“Kalk oradan… Aç gözlerini… Duy!..”
Cami ile kilise arasındaki o yol hep çok uzun geliyor, mezarlığa doğru…
Hep çok ağır…
Yine bir zamansız ölüm…
Yine çığlık çığlığa bir veda…
Yine otların en yeşil zamanı, gözlerimiz ıslak, kürekle eşelenen toprak killi…
Yine hüznün ortaklığında sıvazlıyoruz sırtlarımızı, çok daha yorgun, çok daha sızılı…
Kimi ailelere çok daha adaletsiz bu hayat…
Hani “kader” diyorlar…
Ya da “alın yazısı...”
İnsanlığın, acıların sarmalında sığındığı yer burası…
Son 10 senede aynı aileden üç kardeş toprağa düştü.
Münür henüz 50’sindeydi, Taner abim 60’ını göremedi ve Tamer Zeden tam da emekliliğini yaşamaya başlamıştı, yeni yeni…
Tam da özlediği hayata sarılmıştı…
***
Mezarlıkta dualara yaslanıyor, geride kalan üç kardeş… İnsan ölüm karşısında çaresiz çok fazla… Bu nasıl bir bilinmez böyle…
***
Traktörün sabanıyla uğraşırken altında kalmış, ya dikkatsizlik ya kendine güven çok fazla… Belki bilinçsizlik…
Bir gazeteci olarak yıllarca ne kadar çok traktör kazası ve ölüm gerçeğiyle yüzleştiğimi düşünüyorum. Köylerde, kırsalda özellikle… Traktör altında can veren çok insan var. O halde ciddi bir yapısal sorun var ortada… Eğitimden denetime, güvenlikten teçhizata sürece müdahale etmek, koşulları değiştirmek, insanları korumak gerekiyor.
Bunu yapamıyoruz işte…
***
Trafikte onca ölüm, ne kadar güvensiz, yozlaşmış, değersiz olduğumuzu gösteriyor.
Bu lanet düzen insan hayatını önemsemiyor.
Yarınsızlık içimizi kemiriyor.
Eğreti hayatlarımız…
Yıllardır milli masallarla avutuyorlar hepimizi, birer birer ölürken… Dünyadan uzaklaştıkça, medeni ülkelerin sahip olduğu standartları yitiriyoruz, köhnelik ve gericilik düşüyor payımıza... Kendi sömürgesini korumak için hepimizi öç yasalarıyla kilitledikleri bu yarım adada, puslu bir geleceğin ızdırabını hissediyoruz, iliklerimize kadar…
Kaliteli yaşamayı unutuyoruz.
Yaşlanmadan toprağa veriyoruz en yakınlarımızı…
***
İnsan gibi yaşamanın yüksek bir maaş ya da ikramiye, gösterişli bir araç ya da görkemli bir ev olduğu yanılgısıyla ıskalıyoruz hayatı…
Karanlıktayız ve gözlerimiz bu karanlığa alışıyor, gün geçtikçe…
Anne kızın can verdiği o yolu bir görünüz, o kavşağı, o eğimi, korkutucu… Dikkatsizlik, sürat, özensizlik olabilir ama bu belirsizlik, kaos, değersizlik girdabında, hangimizin aklı yerinde…
İyileştirmiyor, geliştirmiyor, eğitmiyor, yetkinleştirmiyor, bilinçlendirmiyor bu düzen…
Savruluyoruz kahırla, öfkeyle, yalnızlıkla…
Selalar okunuyor, ıssızlaştığımız şehirlerde…
Bildik isimler daha az, bildik acılar daha zor, bildik dertler hep yerli yerinde…
Yine omuzlarda taşıyoruz, bundan sonra fotoğraflarından seveceğimiz insanları…
Şairin sözleri gibi…
“Değişen bir şey yok hiç
ölüm hariç.
aynı gökyüzü aynı keder…”
Yeryüzünde yersizliğimiz…
Kalbimizde yurtsuzluğumuzla yitiyoruz…
Birer birer…
“Kalk oradan… Aç gözlerini… Duy!..”