1. YAZARLAR

  2. Kutlay Erk

  3. Erdoğan Daha Nasıl Söylesin?!..
Kutlay Erk

Kutlay Erk

SİYASET MEYDANI

Erdoğan Daha Nasıl Söylesin?!..

A+A-

Bu hafta içinde Türk Devletleri Teşkilatı (TDT) Gayri Resmi Zirve Toplantısı KKTC gibi gözlemci üye olan Macaristan’ın başşehri Budapeşte’de düzenlendi. KKTC davet edilmediği için katılmadı; bizim sağ siyaset unsurları moral bozukluğu ve hüsran odaklı eleştirilerde bulundu. Haklı değiller ama… TDT’ye gözlemci üye olmayı abartmanın, üye devletlerin KKTC’yi tanıyacağına dair söylemlerde bulunmanın vebalini yaşamaları zorlarına gitti…

Eğer 4 TDT’ üyesinin AB ile 12 milyar Euro bütçeli projelerde anlaşmasını KKTC’ye satmak diye yorumlar, öylesine açıklamalar yaparsanız, bu devletler KKTC’nin davet edilmesini engellemez de ne yapardı yani?! Bizim sağ siyasetin diplomatik dille bağdaşmayan pervasız açıklamalarını o dört TDT üye devleti doğrudan görmemişse, görmüş de takmamışsa, Kıbrıs Rum tarafının eli armut mu topluyordu?! Emin olunuz ki KKTC tarafından yapılan tüm yakışıksız ve amacı aşan açıklamaları o dört TDT üyesine ve dahi TDT’nin diğer üyelerine Kıbrıslı Rumlar ulaştırmışlar, kendi abartılı yorumlarını da ekleyerek o devletleri daha da öfkeye sokmuşturlar… Ki… Türkiye Dış İşleri Bakanı Fidan “Bu konuyu kendi içimizde dikkatli konuşalım artık” gibilerinden uyarıcı bir açıklama yapmak ihtiyacını hissetmiştir.

Türkiye Cumhurbaşkanı (CB) Erdoğan zirve sonrasında Türkiye bağlamında zirve toplantısı sonuçlarından mutlu ve umutlu açıklamalarda bulundu. CB Erdoğan Kıbrıs bağlamında ise, üye devlet temsilcilerinin üzerinde anlaştığı belgelerden birinde Türk dünyasının, Kıbrıs Türklerinin doğal eşit haklarının güvenceye alınmasında dayanışmayı ifade eden ve adadaki mevcut gerçekliklere dayalı çözüme ulaşılması ihtiyacını vurgulayan ifadeler olduğunu açıkladı… Bunlar çok önemli sözler… CB Erdoğan KKTC’nin tanınması ve/veya gelecek TDT zirvelerine KKTC’nin de davet edilmesi üzerine tek söz söylemedi; belli ki oralarda böyle bir gündem ve “KKTC tanınacak” diyenlere vereceği bir ‘Müjde’ de yok. Ama ilginç imalar var, özellikle Denktaş’tan miras 2-Devletli Çözüm Tezi ile övünenlerin dikkate alması gereken imalar var…

TDT üye devletleri adadaki mevcut gerçekliklere dayalı çözüme ulaşılmasına vurgu yapıyor… O devletler, adadaki mevcut gerçeklikleri AB ile 12 milyar Euro bütçeli destek programına imza atarken açıkladılar, BM kararlarına atıfta bulunarak da şüpheye yer bırakmayacak açıklıkta vurguladılar. Yani, Kıbrıs sorununa BM Ölçütlerinde çözüm… Ve yani Budapeşte Zirvesi açıklamasında Kıbrıs bağlamında bunu ifade ettiler ve CB Erdoğan da bunu olumlu bir tavır olarak yorumladı ve basınla paylaştı… 

Başka ne yazmışlar ortak açıklama belgesine?! CB Erdoğan’ın aktardığına göre, “Kıbrıs Türklerinin doğal eşit haklarının güvenceye alınmasında dayanışma” ifade edilmiş… Bu husus Kıbrıslı Türkler için çok önemli olumluluk taşıyor… BM Ölçütlerinde çözümü destekler gibi yapıp da hem Annan Planı referandumunda, hem de Crans-Montana Konferansı’nda BM girişimlerini iflas ettiren Kıbrıs Rum liderliğinin bir türlü kabullenmek istemediği bir BM Güvenlik Konseyi kaydıdır ki Kıbrıslı Türkler çözümlenmiş Kıbrıs’ın yönetiminde siyasi eşit ve etkin katılımcılığa sahip taraf olacaktır. BM Genel-Sekreteri (BMGS) de buna vurgu yapmaktadır. Kıbrıslı Rum lider bütün şirin tavırları ile BM Ölçütlerini desteklediğini söylüyor ama Crans-Montana Konferansı’nda bulunan BMGS, AB temsilcisi ve tüm diğer taraflar da yaşadı, gördü, biliyor ki Konferansı çökerten Rum lideri Anastasiadis’in yamacında Kıbrıslı Türklerin siyasi eşit ve etkin katılımcılığını ret ve inkâr eden şirret Hristodulidis vardı. Dolayısıyla, TDT üye devletleri Kıbrıslı Türklerin doğal eşit haklarını savunmaya ve bu hakların güvenceye alınmasına destek vermeye niyet belirtmesi Kıbrıslı Rum lider Hristodulidis’i işkillendirecektir. Ve Kıbrıs Türk siyasetinin yapması gereken de TDT üyesi dört devleti KKTC’yi satmakla itham edip eleştirmek değil, bu desteklerini uygulamaya koymaları ve hatta bu duruşlarını BMGS’ye doğrudan bildirmeleri için cesaretlendirmektir.
Dönelim CB Erdoğan’ın söylemindeki imalara… Kesinlikle 2-Devletli Çözüm iması yoktur; BM Ölçütleri’ni kastediyor ve Annan Planı’nda yaptığı gibi elini gene taşın altına sokmaya niyetli… Yeter ki BM’nin CB Erdoğan destekli üçüncü girişiminin Kıbrıs Rum liderliği tarafından gene “battal” edilmeyeceğine, edilirse de Kıbrıslı Türklere uluslararası meşruiyeti olan bir siyasi formatın uygulanacağına dair güvenceleri BMGS sağlasın, versin, teyit etsin…
İşin ilginç tarafı Hristodulidis de bunu görüyor, anlıyor ve biliyor ki çıkar yolu BM Ölçütlerinde çözüme büyük destek veren Kıbrıslı Türklerin Kıbrıslı Rumları onulmaz düşman görerek ortaklaşmaya dayalı BM Ölçütlerinde çözümden caydırmak için onların ekonomisini yıkmaya yönelik düşmanca projeler uyguluyor. Ve KKTC’nin bazı sağ siyaset erbabı da sazan balığı gibi Hrsitodulidis’in oltasına takılıp “Kapıları kapatalım, görüşmelere gitmeyelim, Rumlarla hiç temas etmeyelim” diye açıklamalarda bulunuyor. Halbuki, CB Erdoğan’ın söylediklerini iyi okusalar ve irdeleseler Kıbrıs sorununa çözümün BM Ölçütleri güzergahına girdiğini anlayabilecekler. Evet, KKTC CB seçimlerine kadar bu yönde bir fiili gelişme olası değil ama oraya varana kadar CB Erdoğan’ın söylemlerinin ılımlı ve imalı gideceğini da Hristodulidis gibi görebilmek gerek ki Hristodulidis’in yaratmaya çalıştığı ‘Rumlara düşman kesilen Kıbrıslı Türklerin BM Ölçütlerini reddetmesi” sonucu başarısız olsun.   

Durumun bu olduğunu CB Erdoğan’ın ‘tane tane anlatması’ mı gerekiyor yani; onun açıklamalarındaki olumlu imaları anlayabilecek kapasitede değil mi yani Kıbrıslı Türk sağ siyaset erbabı?!

Bu yazı toplam 1116 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar