1. YAZARLAR

  2. Konuk Yazar

  3. İki Toplumlu Gençlik Teknik Komitesi Üzerine Düşünceler
Konuk Yazar

Konuk Yazar

YENİDÜZEN

İki Toplumlu Gençlik Teknik Komitesi Üzerine Düşünceler

A+A-

Doruk Günalp

16 Nisan 2025 tarihi Kıbrıs Sorunu’nun müspet çözümü veya menfi çözümsüzlüğüne vereceği katkı ölçümünde tarih kitaplarında sadece dipnotlarda karşımıza çıkacak silik bir referansın hayata geçirilmesi için son adımlardan birinin atıldığı gündü. Bu referansın adı ise İki Toplumlu Gençlik Komitesinin oluşturulmasıdır. Ancak bu bize hikâyenin sadece bir tarafını söylemektedir. Gelinen noktada değerlendirmeyi bu komitenin Kıbrıs Sorunu’nun çözümüne ilişkin olası etkisine nispetle değil (ki bu ancak başka bir yazının konusu olabilir), gençliğin kendi ahval ve şeraitine göre değerlendirmek gerekmektedir.

17-18 Mart tarihlerinde Cenevre’de mutabakata varılan noktalardan biri olan İki Toplumlu Gençlik Teknik Komitesinin hayata geçirilmesi hususu ile 1974 yılından beri aralarında demirden bir perde ile aynı ada içerisinde ancak karşısındaki hiç yokmuşçasına yaşayan iki toplum gençliğinin resmî kanallar vasıtasıyla ortak nokta ve sorunların tespiti, bu sorunlara gençler olarak çözüm bulma olasılığı, üretilen çözümler vasıtasıyla hâlihazırdaki statükoya rağmen bu sorunların yetkililerce çözülmesi için baskı unsurunun yaratılması konusunda iki toplum gençliğinin ve tabii azınlıkların sorumluluk alabilmesine ve üretmesine olanak sağlayabilecek bir bir platform olma potansiyelini taşımaktaydı.

Burada -di’li geçmiş zamanın kullanılmasının sebebi de herhangi bir kurum, kuruluş ve platformun verebileceği verim, katkı ve elde edebileceği başarılarının tavanının ancak o yapıyı oluşturan bireylerin ehliyet, tecrübe ve yetileri oranında olabilmesidir. Gelinen nokta ve yapılan üye atamalarına ilişkin olarak, ortaya çıkan tablo bizlere maalesef -di’li geçmiş zamanın kullanmayı zorunlu kılmaktadır. Bugün itibariyle durum en iyi ihtimal ile ehvenişer olarak değerlendirilebilir.

Gençlik bileşenlerinin gerek kurumsallaşıp tüzel kişiliğe kavuşan dernek ve inisiyatif temsilcileri, gerekse münferit üyeleri gençliğe hak edilen önemin verilmesi, karar mekanizmalarında yer almaları ve güven arttırıcı adımlarda gençliğin bizzat kendisinin tesiri olması için uzun yıllardır bu tip bir teknik komitenin kurulması için çalışmalar yapılmaktaydı. Bu tip bir komitenin kurulmasının potansiyelini görüp bunun için kafa yoran ve anlamlı katkı sunabilecek insanlar. Günün sonunda üzüntüyle belirtmek isterim ki bu şartları karşılayan bireylerin sadece birkaç tanesi kesinleşen komite nezdinde üye olmuşturlar. O birkaç kişiyi tanıdığım için memnuniyet duymaktayım.

Teoride bu oluşuma ilişkin umut içeren düşüncelerimizi şekillendiren unsurlar ise kurulacak bir komitenin Yeşil Hat’ın iki tarafında uzun yıllar boyunca birbirlerinden bihaber ve birbirlerine ilişkin fikirleri uzun yıllardır süregelen devlet eli ile şekillendirilmiş söylem ve tezlerle şekillenmiş kuşakların en sonunda bu şartlanma ve zincirlerinden kırma fırsatı olarak değerlendirmemizdi. Kapıların açıldığı tarihten bugüne genç kitlelerin birbirleri ile topluluk hâlinde olarak tanışması, kaynaşması ve fikir teatilerinde bulunabilme fırsatları iki temel başlık altında tanımlanabilir. Bunlardan birincisi, örneğin Kıbrıslı Rum–Kıbrıslı Türk iletişim diyalektiğinin sadece öğrencilik hayatı esnasında hasbelkader aynı okulda/sınıfta olma vesilesiyle veyahut gerek Kıbrıslı Rum tarafı gerekse üçüncü ülkelerde çalışan akranlarım için çalışma arkadaşlarının diğer toplumdan kişiler içermesi gibi bireysel bir boyut ve düzlemde gerçekleşmesi olarak betimlenebilir. İkinci başlık ise sivil toplum önderliğinde hayata geçen oluşum ve inisiyatiflerin iki toplum gençliğine ulaşabilme ve onları bir araya getirebilme kapasiteleri ölçeğinde gerçekleşen girişimleri içermektedir.

Yukarıda değinilen potansiyelin gerçekleşebilmesi adına ise olmazsa olmaz koşul ise oluşturulacak yapıda yer verilecek kişilerin karşıdaki toplumu bilen, donanımlı ve en önemlisi parti temelli siyasete olan inancı her geçen gün azalmakta olan Kıbrıs Türk gençliğinin mümkün mertebe tüm renk, farklılık ve çeşitliliğini içeren ve Kıbrıs Türk gençliğinin tüm bileşenlerini temsil edildiğini şüpheden ari bir şekilde ortaya koyacak kişiler olmasıydı. Ancak geçen haftanın ortaya çıkardığı ise atamalar nezdinde izlenen sürecin bu yukarıdakilerini mümkün kılacak şeffaflıktan uzak olması bir yana, seçimi yapanların çok dar bir siyasi mahalleye sıkışmış seçim önceliklerin tüm objektif kriterlere ağır bastığı olmuştur.

Bu bağlamda çarpıcı olan ise şudur; Cumhurbaşkanlığı uhdesindeki atamaların “Kıbrıs Türk gençliğinin aydınlık yüzünü” ön plana çıkartmak istediği öngörülebilmektedir. Ancak burada aydınlık yüzler belirlenirken sadece birkaç kişinin çehresindeki aydınlanmayı deneyim, donanım ve liyakat sağlamıştır. Yapılan atamaların ortaya koyduğu gerçek ise yetkililer nezdinde aranan “aydın”lık kriterinin bireysel donanım ve beceriden ziyade kişilerin yüzlerini “güneşe” dönmüş olmalarıdır. Yönetim İki Toplumlu Gençlik Teknik Komitesi nezdinde ileri sürmek istediği kişilerin ezici çoğunluğunu spesifik dar bir düşünsel mahalleden seçmeyi uygun görmüş, bu bağlamda bu mühendislik vasıtasıyla da dışa dönük gençlik temsiliyetini kayıtsız şartsız kendi taban ve tahayyülüne riayet eden temsilcilerden oluşturmaya öncelik tanıyarak dizayn etmiştir, hem de çok bariz bir şekilde. Mevcut irade, gençliğin teknik komite nezdinde ileri sürmek isteyeceği tüm fikir ve çözümlerinin kırmızı çizgilerini önceden belirleme gayesi içerisinde gençliğin karşılaşmakta olduğu gerçek ve siyaset üstü problemlerinin çözümüne olanak sağlamanın önüne geçmiş, siyasi olan teknik olması gerekene tahakküm etmiştir.

Sonuç olarak gençliğe fırsat sunabilecek bir platforma ilişkin yapı daha doğum aşamasında bilinçli olarak politize edilmiş, kredibilitesi ve potansiyeli baltalanmıştır. Gençlik Komitesi gibi boş bir tuvali paletteki birçok rengi kullanmaktansa tek bir rengin birkaç tonu ile boyayanlar kendilerini ellerinde tuttukları fırçayı demokratik sürecin bir parçası olarak başka bir ressama devretme konumunda bulacaklardır. Kıbrıs Türk gençliğinin ışık tayfı böylelikle belki de daha iyi yansıtılacaktır.

Bu tip konularda ampirik bir bakış açısı ile birin sıfırdan büyük olduğu gerçeği her ne kadar kendi içinde olumlu bir gelişme olsa da yaşananlar sadece ülkemizde uzun yıllardır süregelen ve mevcut idarenin artık kemikleşen kayırmacılık reflekslerinin gençliğe doğal bir yansıması olarak nitelendirilebilir. Bu sorunlar sadece “Gençlik Teknik Komitesi” veyahut gençliğe özgü bir problem değil, ülkede egemen olan kalıplaşmış tutumun (gerek bireysel gerekse devlet idaresi düzlemlerindeki) yansıması ve izdüşümüdür.

Liyakate gölge düşürülmesinin devam etmesinin en bariz sonucu ise kimilerinin varlığını reddettiği beyin göçü gerçeğinin katlanarak devam etmesi olacaktır. Gençliğin “aydınlık yüzünü” arayanlar bu cevabı pasaport ile bulmaya devam etmekte bir beis olmadığını her geçen gün ortaya koymaya devam etmektedir. Çeşitli alanlarda donanım, tecrübe ve tahsil sahibi gençlerin bu yetilerini sergilemek ve kök salmak için ihtiyaç duydukları verimli toprakları vatanları olan Kıbrıs’ta değil üçüncü ülkelerde  bulmaya devam ediyorsa, bazılarının şapkalarını önlerine koyup düşünmeleri gerekmektedir. Sistemin rutininde işlediği ve donanımlı gençlere ümit vermek yerine salladığı bayrağın rengine göre devlet tarafından onore edildiği bu düzlem, işin sonunda hizmet ettiği tek şeyi gençlerin bu sistemden umudunu kesmesi olarak devam ettirecektir.

Bu yazı toplam 1674 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar