Karagöz-Hacivat ve Ragıp Tuğtekin
Yapı Kredi’nin “Gölge Oyunu Koleksiyonu”nu İstanbul Beyoğlu’nda bulunan Yapı Kredi Müzesi’nde geçtiğimiz ay ziyaret ettim.
Aynı anda birden fazla sergiye evsahipliği yapan Yapı Kredi Vedat Nedim Tör Müzesi’nde bulunan koleksiyon, yüzyıl başının gölge oyunu dalında en renkli temsilcilerinden biri sayılan Ragıp Tuğtekin'in (1892-1973) 1930’larda deve derisinden keserek ürettiği gölge oyunu figürleridir.
Çeşitli oyunlar ve sahneler halinde gruplandırılan bu koleksiyon, sadece Karagöz ve Hacivat’la değil, oyunun içeriğinde geçen başka figürler ve sahne temaları ile yaratıklar, ağaç, bitki ve hayvanlarla zenginleştirildi.
Koleksiyondaki figürler oyun ve gruplara göre, yine Ragıp Tuğtekin tarafından elde yapılmış ve üzerine oyunun figür ve sahnelerinin adı Osmanlıca olarak yazılmış kutularda muhafaza edildi. Bu kutular da koleksiyonun parçası olarak özenle saklanıyor.
Bu koleksiyonu Sermet Çifter Kütüphanesi'nde bulunan, Karagöz tekniğini ve oyunlarını anlatan son derece değerli iki yazma tamamlıyor. Koleksiyon, 1950'li yıllarda Karagöz ustası Ragıp Tuğtekin'den satın alındı.
***
Koleksiyonda başlıca şu oyunlar ve figürleri vardır:
Tahir ile Zühre; 8 adet figür
Ferhat ile Şirin; 7 adet figür
Şahıslar Grubu; Karagöz, Hacivat, Kekeme, Arap Köle ve Yahudi, Çerkez, Zenne, Muhacir, Zeybek, Matiz (Deli Bekir), Tiryaki, Kayserili, Kürt, Himmet Dayı, Acem ve pişboplardan oluşmaktadır.
Başka bir şahıslar grubunda da; Delidoktor, Kopuk, Ayvaz, Arnavut, Deli Bekir, Karagöz’ün oğlu, Hacivat’ın oğlu, Karagöz’ün karısı, Hımhım, Laz, Haremağası, Haham, Kambur Mehmed, Adalı Efe, Çocuklu kadın gibi figürler vardır.
Kanlı Nigar; Kağıthane sefası, Ters Evlenme, Hamam Oyunu, Aptal Bekçi, Sünnet Düğünü ve Kanlı Kavak, Bahçe, Zenneler, Kantolar Köçekler, Balerinler, Aşıklar, Yazıcılar, Yalova Sefası, Cazular gruplarında toplam 187 adet figür vardır.
Bu koleksiyon Karagöz ustası Ragıp Tuğtekin’den 1950’li yıllarda satın alınmıştır.
Koleksiyondaki figürler oyun ve gruplara göre yine Ragıp Tuğtekin tarafından elde yapılmış ve üzerine oyunun figür ve sahnelerinin adı Osmanlıca olarak yazılmış kutularda muhafaza edilmiştir. Bu kutular da bu koleksiyonun parçası olarak özenle saklanmaktadır.
***
Karagöz sanatçısı Ragıp Tuğtekin, Nail Tan’a Ekim 1974’te verdiği bir röportajında Karagöz oynatmaya basıl başladığını şu sözlerle anlatmıştı:
“Karagöz oyununa merak sarışım şöyle olmuştur: Ortaokul tahsilime devam ettiğim sıralarda Harbiye Nezareti Zat İşleri Müdürü Halis Efendi’nin mahdumu olup, aynı daire mümeyyizlerinden, 328’ de (1912) vefat eden devrin amatör üstat Karagöz oynatanlarından yine merhum hattat ve Karagöz tasviri kesicisi bulunan, aynı tarihte ölen Nazif Efendi’nin gerek tasvir yaptığı gerekse merhum Tecelli Bey’in yalnız cülus ve veladet donanmaları gecesi toplantıya müsait olduğu devirde özel olarak (Ahmet Rasim, Mahmut Sadık, Hasan Bedrettin ve Nazif Efendiler ile şahıslarını, isimlerini hatırlayamadığım zevata) bir konak yavrusu olan evinin salonunda daima kurulu olan Karagöz perdesinde perde dışı, perde içi seyrettiğim Karagöz piyeslerinin şahsımda uyandırdığı merak ve heves olmuştur. Pek ziyade hürmet ettiğim Merhum Tecelli Bey’in Nazif Bey’e ait olan tasvirlerinin örneklerini mukavvaya çizerek ve sonra keserek boya ile boyar, bu tasvirleri o tarihte satışta bulunan Karagöz oyunlarını piyes ittihaz edip, komşu arkadaşlarıma oynatmakla başlamıştır. Münhasıran Karagöz oyunu lubiyatı Ramazan gecelerine münhasır bulunduğundan devrin en büyük sanatkârları olan Kâtip Salih, Soğukçeşme Rufai Dergahı Şeyhi Fehmi Efendi, Sefer Mehmet (Camcı İrfan’ın ustası), Kantarcı Hakkı gibi üstatların (doğrudan doğruya iştirak etmemekle beraber), gerek perde dışı gerekse perde içinde tasvirlerin değneklere takılması, (Karagözcülerce el peşrevi denilen) perdeye sürülüşleri, müteaddit tasvirlerin piyes icabı olarak perdeye gelişleri, tasvirlere bağlı ya sol el parmakları arasında azami dördünün tutulması ki (bu tarzı ancak Tecelli bey merhum tatbik ederdi) hemen genellikle kullanılan ayna ve peş tahtasının, sanatkârın bulunduğu tarafında sırası ile delinmiş olan gözlere takılan ve çatal tesmiye edilen tahtaların bu deliklere tatbiki ve tasvir değneklerinin çatalların üstüne konmak ve sanatkârın göğsü ile perde arasında denkli olarak tutturularak rol alan tasviri iki eli ile oynatmak şekli zamanımıza kadar devam etmiştir. Karagöz oynatmama gelince: Amatör olarak arkadaşlar ile bazı toplantılarda yılda bir iki defaya münhasır olmak ve bu toplantılara bir çeşni katmak gayesi ile oynatırım. Ne umumi yerlerde ve ne de Halkevleri vs. gibi nim resmi yerlerde oynatmış değilim.”
***
Tuğtekin, yine aynı röportajda repertuarındaki oyunları şöyle anlatmıştı:
“Karagöz oyunları esas itibarıyla 10-12’yi geçmez. Bunların başlıcaları: Tahir ile Zühre, Ferhat ile Şirin, Kanlı Kavak, Şairler, Tımarhane, Kanlı Nigar, Yalova Safası, Kağıthane Safası, Ters Evlenme, İki Dessas (Cazular) veya Sihirbazlar İmtihanı, Salıncak, Aptal Bekçi, Mandıra, Ağalık. Sonradan Karagöz oyunu ile pek ilgili görünmeyen ve Karagözcüler tarafından ilave edilmiş oyunlar vardır ki bunlar beni şahsen hiç alakadar etmemişlerdir. Eski oyunlar meyanında Karagöz’ün sünnetliği (Hayal İçinde Hayal) oyunu yalnız Hayâl küpü Emin Ağa tarafından oynatılmıştır. Seyrettiğim Karagözcüler arasında bu oyunu oynatana tesadüf etmedim. Arap Köle, Yalan Küpü, Masana, Ham Hum gibiler başlı başına oyun olmayıp oyun sürelerini uzatmak için Karagöz-Hacıvat muhaveresine ilave edilen ara muhavereleridir. Esasen yukarıda isimlerini zikrettiğim meşhur Karagöz oynatanların en ziyade sevdikleri ve önem verdikleri piyesler üzerinde durdukları meşhudum olmuştur. Bu arada Katip Salih Bey tarafından oyunu uzatmak için muhavere ile piyes arasına kantolar konmuştur. Bu şekil Katip Salih Bey’in icadıdır. Tecelli Bey daha ziyade Ters Evlenme oyununu, Şeyh Fehmi Efendi Cazular’ı, Katip Salih Efendi Şairler’i, Sefer Mehmet Efendi Tahir ile Zühre’yi oynatırlardı. Benim de ara sıra arkadaşların isteği üzerine oynattığım piyeslerin başında Ters Evlenme, Kağıthane Safası, Yalova Safası ve Kanlı Nigar oyunları gelir.”
***
Evrensel bir içeriğe ve yapıya sahip olan gölge oyunu, ortaya çıktığı günden bu yana eğitim, kültür ve eğlence kaynağı olarak benimsenmiştir.
Gölge oyunu, bir perde arkasında ışığa karşı yapılan figürlerin yaratılmasıyla sahnelenen geleneksel bir sahne sanatıdır. Bu oyun, özellikle Asya ve Orta Doğu kültürlerinde köklü bir geçmişe sahiptir. Gölge oyununun kökenleri, tarih boyunca farklı kültürlerde evrimleşen ve benzersiz bir sanat formu haline gelen ilginç bir hikâyeye sahiptir.
Gölge oyununun Çin’den çıktığını ileri süren George Jacob; bu oyunun, önce Moğollar’a oradan da ‘kolkorçak’ adıyla Türklere mal olduğunu yazar.
***
Gölge oyunlarının uygulanış yöntemlerine baktığımızda, oyun içinde gölge kavramının yanında birçok etkenin yer aldığını görmekteyiz.
Gölge oyunu, içerisinde yeşerdiği toplumun sosyal ve kültürel çeşitliliğini yansıtan, insanların hayal dünyasını zenginleştiren bir etkiye sahiptir.
Gölge oyunu içerisinde oldukça önem teşkil eden Karagöz oyunu Türkiye’de ilk olarak Osmanlı döneminde ortaya çıkmıştı.
Seyirlik bir sanat olması sebebiyle sürekli güncel kalmayı başarmıştır, ancak günümüzdeki teknolojik ve sosyal medya gelişmeleri, Karagöz oyununun unutulmasına neden olmuştur.
***
Kıbrıs'ta ise gölge oyunu, Osmanlı döneminde adaya gelen Anadolu Türkleri ile birlikte yerleşmiş ve zamanla adaya özgü bir kimliğe bürünmüştür.
Geleneksel Karagöz oyunu olarak da bilinen bu sanat dalı, Kıbrıs Türk tiyatro geleneğinin temelini oluşturmuş ancak 20. yüzyılın başlarında Batı tiyatrosunun etkisiyle yavaş yavaş unutulmaya başlamıştır.
Her daim büyük bir özlem ve saygıyla andığım Mehmet Ertuğ’un büyük emekleriyle günümüze kadar ulaşan ve bayrağı İzel Seylani’nin devraldığı gölge oyunları, ülkemizde de sergilenerek, gelecek nesillere taşınmakta.







