1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. CTP merkezli siyaset Ve 2010-2015...
Mert Özdağ

Mert Özdağ

CTP merkezli siyaset Ve 2010-2015...

A+A-

 

Toplumun en örgütlü siyasi yapısı CTP, birkaç gün içinde 2015 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde yarışacak adayını belirleyecek.
Siyasi açıdan bu haftanın en önemli gündemi bu…
Herkesin gözü kulağı CTP’de.
Hem sol, hem de sağ politika merkezleri geçtiğimiz haftadan kara propagandaya başladı bile...
CTP'nin adayı şu olursa şöyle olacak, bu olursa böyle…
Uzun süredir ülke gündemini meşgul eden ‘CTP adayı kim olacak’ sorusu nihayet yanıtını bulmaya yaklaşırken, Kıbrıs Türk siyaseti de yeniden ‘CTP merkezli’ bir gündeme ilerliyor.
Hem sağ, hem de sol kendini CTP üzerinden var etmeye çalışıyor.
Siyaset CTP üzerinden okunuyor, tavırlar, açıklamalar CTP üzerinden şekilleniyor.

***

Sağın en güçlü adayı Derviş Eroğlu…
Çok büyük ihtimalle seçime ‘sağın tek adayı’ olacak gidecek.
DP’nin de 'parçalı' desteğini alarak 2015’te yarışta olacak.
Eroğlu’nun müzakerecisi Kudret Özersay’ın adaylık sinyalinin gündem değiştirmeye yönelik olduğunu, gerçekçi olmadığını düşünüyorum.
Bu konuda ne olacak, göreceğiz...
Geriye iki aday kalıyor.
Biri TDP’nin desteğiyle seçime hazırlanan Mustafa Akıncı.
Diğeri ise CTP’nin Cumhurbaşkanı adayı…
Seçim yüksek ihtimalle 3 adaylı olacak.
İddiasız bağımsız adayları saymıyorum.
Hem seçim öncesinde, hem de seçim süresince siyasi atmosfer ‘CTP üzerinden’ okunacak.
Dikkatinizi çekiyorum; böyle giderse, CTP’yi yıpratmak, CTP-DP hükümetinin eksilerini ön plana çıkarmak, eski döneme ilişkin hatırlatmalar, seçimin ana tartışmalarını belirleyecek.
Peki neden bu tartışma CTP üzerinden yapılacak? Niyet nedir?
Nedeni çok basit.
Esas yapılması gereken seçim sürecini Eroğlu ve ekibinin müzakereleri duvara toslaması üzerinden sürdürmekken, manipülasyon uzmanları bu konudan dikkatleri çekmek için konuyu CTP’ye kaydırmayı deneyecek…
Hatta denemeye başladı bile…
Kıbrıs sorunundan manzara açık: 

• Eroğlu ve müzakere ekibi müzakerelerin çökmesine neden oldu, süreç tıkandı.
• “Talat’ın bıraktığı yerden devam edeceğim” diyen Eroğlu geçmiş döneme ilişkin yakınlaşmalardan uzaklaştı, hatta kimilerini reddetti.
• Bununla da kalmayan Eroğlu, ABD Başkan Yardımcısı Biden’in ziyaretinde gündeme gelen güven artırıcı önlemlere de burun kıvırdı, sürecin ilerlemesini engelledi.
• Göreve geldiğinden bu yana sadece iç politika ile anıldı, UBP ve DP içindeki entrikaları ile gündeme geldi.
• Dönemin UBP’li başbakanı İrsen Küçük ile girdiği siyasi düello ile hatırlandı.
UBP kurultayında açık açık taraf oldu, makamını kurultay yarışında kullandı, kullandırdı.

Evet 2010’dan bu güne Derviş Eroğlu dönemi özetle böyle geçti.

Saray’daki siyasi ekibinin kendilerini aklamak-saklamak için yapması gereken belliydi.
‘CTP merkezli bir gündem’ yaratmak ve bunu kaşıyarak toplumun dikkatini ‘esas’ meseleden uzak tutmaktı.
Evet, bunu yapıyorlar.

Açık açık…
Sağ merkezli manipülasyon uzmanları da, sol maskeli provokatörler de Eroğlu’nun planını uyguluyorlar.
Politik gündemi CTP üzerinden şekillendirerek kendi utançlarını, suçlarını gizlemeye çalışıyorlar.

***

Çözüm siyaseti güdenler açısından yapılması gereken bellidir.
Seçim sürecini bu eksenden çıkarmak gerekiyor!
2015’e giderken Kıbrıs sorununun geldiği aşama, Derviş Eroğlu ve ekibinin müzakereleri getirdiği nokta tartışmaya açılmalıdır.
Derviş Eroğlu’nun 2010’dan bu güne iç politikada uyguladığı siyasi tezgahlar, UBP ve DP içinde oynattığı atlar gündemde tutulmalıdır. 2010’da Kıbrıslı Türklerin oylarını alarak Saray’a çıkan ve Kıbrıs sorunu gibi önemli bir meselede toplumu temsil eden kişinin ‘siyasi karnesi’ detaylarıyla ele alınmalı ve seçim süreci öncesinde tartışmaya açılmalıdır. Eğer Eroğlu ve tayfasının oyununa düşmek istemiyorsak, CTP merkezli tartışma ortamına yardım etmek yerine tartışmaların odağına 2010-2015 dönemini çekmekten başka çaremiz yok.
Vaziyet bu…

--------------------------------------------------------------
FACEBOOK

“...Ahmet Davutoğlu.... Dünyayı medeniyetlere ayırıyor. Türkiye İslam medeniyetine ait. Türkiye ne yaparsa yapsın, İslam’ın içindedir. Avrupa Birliği’ne kesinlikle inanmıyor. Almazlar bizi diyor. Ve Davutoğlu’nun düşünceleri kendi camiasında sorgulanmıyor...” 
• [Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nden Yardımcı Doçent Behlül Özkan]

Bu yazı toplam 1857 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar