İlaç Krizi Değil, Yönetim Krizi
Ülkemizde ilaca ulaşmak her geçen gün daha fazla şansa bırakılıyor. Raflar boşaldıkça yalnızca şanslı olanlar tedavi olabiliyor, geri kalanlara ise “bekleyin” ya da “şansına küs” deniyor.
Bir ülkenin sağlık sistemi yurttaşına bunları reva görüyor.
***
Eczacılar Birliği’nin eski başkanı Umut Öksüz’ün sözleri ise bu tablonun aslında yeni olmadığını yüzümüze çarpıyor:
“İlaç krizi global, körlük yerel!”
Öksüz açıklamasında hatırlatıyor: Nisan ayında eczacılar tarafından yapılan uyarılar, “politika yapıyorsunuz” denilerek bir kenara itildi.
Şimdi ise “politika yapıyorsunuz” diyen aynı makamlar çıkıp “ilaç krizi var” diyor.
***
Peki değişen ne?
Uyarıyı yapanlar değil…
Gerçeği saklamayı tercih edenler!
***
Bugün en kritik ilaçlar, özellikle yeşil reçeteye tabi olanlar, uzun zamandır yok. Hastalar çaresiz, eczaneler ise adeta günah keçisi… Oysa çözüm başka yerde değil, Sağlık Bakanlığı’nda...
İşin özeti; siyasi irade yoksa, ilaç da, çözüm de yok. Bu kadar net.
***
Geçen hafta yaşanan bir olay, sağlık yönetimimizin halini özetlemeye yetiyor:
Bir hastaya 18 aylık kronik ilaç verilmiş.
Ne hasta sağlığı düşünülmüş, ne de planlama…
***
Dün de programımda Dicle Tekiner konuğumdu. İlaç Takip Sistemi’nin eksikliğinden bahsetti ve
“Her şey hazırdı. Ecza depoları da organize edildi, yazılımlar da büyük uğraşlar sonucunda tamamlandı. Ama sonuç alınamadı. Hâlâ bir İlaç Takip Sistemi yok” dedi.
***
Denetim olmayınca, bavullarla bu ülkeye ilaç sokulmak isteniyor, kaçak ilaçlar gümükte yakalanıyor, eczacı olmayan kişiler ilaç tedariki yapıyor...
Yani sistem çöktükçe, kuralsızlık yükseliyor...
***
Ülkemizde ilaç sanayinin gelişmesi gerektiğini söylüyor Tekiner ve ilaç ve eczacılıkla ilgili tüm yasaların güncellenmesi gerektiğini.
***
Yapılacaklar belli... Yeter ki niyet olsun, gaile çekilsin...







