Turizmin Sessiz Gücü: Fuarlar
Geçtiğimiz pazar günü bu sayfalarda, Belçika’nın başkenti Brüksel’in simgesi haline gelen Atomium’dan söz etmiştik. 1958 yılında Expo 58 fuarı için inşa edilen bu dev yapı, bugün sadece bir mimari eser değil; bir şehrin vizyonunu temsil eden bir sembol haline geldi. Atomium örneği, bizlere sormamız gereken temel bir soruyu hatırlatıyor:
Biz neden fuarlarımızı şehirlerimizin markası haline getiremiyoruz?
***
Aslında cevap karmaşık değil. Biz fuarların potansiyelini yalnızca ticaretle sınırlıyor, onları geçici etkinlikler olarak görmeye devam ediyoruz. Oysa fuarlar, doğru planlandığında ve yönetildiğinde, bir şehrin kimliğini değiştiren, ekonomisini büyüten, kültürünü tanıtan güçlü araçlardır.
***
Fuarlar; işletmelere marka bilinirliği kazandırır, yeni müşterilerle tanışma fırsatı sunar, sektör içindeki gelişmeleri takip etme ve rekabeti analiz etme imkânı verir. Ama sadece firmalar değil, şehirler de bu etkinliklerden önemli kazanımlar elde eder. Çünkü bir fuar düzenlendiğinde, şehirdeki otellerden restoranlara, taksi duraklarından alışveriş merkezlerine kadar tüm sektörler hareketlenir.
***
Dahası da var… Fuarlar eğitim ve kültür açısından da büyük katkılar sağlar. Bünyelerinde düzenlenen seminerler, paneller, atölyeler sayesinde bilgi ve deneyim paylaşımı artar. Özellikle gençler için fuarlar birer öğrenme ve ilham alanı haline gelir.
***
Fuarcılık sadece ticari bir faaliyet değil, aynı zamanda bir turizm hareketidir.
Genellikle turizmin düşük seyrettiği sezonlarda gerçekleşen fuarlar, şehir ekonomisine adeta can suyu olur. Konaklama ve ulaşım gibi sektörler açısından düşük sezonda yakalanan bu ivme, uzun vadeli ekonomik katkılara dönüşebilir.
***
İstanbul Kitap Fuarı bunun en güzel örneklerinden biri. 1982 yılında ilk kez düzenlenen ve bu yıl 42’ncisi gerçekleşecek olan fuar, Aralık ayında bile şehirdeki otellerin doluluk oranını artırıyor. Üstelik fuar için şehre gelen ziyaretçiler, İstanbul’un mutfağından kültürüne kadar birçok yönünü keşfediyor. Ve çoğu, bir sonraki kişisel seyahat planına bu şehri dahil ediyor.
***
Ne yazık ki ülkemizde fuar alanı yılın büyük bölümünde atıl kalıyor. Oysa yapılması gereken şey çok açık: Fuarları yalnızca birkaç güne sıkıştırmak yerine yıl geneline yaymak, onları birer şehir markasına dönüştürmek ve uluslararası düzeyde tanıtmak. Ama bunun için sadece bakanlıkların değil, belediyelerin, özel sektörün, sivil toplum kuruluşlarının ve turizm profesyonellerinin ortak bir vizyonla hareket etmesi gerekiyor.
***
Öncelikle, mevcut fuar alanını çağın gerekliliklerine uygun hale getirilmeli; modern seminer salonları, dijital altyapılar, çok amaçlı fuaye alanları inşa edilmeli. Ardından tüm taraflar bir araya gelerek doğru örneklerden ilhamla, şehrin ruhuna uygun ve süreklilik arz eden fuar stratejileri geliştirmeli.
***
Doğru yönetilen fuarlar, bir ülkenin ekonomik kalkınmasına katkı sağladığı gibi istihdam yaratır, bölgesel gelişimi destekler, uluslararası görünürlüğü artırır. Bir fuar alanı sadece stantların kurulduğu yer değildir; o alan aynı zamanda bir şehrin geleceğini şekillendirecek fırsatların doğduğu yerdir.
Ancak tüm bu olanakların hayata geçmesi için yalnızca yatırım değil, vizyon da gereklidir. Ve ne yazık ki bizde yatırım kimi zaman bulunur ama vizyon eksik kalır.
***
Atomium, bir fuarın geride bıraktığı bir anı değil; geleceğe ışık tutan bir mirastır.
Bizim de artık fuarlara yalnızca ticaret gözüyle değil, şehirlerimizi büyütecek stratejik değerler olarak bakmamız gerekiyor.