Bir kaplumbağanın midesi
Bir belgesel izledim.
Devasa bir ekranda, adanın kuzeyinin ne kadar hoyratça kirletildiğini gördüm.
Mide bulandırıcıydı ve utanılası.
Uluslararası standartlar için uygun ölçümler sadece güneyde yapılıyor.
Akdeniz'de "yasaklı" akaryakıt, bizim santrallere geliyor, o nedenle...
Bizim payımıza "zehir" düşüyor.
***
Taş ocaklarını da, lağımları da, santrallerin ölüm kusan dumanını da kanıksadık.
Kirlenmeyi normalleştirdik.
Sahillerimizde 60 metre derinliğe kadar plastik kirliliği var. 634 farklı plastik atık çıkıyor, tek bir caretta caretta kaplumbağanın midesinden!
***
İklim değişikliğini besleyen her unsurla iç içeyiz.
Ama güneşin altında kavrulurken bile güneşten faydalanamıyoruz.
Yenilenebilir enerji vizyonumuz içler acısı...
Çünkü ortak bir çözüm arayamıyoruz.
Çevre sınır tanımıyor.
Atıkların pasaportu yok.
Kirlilik, kuzeyi-güneyi, bayrağı, ideolojisi olmadan yayılıyor.
Dalgalanan bayrağın da hiçbir anlamı kalmayacak böyle giderse, çünkü gölgesinde hayat olmayacak.
***
2017’de Lefkoşa 4 milyon metreküp su tüketiyordu.
2020’nin ardından bu rakam 8 milyona çıktı.
Kontrolsüz nüfus artışıyla, Türkiye’den taşınan su bile yetmeyecek.
Suyu, dağı, havayı, denizi aslında kendi varlığımızı tüketiyoruz.
***
Belgeselin adı: “Başka Kıbrıs Yok.”
Faik Uzuner ve Doğuş Bozkurt yönetmiş, Mete Hatay koordinatörlüğünü üstlenmiş. Yeşil Barış Hareketi ile PRIO Kıbrıs Merkezi birlikte üretmiş.
Çözümsüzlüğün yalnızca siyaseti değil, doğayı da boğduğunu göstermişler.
“Nefes alamıyoruz” diyor taş ocaklarına yakın köylerdeki insanlar.
Ama kim duyuyor?
Göğe yükselen beton bloklar, parsel parsel satılan nefes alanları…
Daha fazla kâr.
Daha fazla rant.
Ama daha rezil bir yaşam.
Çevresel etkiyi ölçmeden, yıkımı hesaplamadan…
Dağları feda ediyoruz.
Denizi feda ediyoruz.
İnsanı feda ediyoruz.
Kendi elimizle ördüğümüz beton hücrelerde geleceğimizi gömüyoruz.
***
Belgeselin finalinde Lefkoşa Belediye Başkanı Mehmet Harmancı konuştu, “Ekolojik olarak gittiğimiz nokta bir yurtsuzlaşmadır” dedi.
Evet… Bu gidişle hepimiz yurtsuz kalacağız.
Plastik atıkların, taş ocaklarının, lağımın, betonun ve dumanın gölgesinde boğulacağız.
Bir kaplumbağanın midesinden çok daha fazla atıkla dolu içimiz, dışımız, her yerimiz...







