“Bir zamanlar kimi yanlışlar yaptık”
Rauf Raif Denktaş, kendisine “baba” dediği için dönemin muhalif lideri Özker Özgür’e Kıbrıs Türk basın tarihindeki o unutulmaz davayı açmıştı.
Pek çok insan “baba” derdi Denktaş’a…
Kahkahayla anlattığı “çok yaşa baba” anısı halen izlenir hatta…
“Lefke’de seçim mitingindeyiz. Çok koyu muhalifim olduğunu bildiğim bir arkadaş, konuşurken, her nefes aldığımda ‘yaşa baba’ diye bağırır. Merak ettim, acaba bu bize mi geçti? Konuşma bitince yanıma çağırdım, ‘sen bize mi katıldın…’ Öyle değil… ‘Ne münasebet’ dedi. ‘Öyleyse nedir, baba baba diye bağırırsın’ diye sorunca… ‘Bu kadar zaman anamızı belledin, sana ne söyleyelim’ oldu yanıtı…”
***
Rauf Raif Denktaş’ın Yenidüzen gazetesinden 200 milyon TL ağır tazminat istediği dava ise “yaşa baba” anısı kadar keyifli değildi.
Dava konusu makale “mafya babası” olarak okunmuştu.
Elbette amaç gazeteyi susturmaktı.
Matbaaya el konulacaktı.
Tarihi “matbaa direnişi” böyle yaşandı.
O dönem matbaa önünde direnen gençlere, küfelerle portakal taşıyordu üreticiler, çorba getiriyordu ev kadınları, ateşe odun katıyordu işçiler...
Dokundurmadılar Yenidüzen’e…
Umarım, şimdilerde ilkel şartlarda işlevini sürdüren o bina, çağdaş bir “Matbaa Direnişi Müzesi”ne dönüştürülür, genç kuşaklar için iletişim atölyeleri düzenlenir orada… Direnişler böyle yaşar…
***
Yine dönelim konumuza.
Duruşma vardı dün…
Yurt dışında olmam nedeniyle ilkine katılamamıştım.
Şimdiki “Cumhurbaşkanı” Ersin Tatar dava etmiş bizleri…
Serhat İncirli’nin yazıları nedeniyle…
Hem Serhat’ı hem de o dönemin genel yayın yönetmeni olarak şahsımı…
Elbette tüzel kişilik olarak gazeteyi de…
Yine değişmedi hedef: Susturmak.
5 milyon TL’ye kadar tazminat istiyor Tatar.
Kanal T’yi 800 bin sterline satmıştı geçen yıl…
Tatar için 5 milyon TL çok para değil…
Yenidüzen’de ya da bizlerde böyle bir para yok.
Bizlerde olan da Tatar’da yok pek tabii...
Yenidüzen elbette sahipsiz değil, biraz tarih bilen, bunu görebilir.
Tatar’ın amacı elbette çok başka…
Şimdi mesele yargıda olduğu için uzatmak da istemem.
***
Rauf Raif Denktaş’la girdik konuya…
Kimse “Tatar-Denktaş” kıyası yaptığımı sanmasın…
İlgisi yok.
Ne kapasite, ne bilgi, ne görgü anlamında…
Denktaş’ın hem uluslararası toplum hem Türkiye’de saygınlığı vardı.
Tatar mı?
Dedim ya…
İlgisi yok.
“İki Devletli Çözüm” fikri de Denktaş’ındı üstelik…
Türkiye’ye rağmen…
Hem de hukuki ve siyasi bir zeminde ortaya atmıştı görüşünü…
“Konfederasyon” istemişti.
Şimdiki gibi öyle "ne idiği belirsiz" bir formül değildi.
Elbette dünyada karşılığı olmadı, sonuç alınamadı.
***
1980’lerde Yenidüzen’i dava eden Rauf Raif Denktaş, 2000’lerde gazetemizin yeni binasını ziyarete gelmişti.
Birlikte “matbaa direnişi” fotoğraflarına baktık.
“Bir zamanlar kimi yanlışlar yaptık” dedi.
Hüzünlüydü…
Şimdi yaşam değerlerimize, demokrasimize, laikliğe ve irademize yönelik yaşadığımız onca tehditten sonra Denktaş’ın evlatları ve torunları da sokaktadır.
Tatar’ın umurunda dahi değildir bu durum…
O nedenle de öfkesi kendinedir sanırım.
Bizim duruşmamız ne olur bilemem de…
Kıbrıslı Türklerin vicdanında kaybedendir.
Denktaş’tan bir isim kalmıştır geriye…
Tatar’dan ne kalacaktır?