1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. ‘Harese’
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

‘Harese’

A+A-

Daha önce yazmıştım gibi kaldı aklımda;

‘Harese’yi tarif etmiştim; Çölde develerin yediği bir diken varmış… Develer bu dikeni yerken ağızlarının içi kanar, o tuzlu kanla karışan dikenin tadı develere daha güzel gelirmiş. Yedikçe de yerlermiş.

Yine Livaneli’nin bir kitabından mıydı yoksa başka bir yerden mi bilmiyorum ama çok dikkatimi çekmişti ‘Harese’ tarifi…

Livaneli kitabında bu durumu Ortadoğu’nun âdetine benzetiyor. “Tarih boyunca birbirini öldürür ama aslında kendini öldürdüğünü anlamaz. Kendi kanının tadından sarhoş olur” diye anlatır.

Dediğim gibi Zülfü Livaneli Ortadoğu’ya yoruyor bu durumu ama biz de genelde Ortadoğu ile anılmıyor muyuz!

Bizdeki gelişmeleri gördükçe bu ‘harese’ durumunu biz de seviyoruz gibi geldi bana…

Hep yazdığım gibi UBP’nin yaptıklarına/yapmadıklarına rağmen, devlet-parti bütünleşmesine rağmen, vizyonsuzluğuna rağmen, toplum için değil, bireyler için ve kendileri için var olmasına rağmen defalarca onu iktidara getiriyoruz ya; devenin sevdiği ve ağzını kanatan dikeni kanıyla birlikte daha da seven o deveden ne farkımız olduğunu merak ediyorum.

***

Baksanıza elektrik sorunu…

Şimdilerde yine hükümetin başına getirdiğimiz UBP, her gün elektrikleri kesmeye devam ediyor. Sabah-akşam… Akşamları açıklandığı gibi dönüşümlü keserlerken sabahları neden sürekli kesildiğini bilmiyoruz. Bilmem kaç yıl öncesini yaşıyoruz… Elektrik enerjisi gidip gelirken arızalanan, artık kullanılamaz duruma gelen elektrikli cihazlar da cabası… Bütün bunların nedeni; Yatırımsızlık, ilgisizlik, hesapsızlık, vizyonsuzluk. Ve çoklu tarifenin sona erdirilmesi… KIB-TEK’in bu duruma gelmesinde en büyük pay yine UBP’nin olmasına rağmen biz ağzımızı kanatmaya devam ediyoruz.

Neredeyse her gün gelen zamlar, artan market fiyatları… Artık arabamıza akaryakıt alamazken, evlerimizde elektrik kullanımını neredeyse sıfırlamaya başlamışken bakanlık paylaşımları kavgası yapanlar, şimdi de atamalarda başka müşavirler yaratmaya devam ediyorlar.

***

Marketteki kasada ödeme yaparken kasada çalışan, aldığım yumurtaları “elden satabilir miyim?” diye sordu. “Neden?” dedim. Biraz önce birkaç şey alan biri parası çıkışmayınca 23 TL’lik yumurtaları geri vermiş. Kasaya tekrar işlememek için elden satabilir miyim diye sormuş.

Belki de o yumurtalar eve gidince okula gidecek olan çocuklara kahvaltılık yapılacaktı… Belki de iki domatesle menemen yapılıp ekmek batırılacaktı ama alamadı, parası çıkışmadı.

***

Başka bir alışverişte “Ben de üç tane mum alayım” dedim. “Herkes mum alıyor artık” dedi yine kasada çalışan… Bir gün önce bir kasa mum getirmişler ama bitmiş, masadaki birkaç mum kalmış.

Biz dikeni kanımızla birlikte çiğneyip yutmakta devam ediyoruz…

***

Şimdi de belediyeler reformu yapılacakmış. 28 belediye 13 belediyeye inerken reformun içinde belediyelerin sırtındaki mali yükün nasıl azalacağıyla ilgili belirgin bir ifade yok. Belediyelerdeki çalışan sayısı, eski belediye binaları hizmet vermeye devam edecek. Öyleyse 13 belediyenin bünyesinde birleşecek belediyelerin bütçesi de aynı olması gerekecek. Yani harcamalar aynı olacak. Nereden gelecek rahatlatan para peki? Devlet katkısı birazcık artırılacakmış ama esas gelir yine halkın sırtına binecek gibi görünüyor. Belediye fatura tutarları da artırılacak.

Ha bir de bütün toplu sözleşmeler iptal edilecekmiş belediyelerde… Reform adı altında insan haklarına, demokrasiye, sendikal haklara, yasalara aykırılık.

Biz dikeni çiğnemeye devam edelim. Kanaya kanaya ağzımız, zevk almaya devam edelim.      

Bu yazı toplam 1590 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar