1. YAZARLAR

  2. Niyazi Kızılyürek

  3. Bütün Kıbrıs yerine yarım Kıbrıs’ta üs sahibi olmak!
Niyazi Kızılyürek

Niyazi Kızılyürek

Bütün Kıbrıs yerine yarım Kıbrıs’ta üs sahibi olmak!

A+A-

1957 yılında Amerika Birleşik Devletleri başkanı Eisenhower, İngiliz muhatabı Macmillan’a şöyle diyordu: “Bütün Kıbrıs’ı bir üs olarak kullanmak yerine Kıbrıs’ta bir üs sahibi olun!”

Bu sözler, o tarihte bağımsız Kıbrıs’a çıkan yolun önünü açmıştı...

Umarım öyle değil ama bana öyle geliyor ki, bugün Amerikalılar bütün bir Kıbrıs için uğraşmak yerine, yarım Kıbrıs’ta üs sahibi olmayı tercih ediyorlar.

Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bir süreden beri sürdürdüğü İsrail yanlısı politika ve buna paralel olarak ABD ile kurduğu stratejik ortaklık ilişkisi, sonunda Amerikan askerlerinin Kıbrıs’ın güneyine kalıcı olarak üslenmesine kadar vardı.

Cumhurbaşkanı Nikos Hristodoulidis’in açıklamalarına bakılırsa, bundan böyle Kıbrıs’ta kalıcı olarak Amerikan askerleri bulanabilecek. Ayrıca, Kıbrıslı Rum askerler Amerika’da eğitim görecek!

Şu sıralarda, Baf’ta bulunan Andreas Papandreu askeri hava üssünün büyütülmesi için çalışmaların devam ettiğini açıklayan Hristodoulidis, Mari deniz üssünde de benzer faaliyetlerin sürdürüldüğünü söyledi ve bu projeler için Avrupa Birliği’nden yardım talep ettiğini belirtti.

Bu üslerde Amerikalılardan başka, Avrupa ülkelerinden gelen askerlerin de bulunacağını sözlerine ekleyen cumhurbaşkanı, Fransa’nın bu devletlerden biri olduğunu söyledi.

Kıbrıs Cumhuriyeti ile ABD ilişkilerinde yeni bir sayfanın açıldığını biliyoruz.

Bu konuyu geçen haftaki yazımızda etraflıca ele aldık.

Kayıtsız şartsız İsrail’in yanında yer almak, bu işbirliğinin temel şartıdır ve Kıbrıs Cumhuriyeti bu şartı seve seve yerine getirmektedir.

Donald Trump’ın cumhurbaşkanı seçilmesiyle bu ilişkilerin aksamayacağı bir yana, daha da güçleneceğini öngörebiliriz.

Trump İsrail’in ve şahsen de Netanyahu’nun büyük dostudur. Nikos Hristodoulidis de Netanyahu’dan “dostum” diye bahsediyor. Nitekim, “dostu” Netanayahu ile birkaç gün önce telefonda konuştuklarını açıkladı.

Hristodolidis, geçtiğimiz günlerde, ABD ziyaretinden önce Trump’ın yakın bir çalışma arkadaşı ile Lefkoşa’da cumhurbaşkanlığı sarayında bir araya geldiğini kamuoyuyla paylaştı.

Hristodoulidis, bu buluşmada Trump’ın bölgede izlemek istediği politikalar üzerinde durulduğunu ve seçimi kazanması halinde kabinesinde hangi isimlere yer verebileceğinin konuşulduğunu söyledi.

Kısacası, Trump döneminde de Kıbrıs Cumhuriyeti’nin İsrail’in yanında yer almaya devam edeceğini ve ABD’nin bölgedeki jeo-stratejik dizaynının parçası olacağını söyleyebiliriz. Amerika’nın izlediği jeo-politika bir yandan İsrail’in güçlenmesini hedeflerken, resmin büyüğünde Çin’i bölgeden uzak tutma politikası da var.

 

Hukuk Değil Çıkarlar Önceliklidir

 

“Uluslararası sistem uluslararası hukuk temelinde değil, çıkarlar temelinde yürüyor” diyen Hristodoulidis, “biz bu yüzden, Amerikalıların ve Fransızların da çıkarlarına hizmet eden bir yaklaşım içindeyiz” diyor.

Türkiye’nin Kıbrıs’ta bir çözümü desteklemesi, çözümle beraber Türkiye’nin elde edeceği çıkarların, mevcut durumdan kaynaklanan çıkarlarından daha fazla olması halinde mümkün olacağını söyleyen cumhurbaşkanı, gümrük birliği ve vize serbestisinin Türkiye için önemli olduğunu ve kendilerinin bu konularda olumsuz olmadıklarını belirtti: “Erdoğan’a şunu söylemek istiyorum: Biz, Türk-AB ilişkilerine olumlu bakıyoruz ve Kıbrıs Sorununun çözümü konusunda samimiyiz...”

Bütün bunlar iyi, güzel de, yeni jeo-politik ortamda ABD’nin yarım Kıbrıs’ta üs sahibi olmayı Federal Kıbrıs’a tercih ederse, ne yapacağız?

Hristodoulidis-Biden buluşmasında Biden’ın, Kıbrıs’ta bulunacak çözümün Kıbrıs Cumhuriyeti’nin bugün bölgede oynadığı role halel getirmeyecek içerikte olması gerektiğini bizzat Biden’ın dillendirdiğini açıklayan Hristodoulidis, bunun ne anlama gelebileceğini iyice düşünmelidir.

Bu sözleri Kıbrıs Rum tarafının tezlerini destekleyen sözler olarak yorumlamak kulağa hoş gelebilir. Fakat Kıbrıslı Türklerin federal yürütmeye etkin katılımını sulandırmak anlamına gelirse, Türk tarafının bunu kabul etmeyeceği aşikardır.

Kısacası, Jeo-politik oyunu İsrail hatırına “Amerikanca” oynamak, adanın yarısını temelli olarak kaybetmekle eş anlamlı olabilir.

Unutmayalım ki, Türkiye de bütün Kıbrıs yerine yarım Kıbrıs’ı üs olarak kullanmaya heveslidir.

Korkarım, küçük adamız “lost in jeopolitics” durumlarına doğru sürüklenmektedir...

Bu yazı toplam 2013 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar