“İskeletlerin karıştığı adli vakalar: Antropolojik yöntemlerle yeniden bütünleme...”
“Adıyaman depreminden sonra, danışmanım Prof. Ayla Sevim Erol, tezimi kitap haline getirmem gerektiğini söyledi. Doğal afetler gibi çoklu kayıpların yaşandığı durumlarda sadece kimliklendirme değil, karışık vakaların çözümünde iskelet bütünleme metotlarının nasıl kullanılacağına dair Türkçede yeterli kaynak olmadığını vurguladı. Bu kitap, farklı coğrafyalarda savaş, afet ve toplu mezar gibi olaylarda karşılaşılan zorluklara dair bilimsel yöntemleri ve çözüm yollarını ele alıyor. Hem alan uzmanlarına bir başvuru kaynağı, hem de öğrencilere yön gösterici olmayı hedefliyor...”
“Adli vakalarda kemiklerin karışması gibi oldukça karmaşık durumlarla karşılaşıyoruz. Bu tür durumlar sadece bilimsel değil, etik olarak da büyük bir sorumluluk yüklüyor. Kitapta, iskelet materyallerinin karıştığı olaylarda yeniden bütünleme sürecinin nasıl yürütüldüğünü, örnek vakalar üzerinden anlatmaya çalıştım. Ayrıca, kaybolanların ailelerine mümkün olduğunca bütünlüklü kalıntılar teslim etmenin ne denli önemli olduğunu da vurgulamak istedim. Bu, birçok aile için kapanışın ve yas sürecinin başlayabilmesi adına çok değerli bir adım...”
“Kıbrıs Kayıp Şahıslar Komitesi’nin uzun yıllara yayılan çalışmaları, alandaki en değerli deneyim birikimlerinden birini temsil etmektedir. Komite, yalnızca adli antropolojik yöntemlerin uygulanmasıyla değil; aynı zamanda her bir vakayı insani ve kültürel yönleriyle ele alan titiz yaklaşımıyla da öne çıkmaktadır. Bu ekip, oldukça yorucu ve yıpratıcı bir sürecin içinde, yıllar boyunca büyük bir hassasiyetle görev yapmıştır. Her bir vaka, yalnızca teknik bilgiyle çözülemeyecek kadar çok boyutlu; etik sorumlulukları ve insan onurunu gözeten bir bakış açısını da zorunlu kılmaktadır. Komite çalışanları, bilimsel yöntemleri derin bir empati ve duyarlılıkla harmanlayarak hem bilimsel hem de insani açıdan büyük bir sorumluluğu taşımaktadır...”
Kayıplar Komitesi Antropoloji Laboratuvarı’nda Adli Antropolog olarak çalışan Dr. Sinem Hoşsöz, adli vakalarda kemiklerin karışması hakkında kitap yayımladı: “İskeletlerin karıştığı adli vakalar: Antropolojik yöntemlerle yeniden bütünleme...” Ayla Sevim Erol’la birlikte kaleme aldığı bu kitap, kendi alanında bir kaynak oluşturabilecek ender çalışmalardan biri olarak görülüyor... “Suç bilimleri” alanında doktora yapmış olan Dr. Sinem Hoşsöz’ü bu değerli yayınından ötürü yürekten kutluyoruz... Kendisine sorular yönelttik ve o da bizi kırmayarak sorularımızı şöyle yanıtladı:
SUÇ BİLİMLERİ ALANINDA DOKTORA YAPTI...
SORU: Önce kendinizden bahseder misiniz? Çalışmalarınızdan?
DR. SİNEM HOŞSÖZ: Ben Dr. Sinem Hoşsöz, şu anda Kıbrıs’taki Kayıp Şahıslar Komitesi (CMP) Antropoloji Laboratuvarı’nda Adli Antropolog olarak görev yapıyorum. CMP’deki görevime 2005 yılında başladım ve 2008-2010 yılları arasında Antropoloji Laboratuvarı Başkan Yardımcılığı ve Koordinatör Yardımcılığı görevlerini yürüttüm.
Eğitimim ise Adli Bilimler alanında, özellikle de Kriminalistik alanında şekillendi. Ankara Üniversitesi Adli Bilimler Enstitüsü’nde Suç Bilimleri (Kriminalistik) alanında doktora yaptım ve aynı üniversitede Antropoloji alanında yüksek lisans eğitimimi tamamladım. Eğitimim sırasında, adli antropoloji üzerine kapsamlı eğitimler aldım. Bu alandaki bilgi ve deneyimlerimi artırabilmek için, Arjantin Adli Antropoloji Ekibi (EAAF), Amerikan Savunma Bakanlığı’na bağlı DPAA Adli Bilimler Akademisi ve Bosna-Hersek’teki Uluslararası Kayıp Kişiler Komisyonu’nun (ICMP) Adli Laboratuvarı gibi saygın kurumlarda eğitimler aldım.
Ayrıca, 2022 yılında Arjantin Adli Antropoloji Ekibi tarafından düzenlenen ve Latin Amerika Adli Antropoloji Derneği (ALAF) tarafından onaylanan sertifikasyon sınavını başarıyla geçerek, adli antropoloji ve arkeoloji alanında uluslararası alanda geçerli bir sertifika aldım. Bu sertifika, adayların eğitim, deneyim ve geçmiş performanslarına dayalı olarak yapılan teorik ve pratik bir sınavın ardından verilmektedir.
“HER BİR KEMİK PARÇASI, BİR BİREYE AİTTİR...”
SORU: Bu kitabı yazma süreci nasıl oluştu?
DR. SİNEM HOŞSÖZ: Kayıp Şahıslar Komitesi’nde adli antropolog olarak görev yaptığım uzun yıllar boyunca, sadece bilimsel beceriler değil; aynı zamanda derin bir insani farkındalık da kazandım. Her bir vaka, sadece bir bilimsel çözümleme değil, aynı zamanda bir ailenin yıllardır süren bekleyişine, bir toplumun geçmişle kurmaya çalıştığı bağa dokunmaktı. Zamanla, bu deneyimlerin yalnızca kişisel belleğimde kalmasının yeterli olmadığını fark ettim; bu birikimin paylaşılması, aktarılması ve belgelenmesi gerektiğine inandım.
Bu ihtiyacın doğal bir uzantısı olarak, doktora tezimi bu alanda edindiğim tecrübeler ışığında şekillendirdim. Tezimin çıkış noktasını, benzer vakalara yönelik dünyada gerçekleştirilen adli antropolojik çalışmaları inceleyip, bu yöntemleri kendi çalışmama uyarlama hedefim oluşturdu. Bu bağlamda, Ankara Üniversitesi Antropoloji Bölümü bünyesinde bulunan iskelet materyalleri üzerinde çalışarak, benzer olayların yaşandığı bölgelerde karşılaşılan adli vakalarla paralel bir perspektif geliştirmeye çalıştım.
Tezimde, uluslararası alanda uygulanmış adli antropolojik yöntemleri referans alarak, bu bilimsel yaklaşımları kendi çalışmama entegre etmeyi hedefledim. Bu süreçte, sadece yöntemlerin uygulanabilirliğini değil, aynı zamanda etik boyutlarını da göz önünde bulundurdum.
Her bir kemik parçası bir bireye aittir ve doğru şekilde tanımlanması, hem bilimsel hem de etik sorumluluk açısından önemlidir. Kalıntıların mümkün olduğunca bütün olarak ailelere teslim edilmesi, sadece kimliklendirme sürecini tamamlamakla kalmaz; aynı zamanda yıllar süren belirsizlik sonrasında, yakınlarına anlamlı bir kapanış süreci sunar. Bu tür bir bütünlük, hem çalışmanın güvenilirliğini artırır hem de geride kalanlar için önemli bir psikolojik eşiğin aşılmasına katkı sağlar.
BİR BAŞVURU KAYNAĞI, ÖĞRENCİLERE YOL GÖSTERİCİ BİR KİTAP...
SORU: Kitabı yazmaya nasıl karar verdiniz?
DR. SİNEM HOŞSÖZ: Adıyaman depreminden sonra, danışmanım Prof. Ayla Sevim Erol, tezimi kitap haline getirmem gerektiğini söyledi. Doğal afetler gibi çoklu kayıpların yaşandığı durumlarda sadece kimliklendirme değil, karışık vakaların çözümünde iskelet bütünleme metotlarının nasıl kullanılacağına dair Türkçede yeterli kaynak olmadığını vurguladı. Bu kitap, farklı coğrafyalarda savaş, afet ve toplu mezar gibi olaylarda karşılaşılan zorluklara dair bilimsel yöntemleri ve çözüm yollarını ele alıyor. Hem alan uzmanlarına bir başvuru kaynağı, hem de öğrencilere yön gösterici olmayı hedefliyor.
YAS SÜRECİ İÇİN ÇOK DEĞERLİ BİR ADIM...
SORU: Bu kitapta neyi özellikle vurgulamak istediniz?
DR. SİNEM HOŞSÖZ: Adli vakalarda kemiklerin karışması gibi oldukça karmaşık durumlarla karşılaşıyoruz. Bu tür durumlar sadece bilimsel değil, etik olarak da büyük bir sorumluluk yüklüyor. Kitapta, iskelet materyallerinin karıştığı olaylarda yeniden bütünleme sürecinin nasıl yürütüldüğünü, örnek vakalar üzerinden anlatmaya çalıştım. Ayrıca, kaybolanların ailelerine mümkün olduğunca bütünlüklü kalıntılar teslim etmenin ne denli önemli olduğunu da vurgulamak istedim. Bu, birçok aile için kapanışın ve yas sürecinin başlayabilmesi adına çok değerli bir adım.
“HER VAKA, KAYBOLMUŞ BİR YAŞAMIN İZİNİ SÜRME ÇABASIDIR...”
SORU: Yaptığınız iş sizi nasıl etkiledi?
DR. SİNEM HOŞSÖZ: Bu alanda çalışmak, insanı hem mesleki hem de insani anlamda dönüştürüyor. Her vaka, sadece bir kimliklendirme süreci değil, aynı zamanda kaybolmuş bir yaşamın izini sürme çabasıdır. Zamanla şunu fark ediyorsunuz: elinizde tuttuğunuz bir kemik parçası, bir ailenin yıllarca cevabını aradığı bir soruya dönüşebiliyor. Bu farkındalık, yaptığınız işe karşı sorumluluğunuzu daha da derinleştiriyor.
Kayıp Şahıslar Komitesindeki çalışmalarım boyunca, sadece teknik bilgiyle değil, sabırla, empatiyle ve büyük bir dikkatle hareket etmem gerektiğini öğrendim. Bu süreç beni daha dikkatli, daha duyarlı ve daha çok dinleyen biri yaptı. Her yeni vaka, daha önce öğrendiklerinizi sorgulatan, sizi yeniden düşünmeye sevk eden bir süreç aslında.
Aynı zamanda bu çalışmalar, ölüm üzerinden hayatı yeniden okuma biçimi de sunuyor. Sessiz kalmış hikâyeleri dinlemeyi, görünmeyeni fark etmeyi öğretiyor. Beni hem bir araştırmacı hem de bir insan olarak dönüştüren, şekillendiren çok katmanlı bir deneyim oldu.
ENDER ÇALIŞMALARDAN BİRİ...
SORU: Bu alanda Kıbrıs’ta yayımlanmış çok az eser var. Bu kitabı nasıl değerlendireceksiniz?
DR. SİNEM HOŞSÖZ: Kıbrıs ve Türkiye’de, toplu mezarlar, kayıplar ve doğal afetler sonrası yapılan antropolojik çalışmalar üzerine yayımlanmış çok az eser bulunmaktadır. Var olan çalışmaların çoğu ya genel tarihi ya da siyasi süreci ele alırken, adli antropolojiyi derinlemesine işleyen, vaka temelli bir teknik kitap neredeyse yok. Bu eser, bilimsel boşluğu doğrudan hedef alarak literatürde önemli bir yer edinir.
bu kitap:
• ders materyali olarak kullanılabilir,
• tez çalışmalarına altyapı sunar,
• saha araştırmalarında rehber olur.
Kitap, yöntemleri öğretir; ama kemiklerle birebir çalışmak, travmaya uğramış kalıntıları tanımak, karışmış iskeletleri ayırmak, bunları sistematik olarak yeniden bütünlemek... Bunlar, sahada edinilen el ve göz alışkanlığı ve deneyim gerektirir.
Tıpkı cerrahların anatomi kitaplarını ezberlemesiyle iyi cerrah olmaması gibi; adli antropologlar da laboratuvar, kazı sahası, otopsi odası gibi alanlarda aktif olarak deneyim kazanmalı.
Her vaka benzersizdir. Aynı metodoloji, farklı koşullarda farklı sonuçlar doğurabilir. Örneğin:
• Kıbrıs’ta toprak yapısı ve iklim nedeniyle kemiklerin korunma durumu farklıdır,
• Bosna’da savaş sonrası bulunan toplu mezarlarda parçalanma oranı daha yüksektir,
Bu nedenle, sadece metodu bilmek yetmez; her bir olayın bağlamını doğru bir şekilde anlamak da kritik öneme sahiptir. Teorik bilgi bu noktada yeterli olmaz; deneyim kazanan bir uzman, ancak sürecin tüm inceliklerini fark edebilir ve doğru bir çözüm önerisi sunabilir.
KAYIPLAR KOMİTESİ’NDE ÇALIŞMANIN GETİRDİĞİ DENEYİMLER...
SORU: Kıbrıs Kayıp Şahıslar Komitesi’nde uzun yıllar görev yaptınız. Bu süreç size neler kattı?
DR. SİNEM HOŞSÖZ: Bu bağlamda, Kıbrıs Kayıp Şahıslar Komitesi’nin uzun yıllara yayılan çalışmaları, alandaki en değerli deneyim birikimlerinden birini temsil etmektedir. Komite, yalnızca adli antropolojik yöntemlerin uygulanmasıyla değil; aynı zamanda her bir vakayı insani ve kültürel yönleriyle ele alan titiz yaklaşımıyla da öne çıkmaktadır. Bu ekip, oldukça yorucu ve yıpratıcı bir sürecin içinde, yıllar boyunca büyük bir hassasiyetle görev yapmıştır. Her bir vaka, yalnızca teknik bilgiyle çözülemeyecek kadar çok boyutlu; etik sorumlulukları ve insan onurunu gözeten bir bakış açısını da zorunlu kılmaktadır. Komite çalışanları, bilimsel yöntemleri derin bir empati ve duyarlılıkla harmanlayarak hem bilimsel hem de insani açıdan büyük bir sorumluluğu taşımaktadır.
Bu komitede 20 yıl boyunca görev yapmış olmak, benim için hem kişisel hem de mesleki anlamda büyük bir gurur kaynağıdır. Kaybolan bireylerin kimliklendirilmesine katkıda bulunmak ve geride kalan ailelerin acısını bir nebze olsun hafifletmeye yönelik çabaların parçası olmak, bu süreçte kazandığım deneyimlerin ne kadar kıymetli olduğunu her geçen gün daha da derinlemesine hissettiriyor.