1. YAZARLAR

  2. Sami Özuslu

  3. Erdoğan’ın Kıbrıslı Türkler’e borcu
Sami Özuslu

Sami Özuslu

Erdoğan’ın Kıbrıslı Türkler’e borcu

A+A-

Herkes işini gücünü bıraktı, TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın adaya gelişine odaklandı. Siyasi partilerin gündeminde bir tek Erdoğan var. Sivil toplum Erdoğan’ı tartışıyor. Medyada Erdoğan’ın gelişiyle ilgili haber ve yorumlardan geçilmiyor.

Türkiye ile KKTC arasındaki ilişkilerin geldiği noktaya bakın: Bir ziyaret adeta toplumu ikiye böldü. Partiler kendi içlerinde birbirine düştü.

O kadar ki, sağlık sorunlarını gerekçe gösterip istifa eden Çalışma Bakanı bile Erdoğan’ın ziyareti arifesinde iyileşip gerisin geri görevine dönüverdi!

Belediyeler etrafı temizleyip boyama telaşında...

Kimi çevreler ise Erdoğan’ın gelişiyle ‘yeni bir hükümet olabilir mi’ hesapları yapıyor.

Varsa yoksa Erdoğan’ın ziyareti...

***

Ankara’daki bütün yöneticiler ve buradaki temsilcileri, bu manzara karşısında hoşnut mudurlar?

Hoşnut değillerse eğer, ‘Yanlış nerede’ diyerek şapkayı masaya koyup bir düşünmeleri gerekir.

Yok eğer hoşnutsalar, işimiz çok ama çok zor demektir.

Kıbrıslı Türkleri birbirine düşürmek, kendi içlerinde bütünleşmek yerine daha da polarize etmek ve bundan keyif almak Ankara’nın davranış biçimi olabilir mi?

Tarihsel, kültürel, siyasal, ekonomik ve daha başka binbir nedenden dolayı Türkiye ile Kıbrıslı Türkler arasında çok farklı, ‘nev-i şahsına mühasır’ bir ilişki biçimi olmalıdır.

Bu ilişki ‘sürekli azarlayan bir ağabey’ ile ‘hep azar yiyen bir ufak kardeş’ ilişkisi olmamalıdır.

Türkiye ile Kıbrıslı Türkler arasındaki ilişkide ‘yukarısı’ ile ‘aşağısı’ gibi bir hiyerarşi olmamalıdır.

Hele ‘besleyen’ ve ‘besleme’ gibi bir ilişki biçimi asla kabul edilemez.

***

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan siyasette çok uzun bir deneyim sahibidir. 2002 yılında AKP hükümete gelirken kendisi siyasi yasaklıydı. Genel Başkanlık ve Başbakanlık görevini emaneten Abdullah Gül üstlenmişti.

Erdoğan’ın ve AKP’nin siyaseten 20 yıla yaklaşan sürekli iktidarının en önemli köşe taşlarından biri Kıbrıslı Türkler’dir.

Kıbrıs’ta federal çözüm talebiyle sokağa dökülen çözüm güçleri, tarihte ilk kez ‘çözümsüzlük çözüm değildir’ siyasetini seslendiren AKP ve Erdoğan ile adeta kader birliği yapmışlardır.

AKP’li hükümetler Kıbrıs’taki yüzde 65’lik ‘evet’ oyu sayesinde AB’den ‘aday ülke’ statüsü alabilmiştir.

Erdoğan ve AKP, ‘derin devlet’ ya da ‘askeri vesayet’ ile mücadeleden galip çıkabilmişse eğer, bunda ‘Kıbrıs’ta barış engellenemez’ diyenlerin payı vardır.

Bu anlamda AKP ve Erdoğan Kıbrıslı Türk çözüm ve demokrasi güçlerine çok şey borçludur.

2010’ların başında KKTC’deki yaşam standardı ve özellikle kamudaki maaşlar konusunda dolduruşa getirilerek Başbakan İrsen Küçük’e maşını sorduğu ve Kıbrıslı Türklere ‘besleme’ dediği için de Erdoğan’ın bu topluma ayrıca bir ‘pardon’ borcu vardır.

Öte yandan Kıbrıslı Türklerin de Türkiye’yle ilişkide mutlaka ve çok sayıda hatası, yanlışı, eksiği vardır.

Ama bunların hepsi geçmişte kalmalıdır. Tamamına bir sünger çekmek ve yeni, temiz bir sayfa açmak gereklidir.

Saygıya, dostluğa, kardeşliğe dayalı bir ilişki söz konusuysa eğer, kimin ‘büyük’ kimin ‘küçük’ olduğu önemli değildir.

TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’a Kıbrıs’ı anlatanlar, rapor verenler gittikleri yolun çıkmaz sokak olduğunu görmelidirler.

Ah, keşke buradaki ‘evet efendimciler’ de böyle bir uyarı yapsalar!..

Nazım’ın dediğinden: Akrep gibisiniz be gardaş!..

Bu yazı toplam 2453 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar