G20 ülkeleri ve KKTC'de enflasyon ile faiz oranları
Birinci paylaşımım ENFLASYON, ikinci paylaşımım olan FAİZ oranlarıyla ilgili paylaşımların bileşkesi olan yani FAİZ ile ENFLASYON oranlarının tek bir grafik ve tabloyla desteklenen paylaşımdır.
Görüldüğü üzere ne yazık ki aynı para birimini (TL) kullandığımız TC. ile 1. ve 2.'liği almış bulunmaktayız.
Kısaca belirtmek gerekirse yüksek faiz ve enflasyon bir ülke ekonomisinin sağlıklı büyümesi, gelir dağılımının dengeli olması, büyümenin ama hangi büyümenin sürdürülebilir bir büyümenin olabilmesi için önemlidir belirleyicidir.
KKTC öznelinde İNŞAAT SEKTÖRÜ gibi bir veya birkaç alan yerine birçok sektöre yayılabilmesi çevresel olumsuzlukların olmaması, doğanın harap edilmemesi sürdürülebilir olması önem arz etmektedir.
KKTC olarak kullandığımız para birimi nedeniyle ülkemize ne yazık ki mal ithal edermiş gibi ENFLASYON İTHAL EDİYORUZ.
Bu süreç doğru veya yanlış ki kişisel görüşüm yanlış olduğu ve bunun bedelinin hala ödenmeye devam edildiği ve ne yazık ki devam edeceğidir. Haliyle TL kullandığımız için bizde ödemeye devam edeceğiz, rekabet edebilirliğimiz kötüye gidecektir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin kamuoyunda NAS politikası olarak tanımlanan ''yüksek faiz enflasyonun nedenidir'' politikasıyla düşük faiz politikasıyla faizlerin olması gerekenden çok daha düşük tutularak, kur korumalı mevduat gibi akla ziyan ama günü kurtarma adına yapılan bir anlamda servet transferi gibi politikalarla desteklenmesinin sonucunda TL'nin değerinin olması gerekenden çok daha değerli tutulması sonucunda bugünlere geldik.
Gelinen noktada ciddi bedeller ödenerek kur korumalı mevduat ki günü kurtarma adına akla ziyan uygulamalar sona erdirilmesine rağmen artık faizlerin düşük olmasını isteyen kesimler ekonominin dinamikleriyle oynadıkları için artık faizleri bile düşüremiyorlar.
Çünkü toplumun resmi para birimine güveni kalmadı. Nasıl kalsın ki en ufak bir siyasi olumsuzlukta kimse neler olacağını öngöremiyor.
Merkez bankalarının ana görevleri ki TC. Merkez Bankasının görevleri de ana hatlarıyla aşağıdakilerdir:
***Fiyat İstikrarı Sağlamak: TCMB’nin birincil amacı budur. Enflasyonun ekonomik kararları bozmayacak düzeyde düşük tutulması hedeflenir. Bu doğrultuda TCMB, para politikasını ve araçlarını bağımsız olarak belirler.
***Finansal İstikrarı Desteklemek: TCMB, para ve döviz piyasalarında düzenleyici önlemler alarak finansal sistemin istikrarını korumaya çalışır.
***Para Politikası Uygulamak: Para arzını ve faiz oranlarını düzenleyerek ekonomik istikrarı destekler. Bu kapsamda açık piyasa işlemleri, zorunlu karşılıklar ve politika faizleri gibi araçlar kullanılır.
Peki biz KKTC olarak yukarıda TC. Merkez Bankasının görevleri olan
1-FİYAT İSTİKRARI SAĞLAMAK
2-FİNANSAL İSTİKRARI SAĞLAMAK
3-PARA POLİTİKASI UYGULAMAK
Noktasında neredeyiz? En ufak bir dahlimiz var mı? Kendi sorularıma kendim cevap vereyim.
NE YAZIK Kİ HİÇBİR YERİNDE YOKUZ.
Buna ilaveten ülke yönetiminde, kurumların yönetiminde liyakatin tabiri caizse ÇAPUT edildiği ülkemizde KURUMLAR ve KAMU MALİYEMİZ ÇÖKTÜ.
Devlet denilen yapı asli görevi olan DENETİM-DÜZENLEME görevlerini yapamaz duruma geldi. Ülkede neredeyse tüm şaibeli işler kamu kurumlarında, devletin paydaşı/tarafı olduğu sözleşmelerde/ihalelerde yaşanıyor.
Yargıya intikal eden konular ne yazık ki orada da herkesin konuştuğu nedenlerden dolayı veya kurumsal hantallık nedeniyle çözüme kavuşturulamıyor.
Reel sektörün finansman ihtiyaçları için önünü açmak için adımlar atması gereken devlet kamu maliyesinin sürekli borçlanmaları nedeniyle kredi faizlerinin düşmesini olumsuz anlamda etkiliyor.
SON SÖZ: 13 Kasım Perşembe günü meclis komitesinde bütçe görüşmeleri başlıyor akabinde komiteden sonra onaylanması için 2026 bütçesi meclis genel kuruluna sevk edilecek.
Ülkede hükümetin büyük ortağındaki parti içi muhalefet nedeniyle herkes BÜTÇE GEÇER Mİ? diye konuşuyor. Tabii ki bütçenin geçmemesinin gerek kamu maliyesinin 2026 için kullanabileceği ödenekler için belirleyici olacaktır.
BU DURUMUN SİYASİ SONUÇLARI ÇOK DAHA ÖNEMLİ OLACAKTIR.
Ancak vatandaş Erkan olarak açıkçası benim için bütçenin geçip geçmemesinin ülkemin içinde bulunduğu siyasi/ekonomik konjonktürde çokta önemi yoktur.
İnancım odur ki ülkede vatandaş olsun olmasın bulunan büyük bir çoğunluğunda derdi değildir.
SİZ ENFLASYONDAN, KULLANDIĞIMIZ PARANIN DEĞERİNDEN, SATIN ALMA GÜCÜNDEN BAHSEDİN NE YAPACAĞIZ? NE YAPACAKSINIZ?








