1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Hristakis Vanezos ve Derviş Ali Kavazoğlu…”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Hristakis Vanezos ve Derviş Ali Kavazoğlu…”

A+A-

Kiriakos Cambazis/ALITHIA

(Çok değerli arkadaşımız, araştırmacı-yazar Kiriakos Cambazis, 6 Nisan 2025 tarihinde ALITHIA gazetesinde yer alan “Hristakis Vanezos ve Derviş Ali Kavazoğlu” başlıklı makalesinde, Kavazoğlu’nun hatırasının tüm Kıbrıslılar’a ait olduğunu yazıyor… Cambazis, makalesini  İngilizce’ye çevirerek bize gönderdi. Biz de onun bu makalesini okurlarımız için Türkçeleştirdik. S.U.)

Hristakis Vanezos’la yakın arkadaşlığımız 1962 yılında başlamıştı. O günlerde ben öğrencilerin örgütü PEOM’un bir konferansına ilk kez katılmaktaydım. Bu konferans, Digomo’daki Onisia’da yapılıyordu. Vanezos, İngiliz sömürge döneminden o günlere kadar örgütün lideri olan Andonis Hristodulu’dan liderliği devralmıştı. Öğrencilik yıllarım boyunca ve daha sonraları üniversite yıllarımızda Moskova’da buluştuğumuzda da Vanezos’la hemen her gün temasta idik.

 

“KAVAZOĞLU UNUTULMASIN DİYE…”

2005 yılında “Bir Mit’in Dağılması” başlıklı kitabımı yayımlamıştım. Matbaadan kitabımı alır almaz, ona bir kopya vermek üzere onu aramıştım. Arkadaşı Derviş Ali Kavazoğlu’yla ilgili 15 sayfalık bir makalesini bitirmek üzereydi ofisinde. 1960’lı yıllarda Kavazoğlu’nun öldürülmesi ardından ve 1970’li yılların başlarında ENOSİS’çi söylemler içerisinde onun unutulup gittiğini ve anısını canlandırmak istediğini, bu yüzden bu makaleyi yayınlamak istediğini anlatmıştı bana… Kimse ondan söz etmiyordu, onun isminden söz edildiğinde de Kıbrıs sorununun çözümü ve iki toplumlu devlette Kıbrıslıtürk toplumunun rolüyle ilgili Kavazoğlu’nun düşünceleri ve rolünden çok, daha çok parti için malzeme olarak kullanılmaktaydı…

Benim makalelerimle katkıda bulunmakta olduğum bazı gazetelerle özel bağlarımdan haberdardı… Ona, gazetelerin roman ve kısa öyküleri yayınladıkları dönemin çoktan kapandığını, herhangi bir gazete bunu yayınlamayı kabul etse dahi, bu makalenin sayfalar arasında kaybolup gideceğini anlattım. Daha iyisi bir kitap şeklinde yayınlamasını önerdim, böylece bir referans noktası olabilir ve Derviş Ali Kavazoğlu’nun hayatı ve çalışmaları hakkında araştırma yapmak isteyenlere yararlı bir kaynak olurdu. Sağlığıyla ilgili sorunlar yaşadığı için benden yardım istedi bu konuda. Projenın ana çizgilerini ve kitabın içeriğini birlikte belirledikten sonra, kitabın farklı bölümlerini kaleme almaya başlamıştı. Ancak kısa süre sonra durmak zorunda kalmıştı çünkü hastalanmıştı ve Londra’ya tedaviye gitmesi gerekmekteydi.

 

“HAİN OLARAK GÖSTERİLİYORDU…”

Kitabın kaleme alınmasıyla ilgili ortak dostumuz Bekir Azgın’la da konuşmuştum, o da bana sık sık neden bu kitabın yayınlanmasının geciktiğini sormaktaydı. Bu kitabın hızla tamamlanıp Türkçe’ye çevrilmesinin acil olduğunu, bunun özellikle genç kuşaklarda olmak üzere  Kıbrıslıtürk toplumundaki hatırasının korunmasına yardımcı olacağını söylüyordu – çünkü gericiler onu bir “hain” olarak göstermişti, Yunanistan’la ENOSİS istediği için kendi toplumunu terkederek Kıbrıslırumlar arasında yaşamaya gittiğini söylemekteydi.

Ben kendi adıma kütüphanelerde o dönemle ilgili gazeteleri okumak için saatler harcadım, Derviş’le ilgili mümkün olduğunca çok şey öğrenmek istiyordum. Onu, Andrulla Antonobullu’nun evinde tanımıştım, zaman zaman Andrulla’nın avlusundaki bir odacıkta kalıyordu Derviş Ali Kavazoğlu… Önemli detayları bulup çıkardım, bunların bir kısmı kitabımda yayımlandı, diğerleri de arşivimde kaldı. Vanezos’un amacı, Derviş Ali Kavazoğlu’nun hayatını kendi deneyimlemiş olduğu şekilde yazmaktı, gazetelerin yazdığı gibi değil – çünkü gazeteler abartılarla ya da doğru olmayan şeylerle doluydu…

 

“KİTAP YAYIMLANIP TÜKENDİ…”

Nihayetinde arkadaşım başardı; kitabını yazacak cesaret ve gücü buldu, 2008 yılında bu kitap yayımlandı ve kısa sürede satılıp tükendi. Ne yazık ki tekrar yayımlanmadı, yeni kuşaklar onun fedakarlığının büyüklüğünü okuyup öğrenebilirdi bu kitaptan, hatta AKEL’in onun anısına düzenlediği etkinliklere katılanlar bile bu kitaptan çok şey öğrenebilirdi.

 

“KAVAZOĞLU’NUN FEDAKARLIĞI…”

Ben pek çok kereler AKEL’i, Derviş Ali Kavazoğlu’yla ilgili düzenledikleri anma etkinliklerinin içeriği hakkında eleştirdim. Konuşmalarından ve fedakarlığından söz ediyorlar ancak onun görüşlerinden ve Kıbrıs’la ilgili vizyonundan bahsetmekten kaçınıyorlar. Tek referans noktası, AKEL’in pozisyonları ile diğer partiler ya da hükümetin pozisyonları arasındaki şimdiki siyasi çelişkilerdir. Bana göre Derviş Ali Kavazoğlu’nun fedakarlığı, onu partizanlıktan uzaklaştırdı – kendisini Kıbrıs ve Kıbrıs’ın geleceği için feda etti – o nedenle Kıbrıs toplumuna geri verilmelidir… Derviş Ali Kavazoğlu, tüm Kıbrıslılar’a aittir, hem Kıbrıslırumlar’a, hem de Kıbrıslıtürkler’e – o, artık bir partiye ait değildir. Vanezos’un kitabının Türkçe’ye çevrilip yayımlanması da, Kıbrıslıtürk toplumundaki hatırasını restore etti Kıbrıslıtürkler’in bilincinde – onn görüşleri ve eylemlerini objektif biçimde ortaya koydu, kendi toplumunu onore etmekteydi bunlar…

 

“ENOSİS POLİTİKASINA ONAY VERMİYORDU…”

Ben kendi araştırmamda Derviş Ali Kavazoğlu’nun AKEL’in direktiflerinin dar çerçevesinin çok ötesinde hareket ettiğini buldum – ENOSİS politikasına onay vermiyordu, Hristakis Vanezos’un kitabındaki anlatımda da bu vardır. Örneğin Fileleftheros gazetesinde, onun benim köyüm olan Afanya’yı öldürülmeden bir ay önce ziyaret ettiğini okudum – gazetenin yazdığına göre, o günlerin İçişleri Bakanı Yorgacis onu arayarak köye gitmemesini çünkü öldürüleceği yönünde onu uyarmasına karşın bu ziyareti yapmıştı. Bu konuyu araştırdım ve Kavazoğlu’nun Yorgacis’in uyarısını dikkate almadığını ve köyüme ziyarete gittiğini, bir köylümle buluştuğunu öğrendim. Bu köylüm o günlerde İstanbul’da öğrenci idi, sol örgütlerde faaldi ve sonrasında Ülkücüler tarafından öldürülecekti.

Kavazoğlu’nun köyümüzü ziyaretiyle ilgili bilgiyi daha sonra köylüm Kostas Yeorgiu da teyid etti bana – o günlerde partinin sekreter yardımcısıydı ve Kavazoğlu’nu ziyaret ettiği köylümüzün evine kadar o götürmüştü. Elbette bu ayrıntılar Hristakis Vanezos’un kitabında yoktur çünkü bu detayları bilmiyordu…

 

“KAVAZOĞLU, TÜM KIBRISLILAR’A AİTTİR…”

Derviş Ali Kavazoğlu, tüm Kıbrıslılar’a aittir; birleşik bir Kıbrıs’ın kahramanıdır o – Kıbrıs Cumhuriyeti, resmi tarihinde ondan hiç söz etmez, resmi yetkililer de onunla ilgili herhangi bir etkinliğe katılmaz veya onun anısına herhangi bir etkinlik düzenlemez. Derviş, etnik kökenleri ve milliyetçi söylemleri aşmaktadır.  Halkı hangi dili konuşursa konuşsun, hangi dine mensup olursa olsun, toplumun ve devletin yeniden birleştirilmesi için severek mücadele eden Kıbrıslılar’ın bilincinde o, gerçek bir Kıbrıslı’dır ve öyle kalacaktır.

NOT: (O günlerin) AKEL liderliği Kavazoğlu ve Mişaulis’in cenazelerini, Türk ve Yunan bayraklarıyla örtmüştü, Kıbrıs Cumhuriyeti bayrağıyla değil…

(ALITHIA – Kiriakos Cambazis – 6.4.2025 – Türkçesi: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

sayfa-17-dervis-ali-kavazoglunun-dalideki-kabrine-gectigimiz-pazar-gunu-cicekler-konuldu.jpg

 Mişaulis ve Kavazoğlu'nu 2019'da Dali'de anma etkinliğinden bir resim...


***  BASINDAN GÜNCEL…

“Mişaulis ve Kavazoğlu’nun mücadelesi, taksimle uzlaşamayacağımızı bize hatırlatıyor…”

Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin dostluğunun ve kardeşliğinin simgesi olan Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis'i anmak için Dali’de 13 Nisan 2025 Pazar günü düzenlenen etkinlikte konuşan AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu, “Mişaulis ve Kavazoğlu’nun mücadelesi ve fedakarlıkları, taksimle uzlaşamayacağımızı bize hatırlatıyor” dedi.  Dali’de AKEL tarafından düzenlenen anma etkinliğine, her yıl olduğu gibi Kıbrıslıtürkler ve Kıbrıslırumlar birlikte katılarak barış mesajı verdiler.

AKEL Genel Sekreteri Stefanos Stefanu’nun ana konuşmacı olduğu etkinliğe DEV-İŞ Genel Başkanı Semih Kolozali de katılarak bir konuşma yaptı.

Etkinlik Yorgos Kaloyiru ve İzel Seylani tarafından sunulan sanat programıyla tamamlandı.

 

STEFANU’DAN BARIŞ MESAJI…

AKEL Türkçe sayfasında yer alan habere göre, Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis'i anma ve onurlandırma etkinliğinde AKEL Merkez Komitesi Genel Sekreteri Stefanos Stefanu konuşmasında barış mesajı vererek özetle şöyle dedi:

“Kıbrıslıtürk milliyetçi, aşırı sağcı örgüt TMT'nin AKEL kadroları Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis'i katlettiği 1965 Nisan’ından bu yana tam 60 yıl geçti. Onların anıları altmış yıl sonra dahi hala canlı olmaya devam ediyor. Kavazoğlu ve Mişaulis buradalar, aramızdalar. Onlar mücadelelerimizde bizimle birlikte olmaya, yol arkadaşlarımız olmaya devam ediyorlar. AKEL ve Halk Hareketi olarak biz bunun için çalıştık. Her yıl gerçekleştirdiğimiz anma etkinlikleriyle. Kıbrıs sorununun çözümü için verdiğimiz mücadelelerle ve ortaya koyduğumuz sürekli çabalarla. Türkiye'nin işgal altındaki bölgeyi İslamlaştırma çabalarına karşı toplumlarının laikliğini savunmak için bir kez daha kitlesel olarak sokaklara çıkan Kıbrıslıtürk yurttaşlarımızla barış içinde bir arada yaşamadan yana eylemlerimizle.”

 

İŞBİRLİĞİNİ SAVUNAN SESLER SUSTURULMAYA ÇALIŞILIYORDU…

“TMT'nin cani saldırılarının hedefi olan Fazıl Önder Sella, Ahmet Yahya, Hasan Ali, Ahmet İbrahim, Ayhan Hikmet, Ahmet Gürkan ve daha nicesi de bizimle birlikte olmaya, yol arkadaşlarımız olmaya devam ediyorlar.

TMT yaptığı saldırılarla iki toplum arasındaki iş birliğini savunan her sesi susturmaya çalışıyordu. Bu saldırılar, 1963-64'teki toplumlararası çatışmaların sonucunda çok sayıda Kıbrıslıtürkün kendi yerleşim bölgelerine kapanmak zorunda kalmasıyla daha da yoğunlaştı. Orada zor koşullarda yaşayan Kıbrıslıtürkler TMT'nin baskıcı eylemleriyle karşı karşıya kaldılar.

Ancak Kıbrısrum tarafında da aynı dönemde milliyetçi faaliyetler tırmandı. Toplumlararası çatışmalar, Yunanistan ile birleşme gibi zemini olmayan ve dahası tehlikeli bir hedefin yeniden gündeme gelmesine yol açtı. Sağın ve aşırı sağın anmak ve onurlandırmak için birbiriyle yarıştığı ve Kıbrıs'ı felakete sürükleyen Grivas’ın EOKA B’yi kurmasıyla aşırı sağcı, milliyetçi faaliyetler doruk noktasına ulaştı. Bunu birçok kez söyledik, şimdi de tekrar ediyorum: Grivas için anıtlar dikmeye gerek yok. Çünkü Beşparmaklar dağlarındaki işgal simgesi hilal, onun cani ve hain faaliyetlerinin yol açtığı sonuçların ret edilemez bir ispatıdır. NATO planlarını uygulamaya koyarak, Atina cuntası ile el ele verip Attila'yı Kıbrıs'a getiren EOKA B'dir. Bir vatan haininin saygıyla anılması utanç vericidir ve saçmalamaktır...”

 

“MİLLİYETÇİLER AYNI DİLİ KONUŞUYORLAR…”

“Kıbrıstürk ve Kıbrısrum milliyetçilikleri farklı renklere ve farklı etnik kökenlere sahip olsalar da aynı dili konuşuyorlar. Korkunun, kendinden farklı olana düşmanlığın ve çatışmanın dilini. Her iki milliyetçilik de ortak vatan kavramını fanatikçe ret ediyor ve Kıbrıslırumlar ile Kıbrıslıtürklerin bu vatanı birlikte yönetmesini akla hayale sığmaz olarak görüyor. Kıbrısrum milliyetçiliği Kıbrıs'ın Yunan olduğunu haykırıyor. Kıbrıstürk milliyetçiliği de Kıbrıs'ın Türk olduğunda ısrar ediyor. Biz de onlara cevap veriyoruz: Kıbrıs kendi halkına, Kıbrıslırumlara ve Kıbrıslıtürklere aittir. Nitekim bu, Kıbrıs devletinin iki toplumlu olduğunu belirleyen Kıbrıs Cumhuriyeti Anayasası'nda da yer almaktadır. Bu tartışmasız gerçeği sorgulayanların akıllarında şu hususu bulundurmaları gerekir: Anayasa kimsenin işine uygun olacak biçimde seçici bir şekilde uygulanamaz. Ve dahası, Türkiye'nin Kıbrıs sorununa ilişkin genel propagandasını Kıbrıslırumların Kıbrıs Cumhuriyeti'ni güya gasp ettiği iddiasına dayandırdığını da göz ardı etmemeliyiz. Bu iddia, “Kıbrıs Yunan'dır” diye haykıran yaklaşımlarla beslenmektedir.”

 

“MİLLİYETÇİLER BİRBİRİNE BENZER…”

“İki milliyetçiliğin bu nefret simetrisinin karşısında ise Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis gibi insanlar var. Farklı toplumlara mensup, ancak Kıbrıslırumların ve Kıbrıslıtürklerin ortak vatanları çerçevesinde sadece bir arada var olup barış ve uyum içinde yaşamakla kalmayıp, aynı zamanda Kıbrıs devletini birlikte yönetebilecekleri ortak inancını paylaşan iki insan. Onlar Kıbrıs Solunun siyasetinin merkezinde yer alan bu inançlarının bedelini canlarıyla ödediler, “ötekini” her zaman düşman olarak görenler tarafından katledildiler.

Milliyetçiliklerin, ne kadar farklı görünürlerse görünsünler, birbirlerine korkunç derecede benzedikleri tarihimizin en önemli derslerinden biridir. Ve diğerini bir tehdit olarak değil, aynı yurdu paylaştığın bir yurttaş ve bir ortak mücadele arkadaşı olarak görme cesareti her zaman en zor- ama aynı zamanda en umut verici- tercihtir.

Biz AKEL olarak, diğer binlerce Kıbrıslırum, Kıbrıslıtürk, Maronit, Ermeni ve Latin–ilerici yurttaşımızla birlikte, siyasi eşitliği olacak iki bölgeli iki toplumlu bir federasyon çerçevesinde, yabancı ordulardan ve üslerden arındırılmış, bütün evlatlarını sevgi ve şefkatle kucaklayacak ortak vatan için; yeniden birleşmiş ve barış içerisindeki bir Kıbrıs için ortak mücadele yolunda ilerlemeye devam ediyoruz.

Biz AKEL olarak, Kıbrıs sorununun çözümü yolunda ilerlemeye devam ediyoruz. Özellikle içinden geçtiğimiz bu aşamada ve Türk tarafının artık açıkça iki devletli çözümde ısrar eden tutumuyla karşı karşıya olduğumuz koşullarda. Bu durumda Kıbrısrum tarafının üzerinde mutabakata varılmış olan çözüm zeminine ilişkin çok net ve tutarlı olması, müzakerelerin 2017'de kesintiye uğradığı yerden yeniden başlatılması konusunda ısrar etmesi gerekiyor. Taraflar arasında varılan tüm yakınlaşmalar göz bebeği gibi korunarak, Guterres Çerçevesi'nde yer alan henüz çözüme kavuşturulamamış konuları müzakere etmeye hazır olduğunu çok açık ve somut bir şeklide ortaya koyması gerekiyor.”

 

“ÖZGÜR VE BİRLEŞİK ORTAK VATAN VİZYONU ORTADAN KALKMADI…”

“Kavazoğlu ve Mişaulis'in katledilmesi özgür ve birleşik ortak vatan vizyonunu ortadan kaldırmadı. Tam tersine, onu meşale yaptı! Ve bu meşale yüreklerimizi yakmaya devam ediyor. Özellikle aşırı sağın ve milliyetçiliğin başını kaldırdığı bir dönemde bilinçlerimizi, vicdanlarımızı uyandırmaya devam ediyor.

Kahramanlarımızın mücadeleleri ve fedakarlıkları geçmişte kalmadı. Yoldaşlarımızın açtığı yolu gösteriyor ve tüm zorluklara rağmen bizi bu yolda ilerlemekte devam etmeye çağırıyor.

Onların mücadeleleri ve fedakarlıkları yurdumuzda bölünmenin kalıcılaştırılmasıyla, taksimle uzlaşamayacağımızı bize hatırlatıyor! Yurdumuzda bölünmenin kalıcılaştırılmasıyla, taksimle asla uzlaşmayacağız!

Onların mücadeleleri ve fedakarlıkları bizi çözüm umudunu canlı tutmaya ve ortak vatanımız için mücadeleyi yoğunlaştırmaya çağırıyor.

Yannis Ritsos’un dediği gibi, bu “acı, tatlı, çilekeş” adanın yabancı hamilere ve garantörlere değil, biz Kıbrıslılara ait olduğu inancını güçlendirmeye devam etmemiz çağrısında bulunuyor.

Burada, Dali’de her yıl bu günlerde olduğu gibi, Derviş Ali Kavazoğlu ve Kostas Mişaulis'in mücadeleleri ve fedakarlıkları hepimize şunu hatırlatıyor: Barış bir hayal değil, bir tercihtir! Ve bizler bu tercihi yaparak, mücadelelerimize devam ediyoruz!”

oncelikli-sayfa-16-kavazoglu-ve-misaulis-anisina-dalide-duzenlenen-etkinlikten.jpg

Kavazoğlu ve Mişaulis anısına Dali'de düzenlenen etkinlikten...

Bu yazı toplam 781 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar