1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Çözümsüzlüğün Ekonomisi
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Çözümsüzlüğün Ekonomisi

A+A-

On yıl önce iki kişi bir restorana gittiğinizde ne kadar hesap ödüyordunuz?
Hatırlayan var mı?

Kuzu pirzolayı çoğu restoran menüden kaldırdı, şimdilerde.

Meşhur yemeğimiz şeftali kebap… İki kişi birer porsiyon yeseniz, yanında birer de kola… Bugün 2 bin lira ödersiniz.

Oysa 10 yıl önce bu fatura muhtemelen 200 lirayı bulmazdı.
Belki daha da az…

Kuzu etinin kilosu 22 liraydı o zaman.
Bugün 850 lira mı?

Güney’de bir kebapçıda 10 yıl önce iki kişi ödediğim hesap 20 euro idi.
Bugün 22 euro!

O zaman 1 euro da 3 TL’ydi…
Şimdi 49 TL.

***
Resmî verilere göre son 10 ayda hayat pahalılığı yüzde 32 arttı.

Özellikle eğitim ve sağlık gibi en yaşamsal alanlarda rakamlar daha fazla yükseliyor.
Bir de restoranlar tabii…

Ekonomist Mertkan Hamit’in verilerine göre, "Dolar dokuz ayda yüzde 16, euro yüzde 35 arttı…”

Yıllık enflasyon yine yüzde 50’yi aşabilir.

Bu sadece enflasyon değil, bir ekonomik model sorunu.” saptaması önemli.

“Bu model ekonomik olmaktan çok siyasi bir tercih. Çözümsüzlük devam ettikçe, ekonomi de çözümsüzlüğün rehin aldığı bir yapıya mahkûm kalıyor…”

Bir tarafta sıfıra yakın enflasyonla Avrupa Birliği normları içinde işleyen Kıbrıs Cumhuriyeti ekonomisi; diğer tarafta dövize endeksli, üretimsiz, ithalata mahkûm, Türk Lirası’nın oynaklığına bağlı bir yapı.

***
Bu döngüyü ancak Kıbrıs’ın hem ekonomik, hem siyasi olarak bütünleşmesi ve Avrupa Birliği standartlarında bir gelecek kırabilir.

Milli masallar karın doyurmadığı gibi gelecek de sunmuyor.

Maaş artışı odaklı refah, sadece bir grubun hayat kalitesini artırıyor.

Yıllardır içimizi kemiren, kimsenin çözüme cesaret edemediği bir zehir var tabii…

Kendini kamuda, belediyelerde ya da kamusal kurumlarda güvenceye alan bir grup, kayıt dışı ve etik dışı olarak piyasaya saldırıyor.

Kamusal kaynaklara yaslanan bu grubun yürüttüğü ikinci iş dalgası, doktorundan gardiyanına, belediye işçisinden emekçisine kadar tam bir “fırsat eşitsizliğine” dönüştü.

***
Yine de bu ekonomik modelin en temel sebebi çözümsüzlük.
“İki ayrı devlet” diye ambalajlanan hayal dünyası da çözümsüzlük değil mi?

Unutuyoruz sanki…
KKTC’nin kuruluşu 1983!
40 yıldır “ayrı ayrı” devletler var zaten...
Güya (!)

‘İki kurucu devlet’in federal ortaklığı başka bir durumdur; bugünkü statüko bambaşka!

Bu statüko adanın kuzeyinde çarpık bir ekonomik model yarattı.

Türk Lirası’na bağımlılık, üretimsizlik, ithalata mahkûmiyet, döviz baskısı altında ezilmek; liyakatsızlık devam ettikçe fiyat istikrarsızlığı da sürecek.

Fırsatçılıkla sömürü, kamusal kaynakların eşitsiz ve adaletsiz paylaşımı, toplumun hizmet hakkından çalınması "ah"la "vah"la hepimizi çürütecek.

***
"Böyle gitmez” mi diyorsunuz…
Lafla olmaz!
Siyaseti de, hayatı da, geleceği de yeniden örgütlemek gerek…

 

Bu yazı toplam 1244 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar