1. YAZARLAR

  2. Uzm. Nilsu Atıcı

  3. Çocuklarla cinsellik konuşmak
Uzm. Nilsu Atıcı

Uzm. Nilsu Atıcı

YENİDÜZEN PAZAR YAZILARI

Çocuklarla cinsellik konuşmak

A+A-

‘Çocuk bunlar, ne bilsin?’, ‘çok erken, duymasın öğrenmesin’, ‘bunlar ayıp şeyler, sonra kötü yola sapar’. Bu cümleler size tanıdık geldi mi? Eğer bir çocuksanız size söylendi, eğer bir yetişkinseniz siz söylediniz. Cinsellik, çocukluk ve aile üçgeni hala dikenli tellerle örtülü. Artık bu telleri kesmenin zamanı geldi. Çünkü çocuklarla cinselliği konuşmamak, onları korumak değil tam tersine, savunmasız bırakmak demektir.

Cinsellik eşittir cinsel ilişki değildir! Cinsellik kelimesi duyulduğunda akla hemen cinsel ilişki geliyor. Ancak bilimsel tanımı çok daha geniştir. Dünya Sağlık Örgütü’ne göre cinsellik; beden, kimlik, duygular, değerler, ilişkiler ve haz gibi birçok unsuru kapsayan yaşam boyu süren bir öğrenme sürecidir. Bu sürece henüz doğmadan önce gireriz.

Peki çocuk ne zaman ‘hazır’ olur? Cevap çok basit doğduğu andan itibaren. Ama bu, yeni doğan bir bebeğe cinsel ilişki anlatılmalı demek değildir tabii ki. Burada önemli olan yaşa uygun, basitten karmaşığa doğru giden bir bilgi akışı sağlamaktır. 2 yaşındaki çocuk bedeninin özel bölgelerinin adını öğrenmeli, 4 yaşındaki mahremiyetin ne olduğunu bilmeli, 6 yaşındaki çocuk ise iyi dokunuş – kötü dokunuş farkını anlayabilmelidir. Çünkü her yaşın bilgi ihtiyacı farklıdır. Bunu bir ‘aşı takvimi’ gibi düşünebiliriz. Doğru zamanda, doğru dozda, doğru bilgi verilmediğinde çocuk ya kendi yollarını bulur (ve genellikle yanlış kaynaklardan) ya da hiç öğrenemez. Bu da çocukları istismar, saldırı, beden kaygısı gibi pek çok riske açık hale getirir. ‘Cinsellikten bahsedersem merak edip yapar!’ bu, çok yaygın ama tamamen yanlış bir inanıştır. Araştırmalar gösteriyor ki, çocuklukta ve ergenlikte doğru bilgiye sahip olan bireyler riskli cinsel ilişkiden kaçınıyor, daha fazla korunma yöntemi biliyor, cinsel sınırlarına ve başkasının sınırlarına daha çok saygı duyuyor. Yani konuşmak, merakı körüklemez, bilinç kazandırır. Bedenin adını doğru söyleyin, ‘pipi’ değil penis ‘kutu’ değil vulva. Çocuklara bedenlerini öğretirken çoğu aile genital bölgeye geldiğinde kekeliyor: ‘kuku, orası, pıtı, cici, boncuk…’ bu ‘masum’ takma adlar, çocukların bedenini tanımasını ve anlatmasını zorlaştırıyor. Genital bölgelerin doğru adı ayıp değildir. Penis, vulva, testis, vajina, anüs. Bu kelimeler tıbbi, nötr ve doğrudur. Çocuklara bu sözcükleri öğretmek, onların bedenlerini tanımasını kolaylaştırır. Cinsel eğitimin kalbinde mahremiyet, onay, sınır olmak üzere üç kavram vardır.

  • Mahremiyet; herkesin özel bir alanı vardır. Bedenimize herkes dokunamaz. Soyunurken kapıyı çalmak, tuvalette yalnız kalmak gibi küçük ama etkili adımlarla mahremiyet bilinci gelişir.
  • Onay; sevgi de onay ile olur. Çocuğa ‘hadi teyzeye/amcaya sarıl’ demek yerine ‘istersen sarılabilirsin’ dememiz gerekir. Bu ‘istemiyorsam hayır diyebilirim’ fikrinin temelidir.
  • Sınır, başkasının bedenine dokunmadan önce izin istemek, kimsenin size dokunmasını istemediğinizde bunu ifade edebilmek. Tüm bunlar çocukların ruhsal ve fiziksel sınırlarını belirlemelerine yardımcı olur.

Cinsel eğitim illa oturulup ders gibi anlatılacak bir öğreti değildir. Günlük hayatın içinde oyunlarla, kitaplarla, uygun çizgi filmlerle, sohbetle de öğrenilebilir. Örneğin bir çocuk ‘bebekler nasıl yapılır?’ diye sorduğunda cevap ‘leylekler getiriyor’ olmamalı. Bu tür hikayeler güveni zedeler. Bu sorulara verilecek cevaplarda yaşa uygunluk şarttır. 8 yaşındaki çocuğa ‘sperm ve yumurta birleşince bebek olur’ demek yeterlidir. Daha büyük çocuklara yaşa uygun şekilde gebelik süreci, doğum, korunma yöntemleri gibi bilgiler eklenebilir. Unutmayalım, bilmiyorum demek yanlış söylemekten iyidir. Bilemediğimizde ‘bu güzel bir soru, birlikte araştıralım’ diyebiliriz. Bu hem öğrenme sürecine dahil eder hem de çocuğunuzun size güvenmesini sağlar.

‘Benim çocuğum öyle şeylerle ilgilenmez’ demeyin. Teknoloji çağında çocuklar hiç olmadıkları kadar bilgiye açık. Sosyal medya, oyunlar, reklamlardaki cinsellik imgeleri. Hepsi çocuklara ulaşabiliyor. Ve ne yazık ki çocuklar bu imgeleri anlamak yerine sadece taklit ediyor. Bu yüzden ‘bizim çocuk daha küçük’ demeyin. Ve de cinsel eğitim yalnızca kız çocukları için değildir. Oğlan çocukları da bedenlerini tanımalı, onay kavramını öğrenmeli, duygularını ifade edebilmelidir. Aksi halde büyüdüklerinde cinselliği sadece performans ve güç ilişkisi üzerinden anlayabilirler. Toplumda cinselliğe dair ‘erkekler her zaman ister’, ‘hayır demek cilvedir’ gibi toksik inançlar da buradan beslenir. Bir istismarı önlemenin ilk yolu, konuşabilen bir çocuk yetiştirmektir. Cinsel saldırı korkutucu bir gerçekliktir, istismarın en büyük düşmanı bilinçli çocuklardır. Kendi bedenine saygı duyan, sınırlarını bilen, ‘hayır’ diyebilen çocuklar. Ve eğer istismara uğrarlarsa, bu çocuklar konuşabilir. Çünkü bilirler ki utanılacak bir şey yapmadılar.

Ebeveyn olmak, öğretmen olmak, yetişkin olmak. Bunların hepsi birer rehberlik rolü taşır. Çocuklar her zaman sorar. Bazen doğrudan, bazen bakışlarıyla, bazen sessizlikleriyle. Asıl soru şu; onlar sorduğunda biz ne diyoruz? Kaçıyor muyuz, yoksa konuşuyor muyuz?

Bugün çocuğunuzla beş dakika cinsellik hakkında konuşmanız, onun gelecekteki hayatını şekillendirebilir. O beş dakikayı esirgemeyin.

Bu yazı toplam 1408 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar