Bırakın ve gidin
Eğitim Bakanı Nazım Çavuşoğlu’nun Meclis konuşmasını izledim dün.
Öyle açıklamalar yaptı ki, karman çorman…
Sonda yazacağımı bir kez de başta yazayım; Beceremiyorsunuz bırakın ve gidin.
Önceki açıklamalarında “Tüzük değişmeyecek” diye açıklamalarda bulunan Çavuşoğlu, bu kez de “Sendikalar halen diyalog kurmaya hazırsa biz de hazırız” diyor.
Siz eğitimde onlarca sıkıntı varken, onları bir kenara bırakıp bu tüzüğü yapıp da toplumun önüne koyup, bu toprakları karıştırdıktan sonra, neyin diyaloğu?
Diyalog dediğiniz, bu adımı atmadan önce ilgili tüm taraflarla birlikte görüşerek, diyalog kurmaktı…
Siz şimdi diyalog isterseniz ve samimiyseniz, tüzüğü hemen geri çekin. Sonra diyalog çağrısı yapın.
Şimdi bu konuşmalarınızla, toplum olarak bir kez daha gördük ki, samimi değilsiniz… Emin olduk…
Bir de “Kimse bize tüzüğü değiştirmek için süre veremez” diye de çıkıştı Çavuşoğlu…
Pardon ama siz kimsiniz?
Size verilen süre içerisinde bu tüzüğü geri çekmezseniz, eylemlerin artarak devam edeceğini, hatta genel greve dahi gidebileceğini söylüyor sendikalar.
Bunun olmaması içinde size süre veriliyor.
İnanılır gibi değil, “Öğretmenlerin enerjilerini eğitime ayırmaları lazım” diyor bir de Meclis kürsüsünde…
Öğretmenleri o sınıflarından eyleme çıkartan kendisi değilmiş gibi…
Yazık… Gerçekten çok yazık…
Yani sizin istediğiniz, UBP-DP-YDP Hükümeti olarak yarattığınız suni gündemleriniz karşısında, hiç kimse ses çıkartmayacak. Öğretmenler her şeye göz yumacak. Siz de istediğiniz gibi, her bir şeyi yapacaksınız… Oldu!
Sayın Çavuşoğlu, bizim okullarımızda tarihin hiçbir döneminde başörtüsü sorunumuz olmadı. Olmayacak da… Ama eğitimde dağları aşacak kadar sorunumuz var.
Ve bu sorunlarımızın büyük bir kısmı da sizin Eğitim Bakanlığı döneminizde oluştu.
Okullarımızda eğitim gören bu çocuklar ve gençler, 6 Şubat 2023 depremlerinin travmasını yaşayan hassas çocuklardır. Ona göre daha özenli olmamız gereken bir dönemde siz onları siyasi hırslarınıza oyuncak ediyorsunuz.
Okulların ivedilikle güçlendirilmesi gerekirken, bazı okulları hâlâ şantiye olarak görüyoruz. Okulların birçoğunu konteyner okula çevirdiniz. Yarınlarımız olacak olan gençlerimize bunu reva gördünüz. Ama siz daha lüks koltuklarda oturup da bu ülkeyi karıştırasınız diye, kendinize hızlandırılmış bir şekilde, yeni meclis binası yaptırttınız.
Okullarda öğretmen ve hademe eksiklikleri bulunurken, atanmayı bekleyen yüzlerce öğretmen, bu ülkeden göç etmenin yollarını arıyorlar. Bu sorun da ortada duruyor ama umursayan yok.
Birçok okulumuzda atölye ve spor salonu sıkıntısı varken, biz bunları bıraktık, sizin yarattığınız gündemi tartışıyoruz.
Okul aile birlikleri, çocuklarının okul tuvaletlerinde hijyen malzemesi bulabilmesi için, tuvalet kağıdı alınabilmesi için, okulun kırılan camının yenilenebilmesi için para toplamaya çalışırken, siz gerçek sorunları görmezden gelerek, tüm “mızırlığı” öğretmenler yapıyormuş gibi bir hava yaratmaya çalışıyorsunuz.
Eğitimde enkaz yarattığınız yetmezmiş gibi, bu toplumu “Sen daha laik, ben daha laik… Sen daha Atatürkçü, ben daha Atatürkçü… Sen dinci, ben senden daha dinci…” tartışmalarının içine de soktunuz.
Ama bilesiniz ki, bölünmeyecek bu toplum…
Sizin tuhaf kararlarınız karşısında daha da güçlenerek, laiklik ve aydınlık karşısında bir bütün şeklinde duracaktır. Sokak bütündür… Birdir… Apaydındır…
İktidarınız döneminde ne tüzük, ne yasa, ne Anayasa bıraktınız, ihlal etmediğiniz.
Başörtüsü konusunda Anayasa net bir şekilde ortada dururken, sizin çıkarttığınız Anayasa’ya da aykırı bu tüzük karşısında, topu sendikalara atma aymazlığında da bulunmaktan kaçınmıyorsunuz.
Konuyu inanç özgürlüğüne çekiyorsunuz ama bunun inanç özgürlüğü ile bir ilgisi de yoktur, biliyorsunuz. Ortada çocuklar vardır, 18 yaşın altında olan bireyler vardır…
O yüzden alınmayın size karşı oluşan toplumsal tepkilere, sosyal medyadan yapılan paylaşımlara… Çünkü herkes kendi duruşunu, kendi yaptıklarıyla kendisi belirler.
Daha durun, tarih sayfalarına da yazılacaksınız…
Yıllar sonra bile, her ortamda anılacaksınız…
Adınız zikredilecek… Eğitim Bakanlığı döneminiz de…
Bunu da siz yarattınız…
Bir de şuna takıldım Çavuşoğlu’nun konuşmasında:
“Öğretmenlerin görevi de ana yurduna, diline, dinine, ırkına bağlı, Atatürk ilkelerine ve evrensel değere sahip çıkan bireyler yetiştirmektir. Ben de bunun için yetkilendirildim”
Bu ülkeye son dönemde birçok farklı kültürden ve farklı dinlere inanan insanlar göç etti. Burayı yurt belledi. Bu insanların çocukları da okullarımızda eğitim almaya başladı.
Siz hangi dinden bahsediyorsunuz Sayın Çavuşoğlu?
Bizler, “Çocukların beyinlerini rahat bırakın, çocuklar yetişkin olduklarında kendi özgür iradeleriyle, kendi inanacakları dinlerini seçsin. Onların akıllarını karıştırmayalım” derken, siz çıkıp da bunları söylüyorsanız, bu kadar eylemden, bu kadar tepkiden hiçbir şey anlamadığınızı üzülerek görüyoruz.
Bir kez daha yazık!
Bırakın ve gidin!