1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Hade be oyanı gayrı!
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Hade be oyanı gayrı!

A+A-

Sağlık mı para mı?

Asya bebek için paranız yoksa, tüm bebeklerimiz için para bulamıyorsanız, lütfen “eşit egemen devlet” martavalını geçin diyeceğim ama demiyorum!

-*-*-

Sağlık mı para mı?

Paranız batsın!

İki kuruş daha ucuz mazot alacaksınız diye, ne yasa tanıdınız, ne ihaleye çıktınız...

Kıbrıs gazetesinin dünkü manşeti bence “istifa sebebiniz” olmalıydı, ne ilginçtir, son derece pişkinsiniz!

-*-*-

Havada ciddi oranda zehir var!

Azot dioksit!

Zehir işte!

En basit anlatımıyla, diyor ki uzmanlar, “... kalp / dolaşım sistemi üzerindeki etkileri genelde kısa vadede ani kalp ölümlerine neden oluyor...”

Ve aynı uzmanlar ekliyor: “... Azot dioksite bağlı olarak gelişen solunum yolları hastalıkları uzun vadede ölüme yol açıyor...”

-*-*-

Peki siz ne yapıyorsunuz?

Hemen söyleyeyim...

Havaya en çok azot dioksit yayan Teknecik ve Kalecik santralleridir...

Ve en az onlar kadar tehlikeli olan dizel araçlar veya eski tüm araçlar...

-*-*-

“Bizi AB’ye bağlayıp, Türkiye’den koparacaklar” diye şarkılar okutulan Ersin Tatar ve saz ekibine mesela şu uyarı nasıl gelecektir?

Dikkatli okuyalım:

“... AB bizim belediyelere araç filolarını geliştirip halka daha iyi hizmet versinler diye destek sunuyor... Maddi destek... Yani para... Onlar ise İngiltere’de hurdaya çıkarılan 12 yaşında araç almak için ihaleye çıkıyor... İşte Ersin Tatar ve Ersan Saner’in, alt yönetimlerinin gerçeği budur... AB’yi bile kandırıyoruz... AB’yi yoldan çıkardık... AB, yeni araba alın, temiz araba alın diye para veriyor, biz ise hurda araçların şehirlerimizde zehir saçmasını bile önlemiyoruz... Bu mudur sizin egemen eşit devletiniz?”

-*-*-

Ucuz yakıt; ihalesiz, usulsüz, şaibeli ama hepsinden önemlisi “öldürüyor”...

Son olarak tankerle getirdiler, inşallah bavuriye düşmeyiz!

Ve yolları AB’nin hibe parasıyla hurda araçlara terk eden devlet!!!

Ve hiç utanmadan, çekinmeden “egemen eşit devlet”...

Hade be oyanı gayrı!

Lütfen çekinmeyin; istifa edin!

En azından susun biraz!

Saçmalamayı bırakın!

24 saat Anavatan yağcılığından bıkmıyor musunuz?

Bebekler ölüyor, insanlar zehirleniyor siz dangalaklık yapıyorsunuz!

Egemen eşit devletmiş!


1974 sonrası her alanda, her konuda başarısız olduk

1974 sonrası her alanda mutlak başarısız olduk!

Dün yazdım...

Ve gerçekten “övünmek gibi olacak” ama çok sayıda mesaj aldığım şu saptama, belki de 1974 sonrasının “tek başarısı”ydı...

Neydi bu başarı?

“Equal footing” denen olay!

Ne demiştik?

Kıbrıslı Türklerin ya da Kıbrıs Türk toplumunun, Kıbrıslı Rumlar ya da Kıbrıs Rum toplumu karşısında, müzakere süreci içerisinde elde ettiği en önemli başarı, “Equal footing” denen “şey”dir!

-*-*-

Nedir “equal footing?”

“Eşit zemin diyebiliriz”...

Eşit zemin, eşitlik temeli... 

Kısacası, Kıbrıs’ta iki büyük toplumun müzakere masasındaki eşitliği...

-*-*-

Ve Ersin Tatar’ın sözcülük görevini aldığı yeni siyaset, bu tek kazanımı da heba etmek üzeredir!

Ya New York’a gidip “eşit toplum lideri” olmayı reddedecek ve kimseyle görüşemeden geri gelecek!

Ya da “eşit toplum lideri” sıfatı ile BM Genel Sekreteri ile görüşecek!

-*-*-

“Egemen eşit devlet talebi”, özel durumlar nedeniyle en başta Türkiye’nin asla kabul edemeyeceği, aşırı çözüm düşmanlarının aptalca bir talebi olmaktan başka bir şey değildir!

-*-*-

Ve evet, bu taleple New York’a gidip, tek zaferimiz olan “equal footing”i de harcarsak, akabinde bizi toplayacak hiç bir şey kalmaz!

-*-*-

Gerçekten 1974 sonrası her alanda, her konuda başarısız olduk...

Mesela eğitimde...

1974’ün hemen sonrasına kadar gelen dönemde, okur yazar oranı bir yana, çok eğitimli ve kaliteli eğitimli bir toplumduk.

Şu anda müthiş kaliteli eğitim alan nesillerimiz elbette var ama “gelecekleri” bu ülke değil ne yazık ki!

-*-*-

Hafta sonu Lefke’deydim...

Londra’dan kızım geldi...

Perşembe günü son projesini gönderdi ve master eğitimi tamamlandı...

Gurur mu?

Büyük gurur!

Siyaset ve tarih; ardından antropoloji...

-*-*-

Lefke’nin tarihini konuştuk...

CMC ile çok ilgilendi...

Daha önce de defalarca oraları gezdik...

Dün yine oralardaydık...

-*-*-

CMC, İngiliz Sömürge Yönetimi’nin Kıbrıs’a en ciddi çevresel kazığıdır.

CMC, İngiliz – Amerikan malı bir sömürü düzeneğiydi...

Tüm çöpünü bırakıp, 1974’te gitti...

-*-*-

Ve 1974 sonrası bize kalan atıkları dahi yönetemedik!

Tek bir adet proje yaşama geçirilemedi!

Yıllardır bölge zehirleniyor!

-*-*-

Zehirlenmeyi, tozu, toprağı, siyanürlü suları geçtim; madencilik konusunu turizmin parçası yapmayı da düşünmedik; düşündüysek bile başaramadık!

Ve tarihimizin en iğrenç, en döküntü, en pis, en tehlikeli çevre felaketi öyle duruyor!

-*-*-

Aslında CMC atıkları; 1974 sonrası siyasi yapının da tam bir aynasıdır.

Dünya’nın üzerimize terk ettiği; Rumları daha az, bizi daha çok olumsuz etkileyen büyük bir çevre felaketi!

Ve çözüm üretemeyen beceriksiz yönetimlerimiz!

Atık!

Yani çöp!


img-4144.jpg

CMC atıkları; 1974 sonrası siyasi yapının da tam bir aynasıdır... Tıpkı Kıbrıs sorunu gibi, Amerika ve İngiltere’nin üzerimize terk ettiği; Rumları daha az, bizi daha çok olumsuz etkileyen büyük bir çevre felaketi!.. Ve çözüm üretemeyen beceriksiz yönetimlerimiz!

Bu yazı toplam 2065 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar