1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Düşmanlığı ve kini koruyanlara kulaklarımızı kapatalım. Eğer bize haksızlık yaptılarsa biz de haksızlık yapmayalım…” 1
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Düşmanlığı ve kini koruyanlara kulaklarımızı kapatalım. Eğer bize haksızlık yaptılarsa biz de haksızlık yapmayalım…” 1

A+A-

***  1974’te Kufez’de öldürülerek “kayıp” edilen baba-oğul Loizular’dan geride kalanlar geçtiğimiz günlerde Lakadamya’da toprağa verildi…  Cenaze törenine Kufezli Kıbrıslıtürkler de katıldı… Mihail Loizu’nun kızı Hriso Stilianu cenaze töreninde konuştu…

Yıllar önce trajik öykülerine bu sayfalarda yer verdiğimiz Kufez köyünde “kayıp” edilmiş baba-oğul Loizular’dan geride kalanlar, geçtiğimiz günlerde Lakadamya’da toprağa verildi. 28 Şubat 2016 Pazar günü toprağa verilen Loizular’ın cenaze törenine Kufezli Kıbrıslıtürkler de katlıdı. Mihail Loizu’nun kızı Hriso Stilianu, cenaze töreninde yaptığı konuşmayı Türkçe’ye de çevirttirerek, törene katılan Kıbrıslıtürkler’e verdi. Hriso Stilianu, dün bize bir mail atarak şöyle dedi:

“Sevgili Sevgül,
Babam ve kardeşimin kemiklerinin bulunmasında harcadığın çabalar için sana teşekkür ediyorum…
28 Şubat Pazar günkü cenaze törenine katılamayışına üzüldüm. Arkadaşım Mehmet, cenaze töreninde yaptığım konuşmayı istediğini bana söyledi.
Sana bu konuşmamı Türkçe ve Rumca olarak gönderiyorum…
Dostlukla,
Hriso Stilianu…”

1974’te Kufez’de öldürülerek “kayıp” edilen Mihail Loizu ile 16 yaşındaki oğlu Loizos Loizu’nun olası gömü yerleri hakkında yıllar önce bir şahitle birlikte Kufez dışındaki bir araziyi Kayıplar Komitesi’ne göstermiştik… Kayıplar Komitesi bu bölgede araştırmalarını ve kazılarını genişletmiş ve sonuçta bölge birkaç kez kazıldıktan sonra, onlardan geride kalanlara ulaşılmıştı. Kayıplar Komitesi’nin yaptığı DNA testleri sonucu kimliklendirilen kalıntılar, ailesine defnedilmek üzere iade edildi.

2008 yılında bir okurumuz, baba-oğul Loizular’ın EOKA-B’cilerin gerçekleştirdiği Muratağa-Atlılar-Sandallar katliamına “intikam” olarak öldürülmüş olduklarını anlatmış ve gömü yerlerinin de Kufez-Arıdamı (Artemi) yöresinde olduğunu işaret etmişti. Loizular’ın ayrıntılı öyküsünü bu sayfalarda 2008 yılında yayımlamıştık…
28 Şubat 2016 Pazar günü Mihalis Loizu ve oğlu Loizos Loizu için ailenin Lakadamya’da düzenlediği cenaze töreninde konuşan Hriso Stilianu, şöyle dedi:

“Sevgilim babam, Loizo,
Büyük bir gün bugün.  Büyük kutlama. 

Yine hep beraberiz, çünkü bugün kızı ve kızkardeşi olarak, hissettiğim gibi konuşacağım.  Acı, üzüntü, öfke, ama aynı zamanda hep beraber olduğumuz için, memnunum.  Daha önceki gibi, bütün aile.  Öyle de olsun. Annemiz, Nitsa, Marula. 

Bizi kötülük bulduktan sonra, ilk bizim damadımız Mihalis, senin yerini aldı.  Damadın Tomas da burada; ‘’Kalamaras’’ olarak onu anıyordun. 

Onu seviyordun çünkü çok iyi şarkı söyleyip dans ediyordu. Ama her zaman kızının göç edeceğinden endişe duyuyordun.

Baba, Stelios da burada.  Onu tanımıyordun. Fakir bir kişi ile evlendim ama değerli.  

Ben bugün onunla gurur duyacağından, eminim.  Burada senin torunların da var, Mihalis – senin adını taşıyor - ve eşiyle Elena ve iki sevimli küçük kızı, Avgi ve Stelia ile.  Sizin hakkınızda onlara konuşuyorum ve o kadar çok şey biliyorlar ki sizin için.

Nikolas da burada İlkokul çocuğuyken kayıp kişiler için şiirler yazıyordu ve okuyanların kalpleri kırılırdı.  Hem ciddiyeti hem de iyiliği ile Loizo’ya benzeyen Stelios da burada eşi Maria ile birlikte. 17 Temmuz 1974’te doğduğunu öğrendiğiniz büyük torun, Maria da burada.   Amerika’ da ünlü bir doktor. Ne yazık ki şu an burada olamadı, ama zihinsel olarak bizimle.

Sevdiklerimiz, birçok akraba, tanıdıklar, arkadaşlar ve diğer köylüler burada.  Ayrıca, senin sınıf arkadaşların hem Lefkonuk Ortaokulundan hem de Pagkiprio Ortaokulundan, sevgili Loizaki, burada.  Şimdi onlar büyüdüler, çoğu gri saçlı.

Sen, bebeğimiz, büyümedin.  Senin için zaman durdu ve sevgili meleğimiz, 15 yaşında melek kaldın.  Uzun yıllar sizi bekledik ağrı, acı, üzüntü ve öfke dolu.  Βir azap içinde yaşıyorduk.

Hayal kırıklığının travmasını hiç bir zaman aşamayacağım.  Her gün Filoksenia’ya yürüyerek gidiyordum ve pencerelerden dışarı sarkan esirlerle otobüsler geldiği zaman sizin aralarında olup olmadığını anlamaya çalışıyordum.  Ve her gün aynı hayal kırıklığı ile eve dönüyordum.

Kaç defa kapı çaldığı zaman açınca sizi göreceğimi sanıyordum.  Kaç kez mutfağın penceresinden bakarken sizin geleceğinizi sanıyordum.  Birçok kez sevgili Loizo üniformalı öğrenciler gördüm ve eğer onlardan biri olsaydın diye bakıyordum. 

Kaç kere sınıftayken ve sınıfımın penceresinden Beşparmak dağlarına bakarken, orada olduğunuzu ve sizi bulmak için çok uzaklardan bir sinyal olacağını düşündüm.  Kaç kere yemek yerken yemek boğazımızda duruyordu çünkü masada iki sandalye daha olması gerekiyordu.

... Kaç kez ... kaç gün ... kaç gece ... kaç yıl sizi bekliyorduk.

Ve annemiz bu durumun en trajik kişisi kalbinin içinde ağrı ve acı hissediyordu. Ama bizi düşünüyordu. Kalbini taş yaptı ve sakin görünmeye çalışıyordu. Bizim önümüzde hiç ağlamadı.

Geceleri yalnız ağlıyordu, çünkü aklından bir film gibi, size tutuklu olduğunuz yerine yemek getirdiği zaman sizi kucağından almaları ve sizi bulamaması geçiyordu. Mustafa’nın ayaklarına çöküp:  ‘’Onları nereye götürdünüz, bir şeyler yap!’’, diyordu.

Onu da köyden kovacakları için az bir şeyler toplarken sizin için de elbise aldı çünkü sizi bırakacaklarına inanıyordu.

Maratovuno, Vitsada ve Yipsu’da üç ay mahsur olarak kaldı. Bu deneyimleri anlatmak için kitap yazmak lazım.  Kızılhaç’ın yardımı ile yanımıza geldiği zaman, üçümüzü de korkunç bir psikolojik durumda buldu”.

 

DEVAM EDECEK

Bu yazı toplam 1680 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar