1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Canbulat Ali, 22 Temmuz Cuma günü Mağusa’da defnedilecek…
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Canbulat Ali, 22 Temmuz Cuma günü Mağusa’da defnedilecek…

A+A-

Mart 2012’de bir Kıbrıslırum okurumuzun bize, bizim de Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerine göstermiş olduğumuz Paralimni’de bir kuyuda ondan geride kalanlar bulunan Canbulat Ali, altı çocuk babasıydı…

Paralimni’de 2012’de Kayıplar Komitesi’ne göstermiş olduğumuz kuyuda Kayıplar Komitesi geçen yıl yani Şubat 2015’te kazı başlatmış ve bu kuyuda üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlar bulunmuştu…
NAAFİ’de çalışırken 11 Mayıs 1964’te bazı Kıbrıslırumlar tarafından alınarak “kayıp” edilen bu üç Kıbrıslıtürk’ten Kayıplar Komitesi tarafından DNA testleriyle kimlik tespiti yapılan Kemal Mehmet Emi’den sonra şimdi de aynı kuyuda ondan geride kalanlar bulunan Canbulat Ali’nin DNA testleriyle kimlik tespiti yapıldı.

Canbulat Ali aslen Melanarga köyündendi (Adaçay) ve eşi  Havva hanımla Avtepe’de (Aysimeo) yaşıyordu… Hafta içi günlerde Havva hanımın babası Hüdaverdi Yusuf’la birlikte Mağusa’da kalarak NAAFİ’deki işine giden Canbulat Ali, haftasonları da evine ve evlatçıklarına dönüyordu.

1963 çarpışmaları çıkınca bir süre NAAFİ’deki işine gitmemiş ancak 11 Mayıs 1964’te işine gittiği zaman, kaynatası Hüdaverdi Yusuf ve NAAFİ’de çalışan başka Kıbrıslıtürkler’le birlikte bazı silahlı Kıbrıslırumlar tarafından işyerinden alınarak “kayıp” edilmişti.

Hüdaverdi Yusuf’tan geride kalanlar bir süre önce Kayıplar Komitesi’nce Paralimni bölgesinde yapılan kazılarda başka bazı “kayıp” Kıbrıslıtürkler’den geride kalanlarla birlikte bulunmuş, DNA testleri ardından aileler bilgilendirilerek defin törenleri yapılmıştı.

Ancak aynı gün, aynı işyerinden alındıkları halde, Canbulat Ali’den geride kalanlar bu gömü yerinde bulunamamıştı.

2012 yılında bir Kıbrıslırum okurumuzun bize, bizim de Kayıplar Komitesi yetkililerine gösterdiğimiz Paralimni’deki bir kuyuda 2015 yılında Komite tarafından yürütülen kazılarda, üç “kayıp” Kıbrıslıtürk’ten geride kalanlara ulaşıldı.

Bunlar Kemal Mehmet Emin (öyküsünü geçen hafta bu sayfalarda yayımlamıştık) ve Canbulat Ali ile henüz kimlik tespitinde bulunan üçüncü bir Kıbrıslıtürk “kayıp” şahıstı.

Bir Kıbrıslırum okurumuzun yardımları sonucu gömüldükleri yeri bulabildiğimiz bu üç Kıbrıslıtürk’ten Canbulat Ali’nin cenaze töreni 22 Temmuz 2016 Cuma günü saat 10.00’da Mağusa’da yapılacak. Askeri törenle defnedilecek olan Canbulat Ali için önce Lala Mustafa Paşa Camisi’nde cenaze namazı kılınacak, ardından törenle Mağusa Canbulat Şehitliği’ne defnedilecek.

Yaslı ailesinin acısını paylaşırken bu gömü yerinin bulunmasında bize yardımcı olan Kıbrıslırum okurumuza da, İngilizce bilmeyen Kıbrıslırum okurumuzla iletişim kurmamızı sağlayan, bizimle birlikte Paralimni’ye gelerek tercümanlığımızı üstlenen “kayıp” yakını arkadaşımız Hristina Pavlu Solomi Patça’ya da sonsuz teşekkürler ediyoruz.

2012’de Paralimni’de göstermiş olduğumuz bu kuyuda kazı yapma kararı veren ve kazıyı yürüten Kayıplar Komitesi yetkililerine, kazıda görev alan arkeologlarımıza, şirocularımıza ve diğer çalışanlara da çok teşekkür ediyoruz.

SAVAŞ ADAÇAYLI: “ANNEM HEP O HAYALLE YAŞADI…”

Dün telefonda konuştuğumuz Canbulat Ali’nin en küçük oğlu Savaş Adaçaylı  bize “Ben o zaman henüz 3-4 aylıktım. Babamla ilgili hiçbir hatıram yok… Kötü psikolojik travmalar dışında bir şey yok… Annem hep “Gelecek babanız” dedi ve o hayalle yaşadı… 52 sene sonra işte böyle… Annem 2004 yılında vefat etti. Babası da aynı şekilde “kayıp”tı, aynı yerden alınmıştı – ondan geride kalanlar bulunup defnedildiydi… Cuma günü babamı defnedeceğiz” dedi.

ALİ CANBULAT: “BİR NEBZE RAHATLADIK…”

Dün telefonla konuştuğumuz Canbulat Ali’nin oğlu Ali Canbulat, babasının gömü yerinin bulunmasına yardımcı olduğumuz için bize teşekkür etti… Ali Canbulat, babası “kayıp” edildiğinde henüz 3.5 yaşındaydı…

Ali Canbulat, bize şunları anlattı:
“Şimdi en azından babamızın bir mezarı olacağı için bir nebze rahatladık. Babam “kayıp” edildiğinde ben 3.5 yaşındaydım… Hayal meyal gibi birkaç anımı hatırlarım…
Babam NAAFİ’de dedem Hüdaverdi Yusuf’la birlikte çalıştığı için hafta içi Mağusa’da kalırdı, biz Aysimeo’da (Avtepe) kalırdık. Babam köye yalnız haftasonları gelirdi. Geldiğinde çikolatalar getirirdi. En çok beni kucaklardı…

Bugün Kayıplar Komitesi’nin ara bölgedeki laboratuarına gittik, babamdan geride kalanları görmeye… Babamın kafasından iki kurşunla vurulduğunu gördük. O bizi çok kötü yaptı… Ablalarımla gittiydim… Bütün kemikleriynan babamı öyle görmek bizi çok kötü yaptı… İnşallah bundan sonra başka çocuklar babasız kalmaz. Bunlara sebep olanın cezasını kim berecek? Bizim vicdanımızı kim rahatlatacak? Bizim bu kadar sene çektiğimiz acılar vardır…”

“BABA DİYEMEDİM…”

Ali Canbulat, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Ben mesela evlendim, kayınpederime “Baba” diyemezdim. İki-üç yıl geçti, kayınpederim hanıma şikayet etti, “Niçin baba demez bana” diye. Eşim da gelip bana sordu, “Niye ona baba demen?” diye. “Baba kelimesi bana çok uzak bir kelimedir… Bu bir travmadır” diye izah ettim eşime…

AYSİMEO’DA GÖÇMENDİLER…

“1975’e kadar Aysimeo’da kalırdık… 1958’de EOKA olayları başladığında, Melanarga’da (Adaçay) EOKA’cılar, Kıbrıslıtürk evlerini ateşe verdiler. Hepimiz aileydik o köyde, 10 Kıbrıslıtürk aile vardı. EOKA’cılar bir geceyarısı Kıbrıslıtürkler’in evlerini ateşe verince, kimisi Avtepe’ye, kimisi Yeşiltepe’ye, kimisi Kaleburnu’na, kimisi Londra’ya kaçtı Kıbrıslıtürkler’in. Biz en yakın köy olan Aysimeo’ya gittiydik.

Aysimeo’da göçmen idik… Babam ilk gittiğinde bu köyde göçmen olduğu için biraz dışlamışlar kendini, ev satın almak için yer alsın istemiş, satmazlarmış. Sonra iyi insanlar çıkmış bu köyden ve köyün dışında bir yer satmışlar kendine… Orada kendi emekleriynan üç oda kerpiçten bir ev yaptı babam çocukları, ailesi için. Nenem ve dedem da Aysimeo’da bizimleydi, onlar da yaptıydı bizim evin yanına birkaç odalı bir kerpiç ev…
Annem Ayandronigulu’ydu yani Yeşilköylü’ydü… Babam bir emekçi insandı… Altı çocuğunun ekmeği için bütün olaylara rağmen işinden geri kalmadı. NAAFİ’de ebistad idi yani ustabaşıydı. Dedem Hüdaverdi Yusuf da marangoz idi…”

“KIBRISLIRUM USTASI SENİ KORUYACAĞIM DEMİŞTİ…”

Ali Canbulat sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bazı Kıbrıslıtürkler, 63 olayları olunca NAAFİ’deki işlerinden ayrılmışlardı, kaçtılardı… Babamın ustası Kıbrıslırum idi. Babam gitti bu ustasına, “Böyle böyle, bu Kıbrıslıtürkler kaçmak isterler” dedi. Ustası da ona “Kaçma da ben seni korurum” dedi. “Merak etme...”

Diğer Kıbrıslıtürk işçiler kaçtıydı. Babam bir süre izin aldıydı işten. Ama evde altı çocuk vardı… Ustası güvence verdi, “Seni korurum” diye işe gitmeye karar verdiydi. Annem o gün “Gitme, başına bir şey gelir” demiş ama babam “Ustam beni koruyacak, evde altı çocuk var, ekmek getirmek zorundayık” demiş ve gitmiş. Ustası söz verdiği gibi babamı koruyacağına, onu teslim etti. Onun için bunların hiçbirşeyine inanmam ve güvenmem ve çocuklarımı da öyle yetiştiririm…

Annem bize devletin bağladığı şehit maaşıyla geçinmeye çalıştı, bizi okutmaya, büyütmeye çalıştı. Annem çalışırdı, köyde tütün ekerdi, başkalarına ırgatlık yapardı… Biçme yaptı, arpa-buğday ekti… Hükümetin verdiği maaşa kendisi de alınteriyle çalışıp kazanıp bizi büyütmeye, beslemeye, okutmaya çalıştı… Kimimizi belli bir yere kadar okuttu… Maddi imkansızlıklardan mesela kardeşim Türkiye’de iki yıl okuduktan sonra okulu bırakmak zorunda kaldı. Bir babamız olsaydı, eminim bizi çok daha iyi şartlarda okutabilirdi… Anneciğimiz ne yapsın, elinden geleni yaptı kadın, altı çocuğunu besleyip büyüttü…

Biz altı kardeşiz, babam “kayıp” edildiğinde en büyük kardeşimiz 11 yaşındaydı, en küçük kardeşimiz altı aylık bir şeydi… Büyükten küçüğe sayarsam, Hüda Hamza, Aliye, Emel, Hasan, ben Ali ve en küçüğümüz Savaş…”


-------------------------------------------------------------------


Okurlarımız, Kayıplar Komitesi’ne çeşitli olası gömü yerleri gösterdi…

Voni’de yeni bir olası gömü yeri…

Okurlarımız dün Kayıplar Komitesi yetkililerine çeşitli olası gömü yerleri gösterdiler. İkisi askeri bölgede, biri sivil bölgede olmak üzere üç olası gömü yeri için okurlarımız, Kayıplar Komitesi Kazılar Koordinatörü Okan Oktay ve Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis’le birlikteydi.
St. Hilarion’da askeri bölgede ve Voni’de olası gömü yerleri gösteren iki farklı şahidimiz, bir de Değirmenlik’te (Kitrea) olası bir gömü yeri gösterdi.

Voni’de askeri bölge içerisinde kilisenin arkasında dut ağaçlarının altında yeni bir olası gömü yeri gösteren şahidimizin bu yeri göstermesi için çaba göstermiş olan okurumuza sonsuz teşekkürler.

Şahidimizin ifadesine göre, bu alana 1974’te Voni’de öldürülen bazı “kayıp” Kıbrıslırumlar defnedilmiş.
Aynı şahit, Kayıplar Komitesi yetkililerine Değirmenlik’te Başpınar’a çıkarken son kilisenin avlusuna da dört Kıbrıslırum “kayıp” kadının gömülmüş olabileceği yeri göstermiş bulunuyor.

Şahidimiz, “Bu dört kadın benden ekmek ve un istediydi, gidip köyden onlara ekmek ve un getirdim ama ben geri döndüğüm zaman dördünün de vurularak öldürülmüş olduğunu gördüm. Gidip haber verdim ve Abohor’dan …… onları kilisenin avlusuna gömdüler” diye anlattı.

St. Hilarion ve Voni’de bu şahitler olası gömü yerleri gösterirken onlara biz eşlik edemedik çünkü bunlar askeri bölgelerdi.

Bu okurlarımıza bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine yardımcı oldukları için sonsuz teşekkürler…

Kayıplar Komitesi yetkililerine de bu şahitlerimizin bu bölgelere giderek olası gömü yerleri göstererek bildiklerini paylaşmalarını sağladıkları için çok teşekkür ederiz.

Bu yazı toplam 1965 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar