarıda da dediğim gibi en fazla 50 yıl sonra herkes “Kuzey Kıbrıslı” olacaktır...

İşte bu noktada, “Kuzey Kıbrıs’ı”; Federal Kıbrıs’ın bir parçası haline getirip uluslararası toplumun ve uluslararası hukukun kabul edebileceği bir vatan yapabilmek esas olmalıdır...

-*-*-

Ersin Tatar ya da Tahsin Ertuğruloğlu’nun ağzında şekillenen; Türkiye’nin stratejik çıkarları ile de sık sık biçim değiştiren “imkansız” siyasetler değil; tek çözüm modeli olan “iki bölgeli federal Kıbrıs” hedefinin değeri, önemi çok iyi kavranmalıdır.

Çok iyi anlatılabilmelidir.

-*-*-

Sevgili Hakan Gündüz hocam; günü kurtaranın evine çekilmemesi ve bu kavganın herkesin kavgası olması gerektiğini; “nüfusun tamamına” anlatmak, Dünya’daki en zor işlerden biridir...

Zordur, hatta imkansıza yakındır!

Ya anlatmak için kavgaya devam edeceğiz; ya da biz de değil eve çekilmek, evimizi bırakıp, bir yerlere göç edeceğiz!

-*-*-

Bizler de bırakıp gidersek, kazanan kim olacak?

Grivas, EOKA B, Tatar ve Türkiye tabii ki!

Kıbrıs Türk toplumunu birlikte tüketen dörtlü olacaklar!

Gurur duysunlar!

Ne mutlu onlara!


Hade be oraşdan!

Tatar diyor ki, “Gazetecilik, medya etiği çerçevesinde icra edilmelidir...”

Doğru bir saptama!

Ama bunu söyleyenin, “Cumhurbaşkanlığı’nı etik çerçevesinde yapmadığı” gayet nettir...

-*-*-

Mesela, kendisi gibi düşünmeyenlere, “federasyoncu, Rumcu” gibi ifadeleri kullanmak, onları faşistlere hedef göstermek etik midir?

-*-*-

Kendileri gibi düşünmediği gerekçesiyle yanlarında çalışanlarını işten kovmaları için her gün haber yayınlayan; bu doğrultuda Sibel Tatar’a defalarca hakaret edenlere, şimdi her gün demeç vermek etik midir?

-*-*-

Toplumun önemli bir kesimine borcu olan, kendi en yakınındaki danışmanı ile dahi bu borç ve alacak meselesi yüzünden mahkemeye düşmüş kişilere “danışmanlık” unvanı vermek etik midir?

-*-*-

Medya etiği ile yakından uzaktan alakası olmayan, ya eski Türk Bayrağı yakıcısının ya da eski bir FETÖ imamının “künyesiz” gazetesine sürekli “özel demeç” adı altında demeçler vermek etik midir?

-*-*-

Cumhurbaşkanı, yasadışı bir yayın organına nasıl özel demeç verir ki? Bu mudur etik olan?

Polis, harekete geçmek zorundadır! Geçmemektedir! Tatar da bunu seyretmektedir! Bu mudur etik olan?

-*-*-

Yazacak o kadar çok şey var ki; aile çalıştayından bahsetsek, on gün, on sayfa yazarım...

Neyse!

Ama şunu kesinlikle sormam lazım:

Toplum açlıkla sınanırken, saray istemek midir etik olan?

Hade be oraşdan!


marvel.png

Fuat Oktay bey KKTC için yeni kabineyi belirledi… Tayyip Erdoğan da onaylarsa, kesin kurtulacağız… Ne zam, ne pahalılık, ne çözümsüzlük… Marvel kahramanlarını heyecanla bekliyoruz…

Bu yazı toplam 2385 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar