Balekitire’de olası bir gömü yerini Kayıplar Komitesi’ne gösterdik…
Kıbrıslırum okurlarımız bildiklerini paylaşmaya devam ediyor ve bize, Balekitire’de (Balıkesir) olası bir gömü yeri hakkında bilgi verdiler, biz de bu yeri Kayıplar Komitesi’ne gösterdik…
Önceki gün (21 Temmuz 2025) Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum araştırma görevlileriyle Balekitire’ye (Balıkesir) giderek burada bir Kıbrıslırum okurumuzun bize hakkında bilgi vermiş olduğu olası gömü yeri olarak gösterilen bir kuyuyu gösterdik.
OKURUMUZUN VERDİĞİ BİLGİLER…
Kıbrıslırum okurumuz bize bu kuyuyla ilgili bazı bilgiler vererek bir de harita ve bazı fotoğraflar vermiş bulunuyor. Bunları da Kayıplar Komitesi araştırma görevlileri Ahmet Esnaf, İsabel Hanım ve Thomas Bey’le paylaştık. Okurumuz bu kuyu hakkında bize şunları anlattı:
“… Size haritasını sunduğum ve hangi parselden söz ettiğimi işaretlemiş olduğum kuyu hakkında elde ettiğim bilgileri paylaşmak istiyorum. Bu konuda inanıyorum ki gerekli çalışmaları yapacaksınız ve bu kuyu hakkında Kayıplar Komitesi’ni bilgilendirerek onların da gerekli araştırmayı ve karar vermeleri halinde kazı veya inceleme yapmalarını isteyeceksiniz.
Bundan 10-12 yıl önce size harita üzerinde işaretlemiş olduğum bölgede bir evi ziyaret eden bir yakınım, sözkonusu eve ait kuyunun kapatılmış olduğunu görerek çok şaşırmıştı. 1974 sonrası bu bölgeye yerleşmiş olan bir Kıbrıslıtürk kadına ‘Bu kuyunun suyu çok tatlıdır… Neden kullanmayıp da kapattınız ki?’ diye sorduğunda, kadın da kendisine “O kuyuya insanları gömdüler, onun için içilmez o su ve kuyu kapatıldı” demişti… Sözkonusu yakınım o gün korkmuş ve bu bilgiyi hiç kimseyle paylaşmadan sessiz kalmıştı. En sonunda konuşmaya karar verdiğinde beni bularak bu bilgileri korka korka aktardı… Lütfen gerekli çalışmayı yürütünüz, umarım orada gerçekten gömülmüş olan birileri varsa, bulup çıkarılabilirler ve kayıp yakınları da rahat bir nefes alabilir…”
GİDİP KUYUYU BULUYORUZ…
Çok değerli Kıbrıslırum okurumun sunmuş olduğu bu bilgiler ve verdiği harita doğrultusunda önceki gün sabahleyin (21 Temmuz 2025, Pazartesi) Kayıplar Komitesi araştırma görevlileriyle birlikte Balekitire’ye (Balıkesir) giderek kuyuyu bulmaya çalışıyoruz. Okurumun gönderdiği fotoğraflara da bakarak kuyunun yerini buluyoruz… Okurumun gönderdiği fotoğraflardaki kuyunun tam yerini saptadıktan sonra ağzı kapatılmış olan, boş bir arazi içerisinde olan ancak etrafında evler olan kuyuyu inceliyoruz. Olduğumuz yere gelerek bize seslenen bir kişi, Kayıplar Komitesi araştırma görevlisi Ahmet Esnaf’a bu kuyu hakkında bildiklerini anlatıyor. Geldiklerinde kuyunun ağzının açık olduğunu, içinde biraz su olduğunu, sonra su kalmadığını, kuyunun geçen yıllar içerisinde, çok seneler evvel tek bir defa temizlenmiş olduğunu ve yıllar evvel kuyunun içine toprak atılarak kapatıldığını da anlatıyor. Ahmet Esnaf kuyu temizleme işinin 90’lı yıllar öncesinde mi olduğunu soruyor ve oradaki şahıs da buna “Evet” diye yanıt veriyor…
BİR KUYU DAHA VAR…
Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslırum araştırma görevlileri İsabel Hanım ve Bay Thomas ise cep telefonlarına yüklenmiş bölgedeki kuyu bilgilerini araştırdıklarında, okurumuzun bize bilgi vermiş olduğu bu kuyudan başka, bir kuyunun daha bulunduğunu söylüyorlar… “O zaman her iki kuyuyu da araştırabilirsiniz” diyorum kendilerine… Araştırma görevlilerine bu bölgede “kayıplar” olup olmadığını da araştırmalarını istiyoruz.
Kıbrıslırum okurumuzun işaret etmiş olduğu kuyu Balekitire’de (Balıkesir) cami ile kilise arasında kalan bir bölgede bulunuyor… Balekitire’deki görevimizi tamamlayıp Lefkoşa’ya dönüyoruz…
BİLGİ SAHİBİ OLANLAR LÜTFEN KONUŞSUN…
Bu konuda bize bilgi veren Kıbrıslırum okurumuza yürekten teşekkürler… Kayıplar Komitesi araştırma görevlileri Ahmet Esnaf, İsabel Hanım ve Bay Thomas’a da çok teşekkür ediyoruz…
Konuyla ilgili olarak daha fazla bilgi sahibi okurlarımızı isimli veya isimsiz olarak bizi 0542 853 8436 numaralı telefondan aramaya davet ediyorum. Kayıplar Komitesi’yle isimli veya isimsiz olarak temasa geçmek isteyenler de 181 ihbar hattını arayabilirler…
Bilgi sahibi olanlar lütfen konuşsun ki bu insani konuda kayıp yakınlarının acılarını bir nebzecik dahi olsa dindirebilelim…
Balekitire'deki su kuyusu yıllar önce kapatılmış..
Kıbrıslırum okurumuzun bize vermiş olduğu, kuyunun Balekitire'deki yerini işaretlemiş olduğu harita...
*** BASINDAN GÜNCEL…
“Kırık iki yumurta…”
“… İnsanlığın doğaya karşı acımasızlığını yüzlere vuran, dünyamızı toplumsal örüntülerle birlikte yaşanır yer olmaktan çıkaran insan merkezli "modern" yaşamın bütün canlılara karşı nasıl bir tehdit oluşturduğunu anlamanızı istiyorum…”
Akın GÜRE/BİANET
Her sabah mutfak penceresinin önüne geliyor. Dişi mi yoksa erkek mi olduğunu bilmediğim kumruyla mutfak penceresinden kahvaltı hazırlıkları yaparken göz göze geliyoruz. Birazdan çifti de konuyor yanına. Eşim anlıyor hangisinin dişi olduğunu, "bak" diyor, "şu narin ve tüyleri yoluk olan dişisi. "Yemlerini koyduğumuz mermer pervazın üzerine kafacıklarını bir o yana bir bu yana çevirerek etrafı yoklarken biraz tedirgin, ama bizden bir kötülük gelmeyeceğine güvenen bir yakınlıkla yanımıza sokuluyorlar. Yemlerini tazelemek için balkondan uzattığım elimi yadırgamıyorlar çoktandır. Artık bizi tanıdıklarından ve kendilerini burada güvende hissettiklerinden eminiz. Bu karşıklı duygu onların da hoşuna gidiyor olmalı.
EKMEĞİ DAHA ÇOK SEVİYORLAR…
Dün eşim denizden dönerken çöp kutusunun yanına bırakılan bayat ekmek torbasını onlar için eve getirdi. Biraz ıslatıp ufaladıktan sonra önlerine koydum. Bulgur yerine ekmeği daha çok sevdiklerini böylece anladım. Tabii bazen pencere önündeki bu sofraya gelen bir serçemiz de var. Ayakları arasına girip taneleri miğdeciğine indirir o da. Ama çok ürkektir. Biraz yaklaşsam kumruların tersine hemen uçup kaçar, bilmediğim bir yere konar, sonra yine gelir, ürkek haliyle bakına bakına yemeğe koyulur.
ONLARLA BERABER DUYGULANIRIZ…
Gündüzleri sabah saatlerinde hep onları seyrederim. Balkonda eşimle kahvaltımızı yaparken ikimizin de gözü onlardadır. Eğer henüz gelmemişlerse merak ederiz, gelirlerse seviniriz. Bu canlılar arasında kurulan basit bir ilişkidir. Onlarla beraber duygulanıp seviniriz, meraklanırız, hatta bazen üzülürüz de.
KIRILMIŞ YUMURTALAR, DAĞILAN YUVA…
Üç gün önce sabah kötü bir şey oldu. Eşim bahçe çiçeklerini sulamak için aşağıya indiğinde sulama hortumu arasında kırılmış bir yumurta sarısı gördüğünü söyledi. Sonra ertesi sabah ikinci bir yumurtanın da aynı şekilde rüzgarın savurmasıyla yuvadan düştüğünü fark ettik. Kırılmış yumurtalar daha çok yeniydi, etrafa dağılmış kabukların yanında sapsarı duruyordu içleri. Günlerdir sert esen rüzgar bununla yetinmemiş, kumru çiftinin bahçeden topladıkları çalılarla bin bir zahmetle kurmayı başardıkları yuvalarını bozmuş, hem yuvasız hem yavrusuz kalmışlardı. Hep birlikte üzüntü içindeydik. Günlerdir başımızı dışarı çıkartmayan sert rüzgardan bıkıp usanmıştık. Ama asıl üzüldüğümüz şey şimdi yumurtaların düşüp parçalanmasıydı.
GELMEYE DEVAM EDECEKLER…
Ama yine geldiler. Gelmeye devam edecekler herhalde. Önce yuvalarını daha güvenli bir yere kurmayı deneyecekler. Tabii bu ne kadar olursa. Çünkü bu konuda pek başarılı sayılmazlar. Kumrular şehir ve insan birlikteliğini severek tıpkı güvercinler ve diğer kuşlar, hatta evcil diğer hayvanlar gibi doğadan bizim yanımıza sığınarak yaşamayı asırlardır başarmış yaratıklardandır. Ama ben kumruları yine de ayrı yere koyarım.
Zaten anlatmak istediğim hikaye de bununla ilgili.
HER KONUDA DAYANIŞMA İÇİNDELER…
Kumrular tek eşli hayvanlardır bildiğiniz gibi. Belki doğada başka benzerleri olabilir, onu bilmiyorum, fakat yuvalarını yaparken ve yumurtaların üzerinde kuluçkaya yatarlarken izlediğim gibi hep eşleri ile birlikte yaşıyorlar, her konuda dayanışma içindeler. Ne güzel değil mi? Belki bu yüzden insanların gözünde kumruların başka bir yeri var. Kumru yuvası bu nedenle aile bağı ve sadakatle ilişkilendiriliyor. Kuş yuvası ise bereketi ve yeni bir hayatı temsil ediyor. Kumruların balkona veya pencere üstlerine, saçak altlarında yuva yapmasına "hayırlı ve müjdeli olayların habercisi" olarak bakılıyor. Ama içimize yer eden bu güzel huyları değer bilmiş insanlar kadar onları haşin ve saldırgan bir anroposen tavırla başlarından def etmeye çalışanlar da var ne yazık ki. Yakınlarına kumrular yuva yapmasın diye içlerinde vahşi yöntemlere başvuranları yok mu?
KUŞ DÜŞMANI…
İnternette dolaşırken okudum. Kumruların çatıda yuva yapmalarını engellemek için bu işi meslek edinmiş bir kuş düşmanı, sattığı plastik kuş kovucu dikeni kullanılmasını tavsiye ediyor:
"28 dikenli bu ürün 50 cm uzunluğunda, 15 cm genişliğindedir. Yüksekliği 11.5 cm'dir. Diken sayısı 28 adettir. Genellikle bina çatılarında, pencere önlerinde, balkonlarda ve su oluklarında kullanılmaktadır. Diken sayısını en düşük adete sahip olması nedeni ile ev, işyeri kullanımına daha uygun bir üründür. Siyah ve Şeffaf renklerde üretilmektedir."
Şu günlerde Ayvalık'da Barbaros Caddesi 4. Sokakta sergilenen "Fotograflı Antroposen Hikayeler" fotoğraf sergisini izlemenizi tavsiye ederim. İnsanlığın doğaya karşı acımasızlığını yüzlere vuran, dünyamızı toplumsal örüntülerle birlikte yaşanır yer olmaktan çıkaran insan merkezli "modern" yaşamın bütün canlılara karşı nasıl bir tehdit oluşturduğunu anlamanızı istiyorum çünkü. Unutmayın ki, deniz diplerinde oksijen yetersizliği nedeniyle artık kıyılara vuran köpek balıkları bile bizden daha akıllı!
(BİANET.ORG – Akın GÜRE – 19.7.2025)