1. YAZARLAR

  2. Salih Sarpten

  3. Eğitimin Hâli
Salih Sarpten

Salih Sarpten

Eğitimin Hâli

A+A-

Evelemeden gevelemeden söyleyeyim:

  1. Ciddi eğitim kayıpları yaşıyoruz. Elbette bütün dünya yaşıyor, ancak bizdeki kadar görmezden gelinen ve bu kayıpların nasıl giderileceğinin hiç düşünülmediği başka bir ülke var mı bilmem! Türkiye de dahil birçok ülke ulusal destek programları, eksikleri giderme planları, aileleri güçlendirme projeleri hazırladı.
     
  2. Özellikle ilköğretim kademesinde “okuyamama ve yazamama”, “temel matematik işlemlerini yapamama”, “verilen ödevleri gerektiği gibi tamamlayamama”, “öğrencinin özdisiplinini kaybetmesi” gibi hayati etkileri sıklıkla duyar olduk.
     
  3. Sınıftaki öğretimin aynısını uzaktan yaptık ve yüzü yüze eğitimmiş gibi davrandık. Uzun, plansız, kapsamı belli olmayan uygulamalarla öğrenci de öğretmen de aile de perişan oldu.
     
  4. Hiçbir şey düşünülmedi ama sınavlar olmazsa olmaz bir hâl aldı. Doğru dürüst öğrenim görmeyen öğrenciyi, yüz yüze ders almış gibi sınava girmek zorunda kaldı. Öğrenciler artık uzaktan eğitim, uzaktan sınav ya da uzaktan herhangi bir şeye değil katılmak, görmek veya duymak bile istemiyorlar.
     
  5. Uzaktan eğitim sürecindeki sıkıntılarla kendine nitelikli öğrenme ortamı inşa edemeyen öğrenciler geride kaldıkları endişesi ile ciddi bir psikolojik çatlama yaşıyorlar.
     
  6. Dezavantajlı öğrenciler ise tam bir öğrenilmiş çaresizlik içindeler. Dahası okuldan uzak kalan bu çocuklar, daha fazla ihmal ve istismara uğradı.
     
  7. Öğretmenin ekrandaki varlığı öğrenciler için çare olmadı. Öğrencilerin, ekranla ya da ekrandan kurdukları yeni ilişki biçimleri pedagojiden çok uzakta kaldı.
     
  8. Ödev takibi yapan, ödev yönergelerini ileten, ders saatlerini hatırlatmak ve ev ortamını okula göre düzenlemek zorunda kalan anne-baba, öğretmen ve çocuğu arasında ikilemler yaşadı. Bazı ailelerin çocuklarıyla olan ilişkileri yıprandı.
     
  9. Öğretmenin yaşadığı motivasyonsuzluk, kendini verimsiz hissetme ve tükenmişlik tavan yaptı…
     
  10. Ve en önemlisi; belli ki önümüzdeki öğretim yılında da benzer şeyler yaşanacak.

O halde yapılması gerekenleri bir kez daha hatırlatalım: Her şeyden önce son iki yıldır yaşanan kayıplar dikkate alınarak tüm paydaşların desteğini almış bir “destek programı” ivedilikle planlanmalı ve hayata geçirilmelidir. Bununla beraber;

  • Öğretim için teknolojinin getirdiği uygulamaları kullanmak artık lüks değil, temel ihtiyaç, hatta zorunluluk. Bundan sonra her öğrencinin eğitime ulaşmak için teknolojik olanaklarını da sağlamamız gerektiğini unutulmamalı.
     
  • Öğretim programlarının (müfredat) yeniden gözden geçirmeli, kritik davranış ve becerileri öne çıkaran bir kapsamla ihtiyaç duydukları yeni becerileri ve kazanımların dahil edilmeli.
     
  • Ölçme-değerlendirmenin nasıl olacak, herkes tarafından açık, anlaşılır ve net bir şekilde bilinir olmalı. Ancak bu da yetmek anlayışı değişmeli. Geleneksel uygulamalara daha az vurgu yapılmalı.
     
  • Öğretmen desteklenmeli. Bu destek, laf ola yapılan plansız uygulamalarla değil, gerçekten ihtiyaçlarını dönük, onları hem mesleki hem de psikolojik anlamda güçlenmelerini sağlayacak mekanizmalar kurulmalı.
     
  • Ve son söz; siyasi kaygılarla değil, eğitim bilimi ilkelerine göre karar alan bir eğitim yönetimi anlayışı, veriye dayalı eğitim politikaları hayata geçirebilecek bir yapılanma kurulmalı.

Çünkü eğitim sistemimizin hali yukarıda okuduğunuz gibidir. Ve ne yazık ki eğitimin bu hâli, hâl değildir.

 


Anlayana- Gülmece

İş Kazası ve Eğitim

Sayın şantiye şefim; İş kazası tutanağına planlama hatası diye yazmıştım. Bunu yeterli görmeyerek ayrıntılı anlatmamı istemişsiniz. Şu anda hastanede yatmama neden olan olaylar aynen aşağıda anlattığım gibi olmuştur:

Bildiğiniz gibi ben bir duvar ustasıyım. İnşaatın altıncı katındaki işimi bitirdiğim zaman biraz tuğla artmıştı. Yaklaşık 250 kg kadar olduğunu tahmin ettiğim bu tuğlaları aşağıya indirmek gerekiyordu. Aşağı indim, bir varil buldum, ona sağlam bir ip bağladım, altıncı kata çıktım. İpi bir çıkrıktan geçirip ucunu aşağıya saldım. Tekrar aşağıya indim ve ipi çekerek varili altıncı kata çıkardım. İpin ucunu sağlam bir yere bağlayıp tekrar yukarı çıktım. Bütün tuğlaları varile doldurdum. Aşağı indim, bağladığım ipin ucunu çözdüm. İpi çözmemle birlikte birden kendimi havalarda buldum. Nasıl bulmayayım? Ben yaklaşık 70 kiloyum. 250 kilogramlık varil süratle aşağıya düşerken beni yukarı çekti. Heyecan ve şaşkınlıktan ipi bırakmayı akıl edemedim. Yolun yarısında dolu varille çarpıştık. Sağ iki kaburgamın bu sırada kırıldığını sanıyorum. Tam yukarı çıkınca, iki parmağım iple beraber çıkrığa sıkıştı. Parmaklarım da bu sırada kırıldı. Bu esnada yere çarpan varilin dibi çıktı ve tuğlalar etrafa saçıldı. Varil hafifleyince, bu sefer ben aşağı inmeye varil yukarı çıkmaya başladı ve yolun yarısında yine varille çarpıştık. Sol bacağımın kaval kemiği de bu sırada kırıldı. Can havli ile ipi bırakmayı akıl ettim. Başımı yukarı kaldırdığımda bos varilin süratle üzerime geldiğini gördüm. Kafatasımın da böyle çatladığını sanıyorum. Bayılmışım, gözümü hastanede açtım. Cenabı Hak'tan tüm kullarını böyle görünmez kazalardan korumasını diler, hürmetle ellerinizden öperim.

Duvarcı ustanız

 


Okumuş muydunuz?

Dünya; kötülük yapanlar değil, seyirci kalıp hiçbir şey yapmayanlar yüzünden tehlikeli bir yerdir.

Albert Einstein

 

Bu yazı toplam 1665 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar